• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Burak Karen
Burak Karen
TÜM YAZILARI

İt derisinden post olmaz…

28 Ocak 2017
A


Burak Karen İletişim: [email protected]

AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ihanet şebekesinin yeni bir marifetini açıkladı: “FETÖ’cüler Yavuz Sultan Selim’in kaftanını çalmak istedi. Havaalanında yakalandılar. Fetullah Gülen, bu kaftanla Türkiye’ye gelecekmiş. Üzerinde de bu kaftan olacakmış” dedi.

15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı kendisinin peygamberlerin vasisi olarak gören Pensilvanya papazı Humeyni gibi Türkiye’ye getirilecek ve üzerinde de bu kaftan olacaktı. Benim aklıma gelen ilk senaryo bu.

Bu kaftan özellikle seçilmişti. Çünkü Kahire’nin fethinden sonra İstanbul’a gelen Mısır uleması ile Türk uleması Yavuz’un halife olmasını kararlaştırmış ve daha sonra Halife Üçüncü Mütevekkil, Ayasofya Camiinde minbere çıkarak Yavuz’un hilafetini  ilân etmişti.

Yavuz, hilafeti Osmanlı’ya getiren hükümdardır ve onun kaftanıyla Türkiye’ye gelmek hilafet ilanının alenileştirilmesidir.

1516-1926 tarihleri arasında temsiliyle şereflendiğimiz, varlığından kuvvet aldığımız Hilafet bugün taşeron terörist bir grup tarafından gasp edilmek istenmiştir.

ABD’de konuşlu İsrail lobisinin emir kulu olduğunu bildiğimiz devletin kılcal damarlarına sızmış yılanlar hadlerini aşarak bu müesseseyi kapmaya yeltenmiştir.

Dün bir “İngiliz projesi” olarak Müslümanlar eliyle kaldırtılan Hilafet, bugün bir Amerikan projesi olarak seçilmiş bir kuklayla kurdurulmaya çalışılıyordu.

Dün “dünya Müslümanlarını bir arada tutan bağ” olarak Osmanlı’nın kullandığı hilafetin gücünü bugün İslam coğrafyasını kontrol edilebilir küçük parçalara bölerek yönetilebilir halde yeniden organize etmek isteyen Küresel emperyalist güçler kullanmak istiyordu.   

Yani yeni bir “Hilafet projesi” hazırlanmış ve halife olarak da tüm dinleri birleştirerek “İbrahim’i” çatısıyla tüm insanlığın halifesi olduğunu zanneden ihtiraslı, hayalperest bir “zavallı” seçilmişti.

İki asırlık oryantalist bir proje olan hilafetle Kur’an’sız Müslümanlık, Peygambersiz İslam icat edilecek, paramparça olmuş İslam Coğrafyasının birleşmesi önlenecek ve halife “perdesi” altında, petrol ve doğalgaz yatakları kontrol edilecek, yeraltı kaynakları sömürülmeye devam edilecekti.

Bu proje için seçilen asrın deccalı okyanus ötesinden paketlenerek getirilecek “kâinat imamı” olarak onurlandırılacak ve önce İslami abidevi omurga, sonra da Müslüman toplum omurgası çökertilecek, tüm Müslümanların akideleri sarsılacak kısaca İslam âleminin başına bela edilecekti.    

Dünya üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye çalışan şer odaklarının yanlış hayaller üzerine icat edilen bütün dünyalarını Türk milleti insanlığıyla, haklılığıyla, onuruyla hayalete ve kâbusa dönüştürdü.

Emekliliği, pasaportu sahte olan, aklını, ilmini, izanını sahtekârlığa adamış, neredeyse her yatak odasına tecessüs eden bir “röntgenci” sapığın İslam’a hizmet değil karanlık güçler adına dünyevi bir hâkimiyet elde etme hedefinin, hayallerinin içine etti bu millet.

Arkasında güzel hatıralar bırakan ve hayırla anılan sıradan bir insan olmak yerine şahsi hesaplar, kişisel hırslar, siyasi çekişmeler, ticari rekabetler arasında gelgitler yaşayıp, İslam dinine ve ülkesine ihanet eden “şeytanın oğlu”nun villasına ve gönlüne ateş düşürdü Anadolu halkı.

Büyük günahlara karşı korunuyor masalı ile sureti cilaladıkça alkışı görüp yoldan çıkanlar, mananın ırzına kast etmek için fetva bulmakta hiç de zorlanmamıştı, fakat bu millet bu oyuna gelmemiş, esaretin karanlığını değil özgürlüğün aydınlığını seçmişti.

Dinler arası diyalog ve ılımlı İslam diyerek şaibeli girişimler başlatan, pek çok sırlı ve gizemli ilişkiyle uluslararası dünyada Müslümanların aleyhine oluşturulan karanlık projelerin bir parçası olmaktan çekinmeyen, gizli ajandalarını gerçekleştirme adına şeytani odaklarla buluşan, din kisvesi altında faaliyet gösteren örgüt mensuplarının karakterleri, Medine döneminde yaşayan münafıklar ile örtüşmekteydi.

Bu “melun” Yavuz’un kaftanıyla şeref kazanacağını zannedecek kadar ahmaktı.

Yavuz kim sen kimsin bre zındık…

Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”

Sen meşruiyetini ve varlığını gizli siyaset, ideolojik tutum ve devletle çarpışmak olarak konumlandıran, varlığını umutlar üzerine değil korkular üzerine kuran sahte peygamberlikle, sahte mehdilikle, modern Yezidilikle hayat bulmaya çalışan hastalıklı bir kişiliksin.

Yavuz ise “iki şerefli şehrin hâkimi (Mekke ve Medine)” unvanını kabul etmeyen “Hâkim” yerine “Hadim” yani “Hizmetkâr” denilmesini isteyecek kadar ince bir ruha da sahipti.

Kaset söylentileri, çamur at izi kalır mantığıyla yapılan çirkin ve ahlaksız saldırılar, karalamalar kirli ittifaklarla, operasyonlarla rejim değiştirmeye, hükümet yıkmaya çalışan bir hainsin.

Yavuz ise Sina Çölü’nü 13 günde geçecek kadar cesur, ilim ve irfana meftun olan cihan padişahıdır.

 “it derisinden post olmaz” diyen atalarımız seni mi kastetmişti acaba?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23