Ak Parti üzerine..
Müslümanların “büyüdükçe kurumsallaşarak güçlenen” değil de, “büyüdükçe rehavete kapılıp esastan uzaklaşarak parçalanan” şeklinde tezahür eden “organizasyonal yetersizlik”lerinin birine daha şahit olacağız mı?
Her ne kadar Ak Parti’nin “siyasal parti” olarak ve programı itibariyle “İslami bir kurum” olmadığı söylenebilirse de, nihayetinde müslümanların kurup yönettiği bir kurum olduğu da besbelli değil mi?
Elbette kurumları “dava”nın önüne geçirmemek lazım. Elbette kurumlar, davaya hizmet ettikleri sürece korunurlar ve değer bulurlar. Elbette kurumlar, hizmet ettikleri “dava”nın yerine geçer de tek dava “kurumsal yapı”nın korunması ya da “kadronun koltukta kalması” halini alırsa, öyle bir kurumdan bir an önce kurtulmak gerekir. Ancak, “büyük davalar”ın “güçlü kurumlar”la ve “nitelikli kadrolar”la yürütülebileceğini de unutmamak lazımdır.
Ak Parti, “büyük dava” iddiasında. “Yerellik”i, “bizden olma”yı, “güdümsüzlük”ü öne çıkarıyor; “2023 vizyonu” ve “2071 vizyonu” gibi hedefleri, “kendi kendine yeterlilik” gibi idealleri, “güçlü ülke” olma gibi projeleri var. Bu ideallerini/projelerini gerçekleştirmede ne derece başarılı oldu veya olmakta, bu ayrı bir konu. Başarıya etki eden pek çok faktör vardır ve tüm faktörleri olgunlaştırmak öyle kolay da değildir. Bu yüzden gidişattaki aksaklıklara dair -bazan tatlı, bazan sert- “yapıcı eleştiriler” getirerek, “nasıl daha iyi olabileceği”ne dair “öneriler” sunarak olumluluklara katkıda bulunmak gerekir.
Ancak bu, hiçbir zaman kolay kolay oluşturulamayan bir kurumu “yıkmak, parçalamak, âtıl duruma düşürmek” vb. şeklinde olmamalıdır. Öyle olursa, her şeye “sıfırdan başlamak” gerekecek ve bu, öncekinden daha zor bir süreci getirecektir. En başta da, “toplumsal/kitlesel inanılırlık ve benimsemişlik”i sağlamada aşılması çok zor bir güçlük sözkonusu olacaktır. Çünkü önceki akim kalan, dağılan “kurumsal bitiş tecrübesinin acısı”nı bir kez tadan insanları, “bir daha aynısının olmayacağına inandırmak” gerçekten çok güç olacaktır.
O yüzden, hangi kulvarda olursa olsun, “büyük kurumsal/toplumsal oluşumlar”ı, içlerinde hatalı/suçlu insanlar var diye dağıtmamak, suçu ve hatayı ayıklayıp, suçluyu ve hatalıyı cezalandırıp, “kurumsal oluşumları geliştirerek ve iyileştirerek devam ettirmek” lazım.
Şimdi bu “ilkesel duruş” kapsamında “Ak Parti” ile ilgili bir iddiayı masaya yatıralım...
İddiaya göre, “seçime sayılı günler kala” Ak Parti içinde bir grup kılıçları çekmiş. Amaçları, parti içinde “ikinci yenilikçi hareket”i başlatmakmış. “Birinci yenilikçi hareket”i hatırlayın; Fazilet Partisi içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Arınç’ın başını çektiği bir ekip “yenilikçi hareket”i başlatmış ve bu hareketten “Ak Parti” doğmuştu.
Bu grubun bir amacı da Ak Parti’nin “2002 ruhunu canlandırmak”mış. Büyük kısmını “üç dönemlikler”in oluşturduğu ve “görevden alınan bazı bürokratlar”la “işadamları”nın desteklediği bu grubun çalışmaları, “muhalif hareket”e dönüşmüş. Çalışmalarını “büyük bir gizlilik içinde” yürüten “muhalif ekip”, ikinci bir yenilikçi hareketle partinin başına 11. Cumhurbaşkanı Gül’ü getirmeyi planlıyormuş. Dikkat edin, Fazilet Partisi’ni bölen “birinci yenilikçi hareket”in başında Abdullah Gül vardı. Şimdi Ak Parti içinde “2002 yılındaki Ak Parti’nin yeniden inşa edilmesi” amacıyla başlatıldığı iddia edilen “ikinci yenilikçi hareket”in başına geçecek isim olarak da Gül’ün adının geçmesi garip değil mi?
Haberin sunum şeklinden, “Erdoğan ile Ak Parti kadroları arasında sürtüşme ve sorun çıkarmaya yönelik” olduğunu anlıyoruz. Ancak, yine de “Ak Parti içinden böyle bir ayrılıkçı grup çıkar mı?” diye sormadan da edemiyoruz.
Çıkarsa, “başarı şanslarının hiç olmadığı”nı bilmelerini isterim. Çünkü iddia edildiğine göre bu muhalif grup, “yurtdışında destek arayışı”na çıkmış. “Grubun görüştüğü kişiler arasında, ABD, AB ve NATO görevlileri bulunuyor”muş. Yani anlıyoruz ki, yeniden “kökü dışarıda bir yapılanma”nın peşinde olanlar var.
Ak Parti’yi içten bölme plânlarının duvara tosladığı nokta da işte burası. Hem “kadim dostluklar”ın hemen bitivereceği, hem de “ABD, AB ve NATO desteği”yle kurulacak “kökü dışarıda bir yapı”nın milletten destek bulacağı üzerine kurulu hesap...
Bu hesabın Ak Parti’yi böl(e)meyeceğinden adım gibi eminim. Haber sadece “seçim öncesi algı çalışması”ndan ibaret gibi duruyor.