Tiranlığın ardından
Tiranlığın ardından
ALİ OSMAN AYDIN
Önce şu konuya bir değinelim…
Atatürk’e hakaret ettiği için tutuklanan ve 37 gün sonra serbest bırakılan Fırat Kaptan şöyle demiş:
“Cezaevine ilk gittiğim gün bazı gardiyanlar, ‘Senin cezanı beğenmedik. Şu fotoğrafın karşısına geç ve selam dur.’ Zorla, bir buçuk saat boyunca Mustafa Kemal’in fotoğrafının önünde beklettiler. Zorla sakallarımı kestiler.”
Geçenlerde Cumhurbaşkanının konuşma yaptığı bir toplantıda Gazze dolayısıyla protesto yapan kişiler tutuklandığında da benzer bir durum yaşanmıştı.
Tutuklanan, Dilara Gezmişoğlu, Sena Eliküçük, Şeyma Yıldırım verdikleri ifadede kendilerine terörist gibi davranıldığını, yemek yedirilmediğini, feracelerinin dizlerinin üstünden kesildiğini, başörtülerinin çıkarıldığını söylüyorlar. Daha da korkunç olanıysa “çıplak aramaya” tabi tutulmaları.
Adalet Bakanına ve savcılara buradan sesleniyorum! Türkiye bir hukuk devletidir, dolayısıyla böyle bir muameleye kesinlikle müsamaha gösterilemez. Yargının verdiği dışında kolluk güçlerinin ceza vermesi kabul edilemez! Ne demek Atatürk fotoğrafı önünde bir buçuk saat selam durdurmak, çıplak arama yapmak. Kolluk güçlerinde keyfi davranışların önü kati şekilde alınmalı, bu kişilerin hepsi de en ağır şekilde cezalandırılmalı!
Suriye Meselesi
Esed rejiminin çökmesi sonrası ülkemizde büyük bir tartışma koptu. Bu tartışmalar içinde bazı argümanlar hakikaten çok ilginç geliyor bana.
Şunu söylüyorlar:
“Suriye’de olanlar BOP’un bir adımıdır. Esed’in devrilmesine sevinenler BOP’a hizmet ediyorlar. Yabancılar bugün olanları ta 1980’lerde açıkça yazdılar.”
Eee?
Bunlar BOP denilen projenin bir adımıysa bile, ne yapmalıyız?
Tespitlerin hiçbirinde çözüme dair bir şey yok!
Mesela Türkiye tıpkı İran ve Rusya gibi Esed’e destek verip Suriye’de katliamlara ortak mı olmalıydı BOP tehdidinden dolayı?
Suriye’de sayısız kadın tecavüze uğradı. Dünyanın en korkunç yeri Sednaya’da yüzbinlerce insan diri diri yerin dibine gömüldüler. Asitle eritildiler. Ülkenin altyapısı, üst yapısı yerle bir oldu. Suriye ekonomik anlamda 50 yıl geri gitti. Esed, Rusya ve İran koalisyonu el ele bir milyona yakın insanı öldürdüler. 13 milyon insan vatanını terk etmek zorunda kaldı. Türkiye bunun bir parçası mı olmalıydı BOP’tan dolayı?
Ya da sınırına dayanmış milyonlarca insanın yüzüne kapılarını mı kapatmalıydı?
Onları, sizin şehvetle yapacağınızdan kuşku duymadığım biçimde Esed’in insan ezen çelik preslerine mi göndermeliydi?
Tekrar tekrar tecavüze uğrasınlar ve babalarını bilmedikleri çocuklar doğursunlar diye Suriyeli kadınları şebbihaların eline mi teslim etmeliydi?
Öyle ya, BOP’un parçası olmayacaksan bir tutum geliştirmen gerekir.
Ne önerdiniz Esed’den başka?
