Zaman içinde vakıflar ve dernekler…
Zaman içinde vakıflar ve dernekler…
ALİ SANDIKÇIOĞLU
Ülkemiz genelinde halen faaliyet gösteren çok sayıda dernek ve vakıf hizmet vermektedir.
Açıklanan bilgilere göre memleketimiz de sayıları bir hayli yükseklere ulaşan dernek ve vakıflar vardır. Çeşitli isimler altında binlerce dernek ve vakıf halen faaliyet halindedir.
Bu yazımızda kısaca olarak vakıf müessesini incelemeye çalışacağız.
Niyetimiz hiç kimseyi incitmek, karalamak değildir. Objektif bir şekilde meseleyi ele alacağız.
VAKIF: Arapça asıllı bir kelimedir. Sözlük anlamı itibarı ile: Durdurma, hareketten alıkoyma, hareketsiz bırakma tamamen verme, büsbütün verme manalarına gelmektedir.
TDK’ya göre:
VAKIF: “Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para anlamına gelmektedir.”
Vakıf müesseseleri değişik isimler adı altında olsalar da : “İnsanlık tarihinin başladığından bugüne toplumların kendi yapıları içinde o topluma mensup kişilerin sosyal yardım, sosyal dayanışma, sosyal güvenlik ihtiyaçlarını giderecek müesseseler inşa ettikleri görülmektedir.(Ertem 2011 S. 26)
İKTİSADI ANLAMDA VAKIF:
“Kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkanlar veya mal varlığının gönül rızası ile paylaşılmasını ön gören hukuki bir sistemdir.”
Vakıf: Tarih boyunca süre gelmiş, insanlar arasında yardımlaşma, dayanışma duygusunun resmi kurumlaşmış halidir.
Şöyle denilebilir: Vakıflar bütün insanlığın huzur ve mutluluğunu gaye ederek çalışan sistemler veya hukuki kuruluşlardır.
TARİHTE İLK VAKIF:
Bir kısım kaynakların beyanına göre tarihte ilk vakıf İbrahim (AS) tarafından kurulmuştur.
Hadise söyle gelişmiştir. Bir gün melekler Cenab-ı Hakk’a: İbrahim (AS)’a neden Halil’im (Dostum) diyorsun diye sorarlar.
Cenab-ı Hak meleklerine gidin onu İbrahim’den öğrenin .Onu ziyaret ve birde imtihan edin der. O zaman sorunuzun cevabını almış olursunuz.
Hz. İbrahim (AS)’ı ziyaret ve imtihan maksadı ile gelen insan suretindeki meleklere; “Allah’ı (CC) zikir edin bütün sürülerimi size vereyim” der. Melekler, melek halleri ile Cenab-ı Hakk’ı zikir ederler. (Tabir caizse yerler yerinden oynuyor.) Yapılan zikir: “Sübbuhun kuddusun Rabbuna ve Rabbul Melaiketi verruh” olduğu kitaplarımızda yer almaktadır.
İbrahim (AS) Meleklerin zikirlerini işitince manevi bir zevk ve heyecana kapılır. Sahibi olduğu bütün sürülerini meleklere bağışlar.
Melekler; İbrahim (AS)’ma; ”Bizler melekleriz seni ziyaret ve imtihan maksadı ile geldik” Sürünü istemeyiz derler.
İbrahim (AS) “Ben Allah’ın Hali liyim. Verdiğim sürüleri bir daha asla! geri almam.”der. BU hadise karşısında;
Cenab-ı Hak Halili (Dostu) İbrahim (AS) sürüsünü vakıf etmesi ni vahiy eder. Bunun üzerine İbrahim (AS) sürüsünü Allah rızası için vakıf eder. İlk vakıf böylece kurulmuş olur. Geniş izahat için; (Arapça Esbabı Felah) kitabına müracaat edilebilinir.
İSLAM DİNİ GELDİKTEN SONRA KURULAN İLK VAKIF:
HAYBER kalesi fetih edildikten sonra peygamber efendimiz (SAS) elde edilen ganimetleri sahabeler arasında taksim eder.
HZ. Ömer (RA)’a ganimet ten bir arazi (Bahçe) düşer.
HZ. Ömer (RA) bu arazinin satılmaması, miras olarak bırakılmaması şartını koyarak, hibe edilmesini, vakıf olarak fakir, köle, misafir ve Allah yolunda olanların istifadeleri için ganimetten hissesine düşen bahçesini vermesi İslam tarihinde kurulan ilk vakıf olarak kabul edilmektedir.
Peygamberimiz (SAS) şöyle bir hadisi şerifi vardır: “İnsan oğlu öldüğünde amel defteri kapanır. Ancak üç insanın amel defteri kapanmaz. Geride sadakayı cariye, hayırlı evlat ve ilim ehli bırakmak.” (Bu yüzden mali durumları müsait olanlar çeşitli dallarda çok sayıda vakıflar bırakmışlardır.)
Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre: Sosyal ve yasal kurumlar olarak vakıflar Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu olmak üzere 8. Yüzyılın ortasından 19. Yüzyılın ortasına kadar vakıflar İslam dünyasında sosyal, kültürel ve ekonomik yönden önemli roller oynamışlardır.
