• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

“Gelen ağam giden paşam…”

01 Haziran 2024
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

DEĞERLİ KARDEŞLERİM:

Ülkemizdeki son 31 Mart seçimleri sonrasında kaybeden belediye başkanlarına, yeni seçilen başkanlara karşı insanların sergiledikleri tutum ve davranışları görünce böyle bir yazı yazmaya karar verdim.

Gerçekten insanoğlu çok, çok acayiptir.

Kur’an-ı Kerim’indeki bir ayetinde Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

“Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok nankördür (inkârcıdır).” (Süre-i İbrahim 34)

Bir anda insanoğlu çok değişik renklere girerek, acayip tavırlar sergileyebiliyor…

Dün karşısında büklüm, büklüm, olup; sayın milletvekilim, sayın başkanım, sayın genel müdürüm, sayın müdürüm diyerek pervaneler gibi dönenler, böylece de birçok maddi menfaatler elde edenler, kaybeden milletvekiline veya makamından alınılmış bir üst düzey görevlisine, müdüre, genel müdürüne bir anda sırtını çevirebiliyor (Tanımazdan gelebiliyor).

Dün aşırı derecede methettiği, yere göğe sığdıramadığı insanları, kendilerinden menfaat elde edemeyeceği için bu defa aslı astarı olmayan haberlerle suçlayabiliyor.

Bir anda “dünlerini” unutarak yeni gelenlerin keyifleri için hemen çeşitli bahaneler ile eskilerin aleyhlerine dönebiliyorlar.

Daha tam olarak nasıl bir icraat yapacakları belli olmayan yenilere de gelen ağam misali avam tabiri ile: “Yağ çekmeye”, etrafında el bağlı hazır ol vaziyetinde durmaya devam eden insanları gördükçe gerçekten üzülüyorum…

Bu kadar karaktersizlik, bir başka ifade ile tutarsızlık, döneklik, ikiyüzlülük olur mu?

İnsanlık bu mudur? Mertlik bu mudur? Ahde vefa nerede kaldı? Dostluklar ne çabuk unutuldu? Diye insanın sorası geliyor.

Peki, o halde:

İTİBAR MI, PARA MI, MAKAM MI DİYE BİR SORU SORULSA:

“İtibar mı, para mı” diye sorulsa, elbet cümlemiz ‘itibar’ deriz. Çünkü itibar, yine herkesin sahiplenmesi gereken insan olmanın belgesi ve şartıdır.”

Söze ‘itibar’ kelimesinin manalarıyla yol verelim: İtibar; güvenilen, saygı duyulan, emin olunan kimse demektir. Bu hasletleri daha da çoğaltmak mümkün.

Hayatın bütününde ve her zaman, her mekânda, bilumum kurum ve kuruluşlar ile ticari işletmelerin başında bulunan yöneticiler ve çalışanlarda aranan vazgeçilmez şartlardan biri de itimat edilen, güven duyulan, işinde-sözünde emin olunan kişileri yönetime getirmek ve böyle karaktere sahip insanlarla çalışmak, istenilen ve özlenen bir durumdur.”

İtibarı sıfır olan para ve makamdan başka bir şey düşünmeyen makam ve para için bütün değerlerden vaz geçebilen, dün dostum dediklerini bugün arkadan vurmaya çalışan, değeri olsun veya olmasın yeni makam sahiplerine “Gelen paşam “  mantığı ile yaklaşan, onlara şirin gözükmek için büklüm büklüm olan insanlardan eskilerimizin tabiri ile: “Ne köy olur ne de kasaba.”

“Para itibar satın alabilir mi” diye sorulsa, yine hepimiz; “Miktarı ne olursa olsun para itibar satın alamaz” diye cevap veririz.

Çünkü: “İtibar kaybetmektense, para kaybetmek yeğdir” diyen bir gelenekten ve inançtan geliyoruz.

Dünya meşguliyetinin neresinde olunursa olunsun, bir kimsenin önemli ve önde gelen işlerinin başında, ‘itibarını yönetme becerisi’ olmalı.

Çünkü itibar, insanın maddi güçle satın alınamayacak, tükenmez, sınırsız büyük bir sermayesidir.

Dünyada insanı insanlıktan çıkaran ve insanlığı insani değerlerden uzaklaştıran hadiselere baktığımızda, pek çok sebep sayılsa da esas nedenlerin ilkinde, ‘hırs ve tamah açlığı’ geliyor.

