• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Bir eylemin anatomisi

17 Aralık 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Bir eylemin anatomisi

ALİ OSMAN AYDIN

Sidney’in bir plajında Hanuka Bayramı nedeniyle eğlenen insanlara ateş açıldı.

Saldırıda 15 sivil hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı.

Saldırı esnasında Al Ahmet adında bir Müslüman ansızın ortaya çıkarak saldırganlardan birinin silahını elinden aldı. 

Son derece soğukkanlıydı. 

Son derece cesurdu. 


Ve besbelli ki kalbi merhametle doluydu. 


Hatta, kuzeni Jozay Alkanj’a, saldırı sırasında hayatını kaybedebileceğini söyleyerek, “Ölüme gidiyorum, lütfen aileme söyleyin, insanları kurtarmak için harekete geçtim” demişti.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, saldırıdan sonra yaptığı ilk konuşmalarda Ahmed al-Ahmed’i “Yahudi kahraman” olarak nitelendirdi. Sonradan saldırganı etkisiz hâle getiren kişiyi Yahudi zannettiğini belirterek, ifadesini düzeltti ve yarım ağız da olsa Ahmed’in Müslüman olduğunu söyledi.

Ahmed Yahudi zannedildiğinde, kahramanı doğrudan “dini” kimliği üzerinden (Yani Yahudi olmasından dolayı) gündem yapan İsrail basınının önemli bir kısmı sonrasında Ahmet’in Müslüman olmasından hiç bahsetmedi. 



“43 yaşında, Sidney’de yaşayan bir manav/seyyar satıcı olduğu belirtiliyor.” Ahmet’i bu düz cümlelerle tasvir ettiler haberlerinde. 

Şayet kahraman gerçekten bir Yahudi olsaydı, siyaset başta olmak üzere bütün dünya “silahsız sivilleri teröristlerin elinden kurtaran kahraman Yahudi adamı” konuşuyor olurdu. 

O zaman kurtarma bireysel bir eylem olmaktan çıkar ve Yahudi kimliğinin bir parçasına dönüştürülürdü. 

(Netanyahu sık sık kendilerinin Batı medeniyetinin savunucusu olduklarını ifade etmiyor muydu?)  

Netanyahu ve Herzog bu “kahraman Yahudi”yi iç ve dış siyasette kendi kimlikçi retoriklerinin bir parçası haline getirerek siyasal istismara girişirlerdi. 


Kurtarıcı Yahudi imgesiyle önce Yahudilere sonra İsrail’in soykırımcı politikalarına karşı olan tüm dünya haklarına gözdağı verirlerdi. 


Yani, bizim Ahmet öyle kritik bir hamle yaptı ki Netanyahu ve Siyonist lobinin elinden en güçlü silahını aldı. Siyonist mahfillerin “görüyorsunuz kimlikler çatışıyor, Müslümanlar tehdit, Yahudiler hedef” anlatısı çöktü. 

“Bakın, bir Müslüman Yahudilerin hayatını kurtardı” diyemediler ama 

Gazze’de öldürülen Müslümanlara karşılık, bir Müslümanın Yahudileri ölümden kurtardığını tüm dünyanın görmesini de izlemek zorunda kaldılar.   

Bütün bunları sen başardın. 

Sağ ol, var ol Al Ahmet… 


*

Sidney saldırısı, saldırı da kullanılan kişilerin profesyonellikleri, saldırının zamanlaması ve tecrübe eylemin kurgusallığıyla ilgili güçlü bir kanaat oluşturuyor. Zamanlaması ve sonuçları itibarıyla, saldırının en çok İsrail hükümetinin politik söylemine hizmet ettiği açık. 

Çünkü İsrail hükümeti bu tip eylemlerle dünyada yükselen antisemitik duyguları yönetme imkânı buluyor. 

Sadece bunu değil, Gazze’de işlediği suçları da bu tip eylemlerle görünmez kılmaya çalışıyor.  

Sidney saldırısı basında kıyamet kopmuşçasına panik oluşturduktan sadece birkaç saat sonra Gazze’nin farklı bölgelerine hava saldırıları düzenlendi mesela. Onlarca, belki yüzlerce masum insan şehit oldu. 


Ama ne manşet atıldı bu saldırılar hakkında, ne de yorumcular ekranlara doluşturlar. 

15 Yahudi’nin öldürülmesi “korkunç bir nefret suçu” ama 100 bine yakın silahsız Gazze’linin sistematik bir biçimde öldürülmesi Orta Doğu’da barışı tesis etme girişimi!   

Artık Gazze’de öldürülen insanlar gündem bile olamıyorlar. Sidney’e oluşan infial duygusu, Gazze de yerini olağanlığa bırakıyor. 

“Canım bir Orta Doğulu niçin yaşar ki, bir İsrailli tarafından öldürülmek için değil mi!”   

İnsanlar Gazze'deki etnik temizliği desteklemiyorsa, otomatik olarak Yahudi düşmanı oluyor! Masum kadın ve çocukların on binlercesini öldürmelerine ve Gazze'yi ele geçirmelerine göz yummazsak antisemitik oluyoruz. Bu, kitlesel katliamları meşrulaştırmak ve kurbanları susturmak için kullanılan ahlaki bir şantaj. 


Yani “Filistinlilerin ölmesine ses çıkarmamalısınız yoksa dünyanın farklı yerlerinde daha fazla Yahudi ölür” ikilemini dayatıyorlar. 

*

Tek bir kişi Yahudilere saldırırsa hemen onun inancını tartışmaya açılıyor. Ama İsrail her gün yüzlerce Gazze’liyi öldürdüğünde kimse bunun arkasındaki inançla ilgili soru sormuyor. Soramıyor. Tabii Yahudi düşmanı değilse!  

Şurası çok net! Eğer bir şey Yahudi nefreti doğuruyorsa bu İsrail ve onun Siyonist politikalarıdır.

*


Tam tahmin ettiğimiz açıklama hemen eylemin ardından Netanyahu’dan geldi: 

 Benjamin Netanyahu, Avustralya'daki terör saldırısının ardından Batı hükümetlerinin Yahudi karşıtlığının yayılmasını durdurmak için acil değişiklikler yapması gerektiğini söyledi.

Ona göre liderler artık söylemlerinin ve politikalarının sonuçlarını görmezden gelemezler. 

Netanyahu, aylar önce Avustralya başbakanını Filistin devleti çağrılarının Yahudi halkına yönelik antisemitik saldırıları körükleyeceği konusunda uyardığını iddia ediyor.

 "İsrail'in Batı'daki hükümetlerinizin her birinden beklentisi budur" diyor nota verir gibi. 

Bir terör eylemi Siyonist lobinin dünyanın geri kalan iktidarlarını iç siyasette baskılama, yönlendirme, biçimlendirme aparatına dönüştürülmüş durumda. 


Düşünebiliyor musunuz?

Bir devlet katliam yapıyor ve buna tepki oluşmaması için başka devletlerin halklarını susturmasını gerekiyor.

Fakat insanlar artık, arabalarda bulunan bayraklarla, enkazdan çıkan pasaportlarla çekilen operasyonlara doymuş durumda. Bu saçmalıklara aklı başında kimse inanmıyor. 

Dünyanın aklı başında insanları Siyonist lobinin sırası geldiğinde hiç kimseye acımayacağını ve Batı iktidarlarının bu lobi tarafından rehin alınmış gibi hareket ettiğini görüyor.   

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23