Esed’in düşüşünden bir gün önce, Türkiye’de herhangi bir kahvehanedeki sıradan bir adam bile Esed’in düşeceğini öngörebilecekken, ana muhalefetin genel başkanı adres olarak Esed’i gösterdi iktidara. Fatih Erbakan, aynı şekilde…
Yıllarca “Neden geri dönmüyorlar”, “Buraya gelen Suriyeliler vatan hainidir” diyerek Suriyelileri geri dönmek zorunda bırakacak bir kara propaganda yürütüp Esed rejiminin insanlık dışı mekanizmalarını kamufle etmeye çalıştılar.
***
Herkesin gözünün önündeki sorun alanlarını göstererek, “işte bunların hepsi bir planın parçası” diyerek, bir şey önermiş olmuyorsunuz beyler.
“BOP projesi ilerliyormuş!”
Sırf İsrail’in de işine gelmesin diye Esed tiranlığının sürmesine, milyonların mağduriyetine hizmet mi etmeli, Esed’i ayakta tutmanın yolunu mu aramalıydı, Türkiye?
“Bu şekilde Suriye parçalanacak”mış!
Tek parça mıydı zaten?
Suriye’nin parçalanması BOP’un sonucuymuş.
Olabilir, ama bir BOP varsa eğer, Esed dediğin o BOP’un bizzat kendisi zaten.
PKK’ya on yıllarca ev sahipliği yapan Suriye değil miydi?
Direniş ekseni denilen, asıl adı İran ekseni olan yayılmacı, yıkıcı ve istikrarsızlaştırıcı İran siyasetinin bir ayağı değil miydi Esed?
Bu eksen, Suriyeli Sünnilere katliam, açlık, tehcir ve yıkım dışında ne getirdi?
Ayrıca, Suriye’de rejimin düşmesi, Türk basınının vurgulamaya çalıştığı gibi İsrail için düğün bayram da olmayabilir. Bakın İsrail'in önde gelen askeri figürlerinden emekli Tümgeneral Israel Ziv, İsrail'in önemli medya kuruluşlarından Channel 12'de, Şam düşmeden hemen önce neler yazıyor.
Ziv, “Suriye'nin çöküşü İsrail'in güvenliği için kötü bir haberdir. Esed rejiminin devrilmesi istikrarı daha da bozacaktır" diyerek İsrail kamuoyundaki endişeyi dile getiriyor.
"Esed rejiminin devrilme ihtimali tüm bölgenin istikrarı için çok problemlidir. Bu durum komşu ülkelere ve Avrupa'ya yeni bir mülteci akınına yol açacaktır. Ürdün söz konusu olduğunda bu durum krallığı istikrarsızlaştıracak ve İsrail için doğudan büyük bir risk oluşturacaktır. Bu durum IŞİD, Nusra Cephesi ya da yeni adıyla Tahriru'ş Şam ve diğer Selefi örgütler gibi terör örgütlerini İsrail sınırına getirebilir ve böylece Golan'da İsrail'e karşı aktif dördüncü bir terör cephesi oluşabilir.
Suriye'nin çöküşü İsrail'in güvenliği için kötü bir haberdir, zira Esed katil bir diktatör olmasına ve halkına karşı korkunç olmasına rağmen İsrail'in güvenlik çıkarları için çok daha iyi bir kontrol kabiliyetine sahiptir. Suriye'nin zayıflığı, bölgede yeni bir istikrarsızlık dönemi yaratacak bölgesel bir rekabete yol açacaktır."
İngiliz The Guardian, Alman Der Spigel, Fransız Le Monde gazeteleri de, Suriye rejiminin düşüşünün İran etkisini belli ölçüde kırmakla birlikte, Ziv’in dediği gibi, İsrail için belirsizliklerle dolu bir tehdit alanı oluşturacağını yazıyorlar.
***
Meseleler tek boyutlu olmadığı için tek bir nedene ya da sonuca bağlamak konusunda ihtiyatlı olmak gerekiyor. Kimsenin “bundan sonrası güllük gülistanlıktır” diyecek kadar iyimser olduğunu sanmıyorum.
Fakat Esed’in düşmesiyle, milyonlarca Suriyeli kardeşimizin vatanlarına, evlerine, hayatta kalan sevdiklerine dönebilme olasılığının doğması, onlar adına bizi son derece sevindiren bir gelişme. Haklarını helal etsinler.