18. Yüzyılın sonunda sayıları yirmi bini bulan vakıfların toplam gelirleri Osmanlı devletinin bütçesinin üçte birine erişiyordu. Hem Selçuklu hem de Osmanlı döneminde çok vakıflar kurulmuş, çeşitli eserler geriye bırakılmıştır.
Osmanlılarda ilk vakıf Orhan beyin Bursa’yı almasıyla Bursa’da kurduğu ilk vakıftır.
(Vakıf hakkında çok geniş bilgiler vardır. Ben kısaltarak hülasa etmeye çalıştım. İsteyen arkadaşlar ilgili kitap, ansiklopedi ve internetten bakabilirler.)
Elbette ki vakıf ve derneklerin gördükleri hizmetleri inkar edenlerden değiliz. Vakıflar, dernekler, mesleki kuruluşlar olmalıdır. Olma ya da devam etmelidir.
Ancak üzülerek ifade edelim ki, ülkemiz de birçok vakıf, dernek ve mesleki kuruluşlar senetlerinde veya tüzüklerinde yazılı faaliyet alanları dışında çalışmalar yürütmektedirler. Günümüzde birçok dernek lokalinde kumar oynatılmakta. Korona denetimleri dolayısı ile yapılan denetimlerde çok sayıda dernekte kumar oynatıldığı tespit edilmiş olduğunu TV haberlerinden çok defa izledik. Birçok dernek merkezinde acımasızca hayvanlar dövüştürülmekte ve bahis oyunları tertiplenmektedir.
Yine günümüzde birçok dernek ve mesleki kuruluş hizmet yerine siyaset yapmaktadırlar. Çok yazık ki, bir kısım dernek vakıf ve mesleki kuruluşlar teröre destek vererek devletimizin aleyhinde çalışmalar yapmaktadırlar.
Bazı dernekler fitreden, zekattan, kurban derilerine kadar Müslümanlardan paralar toplayıp terör örgütlerine kaynak aktardıkları devletimizin ilgili birimlerince bilinmektedir.
Öyle vakıflar var ki, başlarındaki başkanlar 25-30 sene hiç değişmezler.
Yine öyle mesleki kuruluşlar var ki; başlarında 30 – 40 sene saltanatını devam ettiren başkanlar var. Spor kulüpleri de birer dernek statüsündedir. Hadi, gidin ilinizin spor kulübü ne veya çok sevdiğiniz takımların birine üye olun bakalım. Olabilir misiniz? Kesinlikle hayır!..
Sizden bilmem ne kadar paralara ve altınlar isterler. O kulübü ellerinde tutanlar kimi isterse üye eder, isteme se olmaz. Gidin vilayetinizin ismini taşıyan vakfa üye olmak isteyin. Sizden bilmem ne kadar altın isterler üye olabilmeniz için… Ülkemizin içinde dışında terörle amansız bir mücadele veren Sayın içişleri bakanımızdan acilen istirhamımız: Ülke çapında hiç ayırım yapmadan A cemaatinin, B cemaatinin , A partisinin, B partisinin ellerinde olan bütün dernek ve vakıflar mesleki kuruluşlar ile Ülkemizin; doğusu, batısı, güneyi ve kuzeyinde ne kadar faaliyette olan dernek , vakıf ve spor kuruluşları varsa hepsinin hiç zaman kayıp etmeden A’dan Z’ye sıkı bir denetimden geçirilmeleridir.
Derneklerin, vakıfların gelirleri nerelerdendir? Giderleri nelerdir? Kaç üyeleri vardır, bu üyeler kimlerdir? Kimlerle irtibatları vardır? Bütün bunların dış ülkelerle direkt veya dolaylı bağları var mıdır? Zaman kayıp etmeden, deliller karartılma dan bir anda iyi bir hazırlık yapılarak hepsinin faaliyetleri ve mali yönden gelir, giderleri sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir.
Öyle mesleki kuruluşlar, öyla vakıflar öyle dernekler ve üzülerek ifade edelim ki, öyle cemaatler var ki, trilyonları idare etmekteler. Çoklarının hesapları şeffaf değildir.
Yukarıda da değindim. Elbette ki dernekler vakıflar, mesleki kuruşlar olsun. Ancak bunlar ne yapıyor, hizmetleri nelerdir? Devlet tarafından bilinsin. Kontrol şarttır, denetim şarttır. Kontrol bırakılırsa korkarım yarın bu vakıf ve derneklerin büyük bir kısmı Feto’nun dernek ve vakıfları gibi karşımıza devletimizi yıkmak için çıkabilir. Çok dikkatli olmalıyız. Bu hususta zaman kayıp etmemeliyiz.
Devlet ve hükümet yetkililerimiz iş işten geçmeden adil bir şekilde bütün dernek, vakıf, mesleki kuruluş ve cemaatlerin yönettikleri okullar, hastahaneler, marketler zinciri ile tüm akçeli faaliyetleri özden geçirilmelidir.
Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz..