• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Burak Karen
Burak Karen
TÜM YAZILARI

Hz. Ali’den Kılıçdaroğlu’na tavsiyeler

21 Mayıs 2016
A


Burak Karen İletişim: [email protected]

Dünya tarihinde iz bırakan, örnek alınacak erdemli ve karizmatik bir yaşamı olan Hz. Ali lider rol modelidir.

Hz. Ali kendinden sonra gelen dünyanın birçok lideri tarafından araştırılan, bilinen ve sözlerinden liderlik modeli çıkartılan mümtaz bir şahsiyettir.

Hz. Ali’nin yaşam ve yönetim felsefesi insana değer veren ve ona hoşgörüyle yaklaşan prensipleriyle günümüze kadar geçerliliğini korumuş ve dünyanın en saygın üniversitelerinde ders olarak okutulmaya değer bulunmuştur.

Hz. Ali heybetliydi, cüsseliydi, güçlü, kuvvetliydi ama güçsüzün, yetimin, öksüzün yanında gözü yaşlı, gönlü yaralıydı.

Hz. Ali’nin Mısır Valiliğine tayin ettiği Malik bin Eşter’e yazdığı mektup bir yöneticilik manifestosu niteliğindedir. Nitekim bu mektup siyasetin, liderliğin en ehemmiyetli eseri kabul edilip önemli üniversitelerde ders olarak okutulmaktadır.

Ben de Hz. Ali’yi sevdiğini iddia eden, Alevi olduğu için Hz. Ali’yi önder kabul eden Kılıçdaroğlu’na Hz. Ali’nin bu tavsiyelerini aktarıp “kendine gel” diyorum… 

Ey Kılıçdaroğlu… 

Şehvetlere sarıldıkça nefsini kır, serkeşlik ettikçe dizginlerini çek. Tebaa için kalbinde sevgi, merhamet duyguları, lütuf eğilimleri besle. Sakın biçarelerin başına kendilerini yutmayı ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme.”

Sakın kendini beğenme, sakın nefsinin sana hoş gelen yanlarına güvenme, sakın yüzüne karşı övülmeyi isteme. Zira iyilerin ne kadar iyiliği varsa hepsini mahvetmek için şeytanın elindeki fırsatların en sağlamı budur.

“Akıl gibi zenginlik, bilgisizlik gibi yoksulluk, edep gibi miras, danışmak gibi arka olamaz.” Titre ve kendine gel…

Ey Kılıçdaroğlu… 

“Yiğit ve cömert insanlara iltifat et. Övgüye layık olanları övmekte, büyük vakalar geçirmiş olanların maceralarını saymakta kusur etme.”

“Memleket işlerine uygun gelen tedbirleri tespit ve senden evvelki insanlara doğruluk temin eden sebepleri ayakta tutma hususunda sık sık bilginlerle müzakere et, hikmet sahipleriyle tartış, konuş.”

“Doğru ve Allah’tan korkan kişileri kendine sırdaş yap. Seni alkışlamamalarına, yapmadığın birtakım işleri sana mal edip keyfini getirmemelerine dikkat et. Zira alkışın çoğu insanı büyüklenmeğe sevk eder, gurura yaklaştırır. Sakın adamın iyisi ile kötüsü yanında bir olmasın. Zira bu eşitlik iyileri iyilikten soğutur; kötülerin de kötülük eğilimini sürdürür.“

“Sakın, ne seni yoksulluk ihtimaliyle korkutarak kereminden çevirecek cimriyi, ne büyük işlere karşı azmini gevşetecek korkağı, ne de zulme saparak sana ihtirası iyi gösterecek ihtiraslı kişiyi danışma meclisine sokma. Çünkü cimrilik, korkaklık, ihtiras ayrı ayrı huylardır ki Yüce Allah hakkında beslenen kötü zan bunları bir araya getirir.

“İşlerin içinden öylesini seçmelisin ki hak hususunda en ortası, adalet bakımından en yaygını olsun; sonra halkın rızasını en çok çeksin. Zira kamunun hoşnutsuzluğu, kişilerin razı olmasını hükümsüz bırakır; kişilerin kızması ise kanunun rızası içinde kaynar gider.

Ey Kılıçdaroğlu… 

Tebaan arasında yanına yaklaştırmayacağın, kendisinden en çok nefret edeceğin adamlar halkın kusurlarını en çok araştıran kimseler olmalıdır. Zira insanların öyle kusurları vardır ki örtülmesi herkesten fazla lidere düşer. Evet, sen tebaanın kusurunu gücün yettiği kadar ört ki Allah da senin, tebaandan gizli kalmasını istediğin şeyleri örtsün.”

Ey Kılıçdaroğlu… 

İnsan var, dünyaya gelişi ve gidişi fark edilmez. İnsan var, bulunduğu meclisi yüceltir veya çökertir. İnsan var, ölmeden namı dünyaya yayılır. İnsan var, öldükten çok sonra değeri fark edilir. İnsan var ölmeden ölür. İnsan var, ölünce var olmaya devam eder. İnsan var, adına devletler kurulur. Onun için savaşılır, onun için ölünür…” Sen hangi sınıfa girersin Kılıçdaroğlu…

1400 yıl önce yazılan bu mektup günümüzdeki liderlik teorilerinin özünü, temelini teşkil eden bir muhteva içerir. Bu emirnamenin özü insanlar arasında barış ve sevgi, hükmeden ve hükmedilen arasında yalansız ve gizsiz bir ilişki, kardeşçe paylaşım, iktidar veya maddi zenginliğin insanı değiştirmemesini öngören hatta emreden bir demokrasi anlayışıdır.

Toplumsal özlem ve beklentiler ışığında biz duygusu ile sevgi bağı, fikir akrabalığı, ülkü birliği, ortak payda ve inkişaf ile toplumsal iradenin ortaya konulduğu coşkulu bir rekabet ve saygılı bir yarışın hüküm sürdüğü bir hayat tarzı ve bunu yönlendiren lider mi?

Yoksa tüm değerlerin dumura uğradığı, toplumsal ihtiyaçlar, inançlar, değer yargılarının anlamını yitirdiği, kendine ve lidere güvenin kalmadığı, insanların heyecanını kaybettiği, moral değerlerin sıfırlandığı, güven bunalımının zirveye tırmandığı bir toplum ve onun lideri mi?

Dünya lideri bir ülke ve refah zirvesi yapan insanlar mı?

Yoksa beşinci dünya ülkesi bir ülke ve sürünen insanlar mı?

Çağdaş olma adına sürünmek mi?

Yoksa üç kıtada at oynatıp, çağ açıp çağ kapatmak mı?

Emreden veya emredilen, lider veya köle, müreffeh veya sürünen” olma tercihi senin elinde ey Kılıçdaroğlu…

Yaşadıkları dönemlerde kendilerini tanrı ilân eden imparatorlar, krallar tarihin tozlu sayfalarında lanetle anılırken Hz. Ali’nin aydınlık yolu ışıklar saçarak etrafını aydınlatmaya devam etmekte.

Sen nasıl yâd edilmek istiyorsun Kılıçdaroğlu?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23