• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Netanyahu’nun Kirli Dosyaları

31 Aralık 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Netanyahu’nun Kirli Dosyaları 

ALİ OSMAN AYDIN 

“The Bibi Files” adlı belgeselin yeteri kadar popüler olmaması, gündemde yer bulmaması hakikaten enteresan.

Belgeselin özelliği ne ki popüler olsun, diye sorabilirsiniz.

Bence bu belgesel çok ama çok önemli. Önemi, Netanyahu iktidarıyla ilgili 7 Ekim öncesindeki siyasal zemini etüt etmesinden geliyor.


Belgeselin Asıl Sorusu: 7 Ekim Neden Başlangıç Değil?

“Bölgedeki kaosu tam olarak anlamak isteyen biri başbakanın yasal sorunlarına bakmak zorundadır. Katalizör yolsuzluk davalarıdır ve hepsi başbakanın yasaya saygı duymamasıyla başladı. 7 Ekim felaketinden sonra ise savaş, iktidarda kalmak için bir araç hâline geldi.”



Belgesel bu sözlerle açılıyor ve izleyicisini 7 Ekim’e değil, öncesine götürüyor.

Bağımsız yapımlarıyla tanınan Güney Afrikalı yönetmen Alexis Bloom tarafından çekilen belgeselin ilk gösterimi, 2024 Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapılmış.


“The Bibi Files”, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yolsuzluk davalarını, bu süreçte sızdırılan polis sorgu görüntülerini ve siyasi kariyerinin kritik dönemeçlerini ele alıyor. Film, Netanyahu’nun iktidarını korumak için başvurduğu yöntemleri, karakterini ve ailesini eleştirel bir gözle inceliyor.

Yolsuzluk Dosyaları Kapanırken Neler Oluyor? 



Belgeselde sık sık şu vurgu yapılıyor: “Netanyahu istikrar koşullarında değil, ancak savaş ve kaos ortamında hayatta kalabilir!” 

“Netanyahu için en faydalı şey sonsuz bir savaştır. Savaş insanların (İsraillilerin) kendilerini her zaman tehlikede hissetmelerini ve ona her zaman ihtiyaç duymalarını sağlar. Ona göre her zaman büyük bir tehdit vardır; sanırım bu da onun hep başbakan olarak kalmasını sağlıyor.”


Netanyahu’nun komşu ülkelerle ilişkilerde benimsediği yöntem, kendi ifadesiyle şöyle aktarılıyor:

“Burada komşularımız var… Yeminli düşmanlarımız. Onlara sürekli mesajlar iletirim… Onları şaşırtırım, yanıltırım, onlara yalan söylerim ve sonra kafalarına vururum.” 

Belgeselin odağı yalnızca Netanyahu’nun siyaseten hayatta kalma stratejileri değil; temel mesele yolsuzluk, kirli ilişkiler ve Netanyahu ailesinin devletleşmesi! Belgeselde aktarılan tanık ifadelerine göre, 7 Ekim öncesinde Başbakan yolsuzluk dosyaları nedeniyle ciddi biçimde köşeye sıkışmış... Medya başbakanın istifası ve tutuklanması gibi konularda aralıksız yayın yapıyormuş.   


Bir sorgu kaydında şu ifadeler yer alıyor:


“Bugüne kadar devam eden bir sistem vardı. Hayal bile edemeyeceğiniz yüksek değerli hediyeler sistemi… Süper zengin milyonerlerden Sarah ve Bibi’ye giden bir hediyeler sistemi…”

Sermaye, Medya ve İktidar

Bu noktada belgeselin merkezine giren enteresan isimlerden biri Arnon Milchan.


Fight Club, 12 Yıllık Esaret, Heat, The Revenant gibi Oscar ödüllü filmlerin yapımcısı olan Milchan, 1944 doğumlu. Hollywood’un en prestijli yapımcılarından biri ve yaklaşık 4 milyar dolarlık bir servete sahip.

Belgeselde aktarıldığına göre, İsrail elitleri arasında yaygın bir kanaat var: Netanyahu ile görüşmek isteyenlerin önce Milchan’a uğraması gerekiyor. Böyle bir mekanizma kurulmuş. 


Belgeselde, Milchan’ın ABD’de yaşayan ama İsrail’le bağını hiç koparmamış bir figür olduğu; pasaportunun iptal edilme noktasına geldiği bir dönemde Netanyahu’nun devreye girerek ABD makamlarını ikna ettiği öne sürülüyor. Milchan ile Netanyahu ailesi arasındaki ilişkinin, basit bir dostluğun çok ötesinde olduğu belgeselde ayrıntılı biçimde ele alınıyor. Hatta Milchan’ın sorgu görüntülerini bile izliyorsunuz. 

Ailenin, Milchan’dan gelen ve bazıları çeyrek milyon doları bulan hediyeler konusunda mahkemeye ikna edici açıklamalar sunamadığı aktarılıyor. Belgesel, bu ilişkinin yalnızca “hediyeleşme” boyutuyla sınırlı olmadığını iddia ediyor.


