Ak Parti - MHP koalisyonu
Seçim öncesi senaryoları hatırlayın: Ak Parti tek başına iktidara gelecek oyu alamıyordu. Böylece CHP-MHP-HDP koalisyonu kuruluyor, Ak Parti’nin 13 yıllık iktidarına son veriliyordu. Ak Parti yönetiminden ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hesap soruluyordu.
Hani derler ya, “aç tavuk kendini tahıl pazarında görürmüş” diye. İşte böyle bir “seçim senaryosu” kurgulandı ve seçmenin önüne bununla çıkıldı.
Düşünsenize, “ülkenin temel sorunlarına çözüm” vaadi yok. “Hak ve özgürlükleri işlevsel olarak daha da geliştirmek” yok. “Ekonomiyi daha iyiye götürmek” yok. “Toplumsal sorunlara çözüm” önerisi yok... Hiçbir müsbet şey yok! Ülkenin yönetimine talip olanların tüm seçim stratejisi, vaad ettikleri tek şey, “iktidar partisini devirmek”ten ibaret. “İntikam üzerine kurgulanmış bir seçim vaadi”yle yola çıktılar.
Öyle gürültü kopardılar ki, böyle bir “intikam ve gerilim üzerine kurulu siyasal gelecek politikası”nın seçmen tarafından nasıl karşılık bulacağına dair ciddi “endişe”ler duyulmaya başlandı. Bu endişeler “Ak Parti’nin iktidardan düşmesi” falan değildi. Ak Parti gider, yerine başkası gelirdi; “kurumsal organizasyonlara kutsiyet atfetmemek”, çok fazla bağlanmamak, “olmazsa olmaz”lanmamak lazımdı. Şahıslar ise fani idi. Ölümlü insanlar üzerinden “uzun vadeli ve köklü projeler” hazırlanması, plânlanması, kurgulanması doğru değildi. Bu yüzden toplumun asıl endişesi, Ak Parti’nin iktidardan olması değildi.
Asıl endişe, Ak Parti ile başlayan “toplumun kimlik ve kişilik değerlerine uygun değişim” sürecinin durdurulması, zar zor elde edilen kimi “önemli kazanımlar”ın elden kaçırılması, binbir zorlukla, o da kısmen kurtulmuş olduğumuz “uluslararası şer sistemi”nin çarklarına karşı “bağımsız duruş”un tersine çevrilerek, yeniden “piyon ülke derekesi”ne düşülmesi vb. hususlardı. Asıl endişe, işte bu tür “vahim sonuçlara götürecek bir tersine süreç”in tekrar milletin başına musallat olmasıydı.
Elbette Ak Parti’nin her şeyi en iyi ve tastaman yaptığını, yapabildiğini söylemiyoruz; ancak “iyiye doğru bir kulvar” açtığını ve bu hususta “çok önemli adımlar” attığını da inkâr etmenin insafa, izana, hakka, hukuka, hakikate sığmayacağını söylüyoruz. Ancak maalesef ilk verilere baktığımızda görüyoruz ki, birbirine zıt çok farklı kesimlerin işbirliğiyle yürütülen, “Ak Parti’den ve yönetici kadrosundan intikam almak” ve “milletin kazanımlarını geri almak” üzerine kurulu bir seçim stratejisi, seçmen tarafından maalesef onay almış gibi görünüyor.
Ak Parti açısından sonucun böyle çıkmasının nedenlerini ilerleyen zamanlarda tartışacağız. Bugünün konusu bu değil. Görünen o ki seçmen, bir kısım oyu geri çekerek Ak Parti’ye “vazgeçilmez değilsin, kendine gel, hatalarını düzelt” mesajı vermiş ve özellikle de “çözüm süreci”nde yapılan hataları affetmemiş, MHP’ye yönelerek, Ak Parti’yi bıçak sırtına atmış; böylece özellikle ihtiyaç duyduğumuz “istikrar”ın devamına onay vermemiştir. Yani seçmen, ülkeyi “sonu belirsiz bir macera”ya atmıştır.
Bu yazıyı yazdığım dakikalarda gelen sonuçlara göre, “Ak Parti’nin tek başına iktidar olması mümkün değil” gibi gözüküyor. Şimdi ileriye bakmak ve ülkenin geleceği için en doğru kararı almak lazım. Bu kapsamda, “seçmenin Ak Parti’yi tek başına iktidardan düşürmesinin sebebini iyi anlamak ve anlamlandırmak” gerekiyor.
Kanaatim odur ki, Ak Parti’den oy kaçışının asıl sebebi, “çözüm süreci”nde yapılan hata ile PKK’ya, tarihinde hiç olmadığı kadar güç kazandırılmış olması, neredeyse “Güneydoğu’nun PKK’nın inisiyatifine teslim edilmesi”dir. Kürt halkının haklarını vermek değil de, -niyet bu olmasa da- “PKK’ya meşruiyet kazandırmak” şeklinde gerçekleşen süreç, seçmeni endişelendirmiş ve bu endişe, bir kısım seçmenin MHP’ye yönelerek, “Ak Parti’ye MHP’nin eşlik etmesi” gibi bir sonucu doğurmuştur. Yani seçmen, yine birinci parti yaparak Ak Parti’den vazgeçmemiş, ancak iktidar için “MHP dengesi”ni şart koşmuştur.
Şimdi bu durumda, Ak Parti kurmaylarının ve Cumhurbaşkanı’nın seçim sürecindeki yeni söylemine uygun olarak “PKK/HDP öncelemesi”nden vazgeçilmeli. Bana göre en makul sonuç, Hükümetin Ak Parti ile MHP koalisyonuyla kurulması gibi gözüküyor. Her ne kadar seçim çalışması esnasında koalisyona karşı sert söylemler edildiyse de, “dün dündür, yarın için ise yeni stratejiler geliştirilebilir.”
Zira bir kısım seçmenin Ak Parti’den MHP’ye geçmesi, bunu zorunlu kılmaktadır.
Seçmenin Ak Parti - MHP koalisyonuna dair tercihine saygı duymak lazım.