Kosova Türk siyasetinde neler oluyor?
Kosova Türk siyasetinde neler oluyor?
AYHAN DEMİR
İnsan, zor zamanlardan oluşur. Zor zamanlar, sadece günümüzü değil, kardeş ve dost bildiklerimizi bize yeniden ve sahiden gösterir. Yalnız olup olmadığımız, zor zamanlarda anlaşılır. Ayrıca böyle zamanlarda hatalarımızı da anlar, eksiklerimizi tamam etmeye çalışırız.
İnsanın duruşu, olumsuz şartlarda ortaya çıkar. İnsan, zorluk anında kendini belli eder. Zorluk, bütün maskeleri indirir, makyajları siler, rol yapmanızı engeller.
Esasında ölçü şudur: Zor zamanlarda kim ne yapmış, nasıl bir tavır sergilemiş, ona bakmak gerekiyor. Asıl marifet, iyi günlerde değil, zor zamanlarda birbirimize sahip çıkmaktır. Zor zamanda sahip çıkmayanın kardeşliğinden, zorluklara karşı omuz vermeyenin sevgisinden şüphe edebiliriz. Buna hakkımız var.
Bu, elbette, devletler ve milletler için daha çok geçerlidir. Eskiler, zor zamanlarda, ‘kalkın ey ehli vatan’ dermiş. Vatan ehli. Ne kıymetli bir ifade, tanımlama.
Kabul edelim yahut etmeyelim; onca eksiğine ve gediğine rağmen, Kosova Türkleri de bir millettir. Bunun ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini, ancak zor zamanlarda görürüz, biliriz. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Kosova’da, aylardır, hükümet kurulamıyor, kurulamadı. Daha doğrusu güvenoyu alamadı. Neticesinde Cumhurbaşkanı parlamentoyu fesih kararı almak durumunda kaldı. Parlamento seçimleri tekrarlanacak. Ardından parlamentoda yeni Cumhurbaşkanı belirlenecek. Muhtemelen, burada da sorun yaşanacak. Böyle bir durumda, parlamento bir kez daha feshedilecek ve 45 gün içerisinde yeniden sandığa gidilecek.
Evet, Kosova siyaseti, meşakkatli bir süreçten geçiyor. Bu, Kosova Türkleri için daha da meşakkatli bir süreç. Demem istediğim: Kosova için zorluk zamanı, dostluk zamanı. Dayanışma içinde olmalıyız.
Hal böyle iken: Milletin menfaati, şahsi yahut kurumsal menfaatin üstündedir. Bundan dolayı, her istediğimizi yapamayız. “Herkesin meydanı kendine” diyemeyiz.
Zor zamanda konuşmak ciddi bir iştir. Büyük bir cesaret ve feraset ister. Milletimizin, zor zamanda konuşacak ve konuştuğunu yapacak, yaptıracak evlatları her zaman olmuştur, olacaktır. Zor zamanda konuşmaktan daha kıymetli olan bir şey varsa, böylesi durumlarda, “eleştiriyi ertelemesini” bilmektir.
Ülkenin en büyük partisi Kendin Karar Al Hareketi-LVV, bu seçime, üç partiyi daha yanına alarak gidiyor. Boşnaklar ise ‘VAKAT Koalisyonu’ altında birleşiyorlar. Sırpların büyük çoğunluğu, her zaman olduğu gibi, ‘Sırp Listesi’ altında birleşiyor.
Bu şartlar altında Mamuşa ve Prizren’deki Türk oylarının bölünmemesi büyük önem arz ediyor. Parlamentoda iki sandalyenin tek bir çatı altında olmasının başka bir yolu yok.
Mevcut tabloyu doğru okuyan, değerlendiren Yenilikçi Türk Hareket Partisi-YTHP ve Mamuşa Halk Hareketi-MHH, bu seçime katılmama kararı aldı.
Hemen söyleyelim: Her kim milletin menfaatini kişisel çıkarının üstünde görüyorsa, ona helal olsun. Her türlü kişisel menfaat duygusunun uzağında alınan bu kararlar, kesinlikle takdire şayandır.
Yalan yok. Ertan Simitçi ve Fikret Morina’nın, yüksek millet şuuruna hayranlık duydum. Bu yaptıkları, eskilerin deyimiyle “feragat faslının meşhur, menfaat faslının meçhul” simalarından biri olmaktır. Bitmedi: Samimi, içten, candan, kalbî olmaktır, davranmaktır. Riyasız, menfaatsiz, art niyetsiz.
Rahmetli Nurettin Topçu, menfaati, ayağımızdaki zincirlere benzetir ve onlarla cennete gidilemeyeceğini söyler. Bir de şunu: “Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister. Bir arada barınamazlar.”
Dolayısıyla, denklem çok basittir: Yaşatırsanız, yaşarsınız!
Sadece kendi çıkarını önde tutan ve millet davasını kazanç kapısına çeviren menfaat yolunun müdavimleri, bunun ne kadar kıymetli bir duruş olduğunu, elbette, bilemezler. Fakat siyaset ile ticareti, hizmet ile serveti, milletin menfaatleri ile kişisel çıkarlarını birlikte götürmeye çalışanlar, en azından, bu kararların karşısında saygı duruşuna geçmek durumundalar.
Artık hiçbir bahane kalmadı. İşte meydan!
Bundan sonrası için, yapılması gereken ilk iş, iyiliğe iyilikle karşılık vermektir. Gönül kırmak değil, gönüllere girmek. Eski defterleri açmak yerine, bundan sonrası için safları tahkim etmek.
Hayır, takviye değil, tahkim. Şununla, bununla, eşinle, dostunla, akrabalarınla değil. Hangi akla hizmet ettiklerinden emin olunacak insanlarla...
Bilmem anlatabildim mi?