Bu açlık, her geçen gün daha çok hissediliyor. Oysa insanlık tarihi göstermiş ve yine insanlık tarihi boyunca bütün bilgeler, filozoflar, âlimler, ısrarla ‘itibar’ kavramı üzerinde durmuş, ‘hırs ve tamahın, insanı ateşin odunu erittiği gibi erittiğini’ hatırlatarak; “Kişi itibarını parayla yakmamalı” diye ısrarla dile getirmişler.                

Sözü Şair Baki ile noktalayalım:

“Akıllı insan; elde ettiği makam, mevki ve maldan dolayı kibre, gurura ve şöhrete kapılmayan kimsedir. Dünyanın dönüş süresi bir an, insanın ömrü ise bir nefesten ibarettir.” (Alıntı Hüseyin Öztürk)

İNSAN İTİBAR SAHİBİ OLDUĞU KADAR AHDE VEFA SAHİBİ DE OLMALIDIR

İnsan yapılan iyilikleri hiçbir zaman unutmamalı, yanar, döner olmamalıdır.

İtibar kazanmanın para ile veya mevki, makam sahibi olmakla elde edileceğine itibar etmemeli, her hususta kendine güvenilir, yapılan iyilikleri unutmayan vefa sahibi olmalıdır.

Hani bizim güzel bir atasözümüz var: “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var” diye.

İnsan olan bir anda geçmişi silip, atmaz ve yapılan iyilikleri hiçbir zaman unutmaz.

Ahde Vefa Ne Demektir?

Ahlaki açıdan önemli olan sözünde durmanın karşılığı ahde vefa olmaktadır. Doğruluktan ve dürüstlükten şaşmadan sözünü tutan anlamına gelmektedir. Verilen sözlere, anlaşmalara ve konuşulanlara bağlı kalmak demektir. Sözüne sadık kalanlar için kullanılan bir kelimedir. Hukuki açıdan bakıldığından ahde vefa, anlaşmalara ve sözleşmelere uyma zorunluluğu olması durumudur. (TDK)

Vefasızlık, en basit tabiriyle, yapılan iyilikleri unutup, dönen çarka göre hareket etmektir. Gelen ağamız olur, giden paşamız.

Bu tabir, yalnızca geçmişte kalmış bir deyim olmaktan çıkıp, günümüzün acı bir gerçeği haline gelmiştir. İnsanlar, menfaat sağlayan kişi veya durumlar karşısında dünün dostunu bugün yadırgayabiliyor. Bu, sosyal ilişkilerimizin sığlaşmasına, toplumsal bağların zayıflamasına neden olmaktadır.

Özellikle politika arenasında bu durum daha belirgin hale geliyor. Seçim dönemlerinde verilen sözler, seçimler bittiğinde unutulabiliyor.

Böylesi bir tutum, halkın siyasete ve siyasetçilere olan güvenini sarsmaktadır.

Vatandaş, verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini, yapılanların arkasında durulup durulmadığını gözlemliyor.

Ancak vefasızlık yalnızca siyasetle sınırlı kalmıyor. İş dünyasında da benzer durumlarla karşılaşıyoruz.

 İşverenler ve çalışanlar arasındaki güven bağının kopması, iş yerlerinde huzursuzluğa yol açıyor.

Vefa, bir işletmenin temel taşıdır. İşveren, çalışanına değer verdiği zaman, çalışan da işine o ölçüde sahip çıkar.

Toplum olarak vefayı yeniden keşfetmeli, geçmişte olduğu gibi bu değeri yaşatma yolunda adımlar atmalıyız.

Bunun için ailede başlayan, okulda devam eden ve iş hayatıyla pekiştirilen bir süreç gerekmektedir.

Her birimiz, vefa duygusunu günlük yaşamımızın bir parçası haline getirmeli, gelecek nesillere aktarmalıyız.

Sonuç olarak, gelenin ağam, gidenin paşam olduğu bu düzen, bizleri asıl değerlerimizden uzaklaştırıyor.

Unutmamak gerekir ki, vefa sadece mazide kalmış bir kelime değil, geleceğe yürüyüşümüzde bize ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacak bir meşaledir.

Bu meşaleyi yüksek tutmak, hepimizin omuzlarında bir yük, kalplerinde bir sorumluluktur.

Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Taslitarlali

Siz ne demek istiyorsunuz sayın yazar sadece isterse cumhur reisi olsun m vekili olsun onlarda onları secenlerle kafa bulmasinlar bu seçilenler peygamberim evliyami nedir eee körü korune onların her koyduğu kurala kanuna vermiş oldukları emirlere uymak zorunda mıyız Bugün Allah c. Ve celaluhunun kanunlarına riayet edilmiyor senin savundugun bu seçilmiş simariklara mi dyvalla edecez Allah'ı savunun şeytanları değil selamlar

adil

artık iş bitti .Dünya böyledir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23