Başbakanın Elini Kolunu Bağlayan Dosya

Belgeselde öne çıkan bir diğer isim Shaul Elovitch. Telekomünikasyon devi Bezeq’in sahibi olan Elovitch’in, Netanyahu’dan gayriresmî ayrıcalıklar aldığı; buna karşılık sahibi olduğu İsrail’in en çok okunan yayın organlarından “Walla! News” sitesinde Netanyahu ve hükümeti lehine yayınlar yapmasının beklendiği iddia ediliyor.

Bu ilişkide aracı rolünü oynayan isim ise Netanyahu’nun en yakınındaki kişilerden biri olan Nir Hefetz.


Nir Hefetz İsrailli bir gazeteci, hukukçu ve iletişim danışmanı. Netanyahu’nun son seçim kampanyalarını organize eden, yurt içi yurt dışı bütün gezilerde yanında olan yegâne kişi. Seçim gecesi zafer kutlanırken Netanyahu ve karısı Sarah ile birlikte ekranda görünen üçüncü kişi Hefetz. 

Yani, Netanyahu siyasi geleceğini Hefetz’in ellerine bırakmış bir dönem.  

Netanyahu ailesi ile ilgili soruşturmalarda Nefetz’de tanık olarak ifade veriyor. 


Hefetz, verdiği ifadelerde bu ilişki ağını ayrıntılarıyla ifşa ediyor. Bankalar Elovitch’e verilen milyarlarca dolarlık krediler konusunda sorun yaşadığında, Netanyahu’nun devreye girdiği ve sürecin her seferinde Elovitch lehine sonuçlandığı iddia ediliyor.

Bu dosya, kamuoyunda “Case 4000” olarak biliniyor ve Netanyahu’nun en ciddi açmazlarından biri olarak görülüyor.

Hamas Stratejisi


Belgeselin en çarpıcı iddialarından biri de Netanyahu’nun Hamas’la ilgili politikası. 

Belgeselde ısrarla dillendirilen değerlendirmelere göre “Netanyahu için asıl stratejik hedef, Gazze’nin Hamas kontrolünde; Batı Şeria’nın ise El Fetih kontrolünde kalması. Çünkü bu bölünmüşlük, Filistinli yapıların birleşmesini engelliyor.” 


Belgeselde iddia edilene göre Netanyahu’nun politikası “Hamas’ın hayatta kalmasını  sağlamak”mış. Bu yüzden Netanyahu hükümeti tarafından “Hamas’ın her ay Katar’dan 35 milyon dolar almasına göz yumulmuş. Çünkü bu para bankalar aracılığıyla transfer edilemiyormuş. Para dolu bavullar her ay Hamas’a gitmiş...”  


Bu para İsrail’in yazılı bir talebiyle Hamas’a gönderiliyormuş. Yazılı olmasını istiyorlarmış (Katarlı yetkililer) çünkü Netanyahu’nun yalan söyleyip, inkâr edeceğini biliyorlarmış.” 

Söylenene göre “Netanyahu 1 milyar dolardan fazla paranın transfer edilmesine izin vermiş. Çünkü stratejisi şuymuş: Hamas’ı orada tut, aşırıları destekle, ılımlıları zayıflat!”  

İsrail kamuoyundaki hoşnutsuzluğun altında “bu stratejinin 7 Ekim’de en acımasız şekilde yüzlerinde patlaması yatıyormuş.”


Elbette burada yanlı bir bakış açısı 7 Ekim Aksa Tufanının siyasi etkisini hafife almaya çalışıyor olabilir. Ama söylediğimiz gibi bunlar tamamen İsrail kamuoyunun iktidara yönelttiği suçlamalar… Yani belgesel olayların içeriden nasıl göründüğünü aktarıyor…  


Katsav Örneği 

Gazze’de yaşananlar dünya kamuoyunun dikkatini çekerken, belgeselin gösterildiği ülkelerde tartışmaların alevlenmesi şaşırtıcı değil. Çünkü belgeselin sunduğu çerçeveye göre 7 Ekim, siyasal ve hukuki olarak köşeye sıkışmış bir iktidara can suyu oldu. Saldırı ile Netanyahu ailesi derin bir nefes almış. 


Netanyahu davasının sonuçlandırılmasını ve Başbakanın hapse girmesini isteyen ve bunun için meydanlara toplanan halkın tutumu oldukça etkileyiciydi. Kalabalık adına konuşan kişiler “geçmişte Cumhurbaşkanını hapse atmış bir toplumuz, Netanyahu adaletten kaçamaz” diyorlardı.” 

Kastettikleri kişi Moshe Katsav’dı. 2000–2007 yılları arasında İsrail Cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştı Katsav. 

2010’da mahkeme tarafından tecavüz, cinsel saldırı ve adaleti engelleme suçlarından suçlu bulunmuştu. 


2011’de 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 2016’da cezasının bir kısmını çektikten sonra şartlı tahliye ile serbest bırakıldı. 

İtiraf etmem gerekirse belgeseli izleyene kadar İsrail’de adalet kurumu ile ilgili bu kadar ciddi bir toplumsal talep olduğunu bilmiyordum. 

“The Bibi Files” her şekilde izlenmeyi hak eden, İsrail’deki iç dengeleri , iktidar–yolsuzluk–savaş ilişkisini anlamak isteyenler için yol gösterici bir çalışma. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23