• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Ahmet Kekeç, Ferhat Koç

16 Kasım 2020
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Yine zor yazılardan biri!

Kolay değil, yıllardır tanıdığınız, bildiğiniz, ortak kederlenip, sevindiğiniz, aynı sofraya oturup şükrettiğiniz, aynı sayfada buluştuğunuz insanların ardından yazmak.

Rızık tayininin gereği ayrı mekânlarda da olsanız, yürek birlikteliğiniz varsa, inanç birliğiniz varsa, böyle dostların arkasından yazı yazmak hiç de kolay değil.

Ne yazsam bilmem ki? Duygular ve düşünceler zihnimde tınaz savuruyor. Önce inanmak istemiyor insan tabi. Bu durum insan için geçerli elbet.

Herkes yakından tanıdığı bir dostunu, arkadaşını veya kendi yakınlarını kaybettiğinde inanamaz ve ölümle dünya arasındaki köprüden onların geçmeyeceğini sanır.

Oysa bu dünyaya gelenin mutlak geri döneceğini biliriz bilmeye, inanırız inanmaya da yine de böyle vefatlarda insan biraz bocalar.

Ahmet Kekeç’e Allah rahmet eylesin! Oğlu Mehmet Hakan ve aile fertlerinin başı sağ olsun. Onlar da Covid-19 sebebiyle karantinada imişler, Rabbim şifalar ihsan eylesin.

Ahmet Kekeç gibi fikir ve düşünce insanları, hayatın hiçbir noktasında; el-bebek gül-bebek yetişmemiştir. Çile omuzlarından ve alınlarından hiç inmemiştir.

Bizim ülkemizde, ülkemizin ve milletimizin inançları doğrultusunda yazmak, düşünmek, eylemde bulunmak, çileyi kendisine yoldaş etmek demektir.

Ahmet Kekeç, Malatya-Ankara ve İstanbul üçgeninde fikri düşüncesinin temellerini atmış, davası adına öfkeli, kendi adına şefkatli bir dosttu.

Malatya’dan esas adamlığı, Ankara’dan inanca ket vurmak isteyen sisteme ve savunucularına karşı, memleket ve millet çilesini yüklenmiş, İstanbul’da bu çilesini yazarak, konuşarak icraata geçirmiş bir arkadaşımızdı.

Hafızam yanıltmıyorsa yaklaşık 6-7 yıl bizim gazetede birlikte çalıştık. Gazetenin en zor zamanlarında, -gerçi hakikati haykırmanın kolay bir yolu yoktur, bu sebeple zor olmayan bir dönemimiz hiç olmadı- bir ve beraber olmayı bildik.

Oğlu Mehmet Hakan’ın dediği gibi “bileğiyle savaştı”. Rabbim rahmetiyle kuşatsın. Ruhu için el-Fatiha.

Bir diğer dava insanı Ferhat Koç. Ferhat ağabey de yine sistemin yerli ve milli düşünce yolunda yürüyenleri “yok” saydığı devirlerin dava eriydi.

Mesleğe başladığım Milli Haber Ajansının ilk yıllarında tanımıştım kendisini. Okuyan, yazan, konuşan ve Abdurrahman Dilipak’tan sonra merhum Erbakan hocamızın hızına yetişmeye çalışmak için sürekli koşardı.

Uzun yıllar gazeteciliğin mutfağında çalıştı. Daha sonraları Türkiye Yazarlar Birliği yönetiminde bulundu, başkan yardımcılığı yaptı, yine Yazarlar Birliği Vakfı mütevelli heyeti üyeliği yaptı.

Ferhat Koç’un en önemli özelliği doğal tebessümlü haliydi. Yüreğinin temizliği yüzüne aksediyordu. Yaklaşık 10 yıl Erbakan hocamızın dönemindeki Milli Gazete’de yazdı ve Ankara temsilciliğini yürüttü.

Ferhat Koç, Mehmet Akif’in “Sessiz yaşadım, kim, beni nereden bilecek” dediği gibi sessiz yaşadı. Yalnız sessizliği, sevenlerine her daim manevi bir güç katmaktaydı.

Rabbim mekânını Cennet eylesin. Ruhu için el-Fatiha.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

odalarda ışıksızım

'Gazeteciliğin mutfağı' deyince, ister istemez tuvaleti de geliyor akla! Neresi? cumhuriyet mi, sözcü mü?

MİLLET

Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun ailelerine başsağlığı dileriz
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23