Dün dedik, AYM mahkeme de, Yargıtay ne?
Dün uzun uzun anlattık. Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın, aslında darbecilerin hazırladığı Anayasa’daki maddelerin boşluklarından hareketle, demokrasi karşıtlarını kurtarma operasyonu olduğunu hatırlattık.
Karar ne ile ilgili?
Can Atalay isimli Gezi organizatörünün, milletvekili adayı olup, seçilmesi sebebi ile yargılama dokunulmazlığından yararlanıp, yararlanamayacağı..
Yargıtay, “Milletvekili seçilmeden dava açıldı, dokunulmazlık yok” diyor..
Devam ediyor, “Çünkü Anayasa’nın 14. maddesi, dokunulmazlık hakkının istisnalarını sayıyor, Atalay’ın yargılandığı suç da o istisna içinde..”
Anayasa Mahkemesi ise, “Hayır, o istisnalar genel olarak belirlenmiş. Nokta atış yapılarak, ceza kanunundaki maddeler sayısı ile yazılmamış. Dolayısı ile Anayasa’nın 14. maddesi açıkça suç maddelerini belirtmediği için, uygulanamaz. Bu maddenin hiçbir işlevi yoktur. Boş bir maddedir. Tatbiki mümkün olmayan bir maddedir.. Atalay’ın dokunulmazlığı vardır.”
Dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin “Dokunulmazlık vardır. Anayasa’nın 14. maddesinin bir işlevi yoktur” kararı için rest çeken bir karar verdi..
Yetindi mi..
AYM üyelerinden karara destek verenler için suç duyurusu yaptı!
Atalay için AYM’nin verdiği karar da bir ilk idi.
Şimdi AYM’deki 9 üye için suç duyurusu yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı da bir ilk!
3. Ceza Dairesi’nin yüksek sesle haykırdığı hususlar şunlar:
1) Can Atalay’ın dokunulmazlığı yoktur. AYM kararı Anayasa’nın maddelerini görmezden gelmiştir. AYM kararını reddediyoruz, uygulamıyoruz.
2) Can Atalay’ın mahkumiyeti kesinleşmiştir. Milletvekilliği, TBMM tarafından düşürülmelidir.
3) Anayasa Mahkemesi kararında, Can Atalay’ın dokunulmazlığı olduğu yönünde Anayasa maddelerini yok sayarak verilen kararda ‘evet’ oyu kullanan üyeler için suç duyurusu yapıyoruz, bu üyeler yargılanmalıdır..
Sonrasında manifestosunu veriyor, 3. Ceza Dairesi:
TBMM, Can Atalay hakkında kesin hüküm bildirildiğinde, Genel Kurul’da okuyarak, vekilliği düşürmesi gerekirdi..
Anayasa Mahkemesi, hiçbir organ tarafından denetlenmememin vermiş olduğu rahatlık içindedir..
Anayasa Mahkemesi, içtihat yoluyla anayasal yetkisini sürekli artırmak ve kötüye kullanmaktadır..
Anayasa Mahkemesi, yasama organı üzerinde vesayet organı olduğuna yönelik eleştirilere, şimdi bireysel başvuruya ilişkin yetkinin verilmesi üzerine yüksek mahkemeler dahil tüm yargı üzerine de genişletme eleştirisini eklettirmiştir..
Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluk üyeleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerini ‘ihmal suçu işlediler’ diyerek tehdit etmiştir..
Anayasa Mahkemesi kanunları iptal etmekle yetinmemekte, kanun koyucu gibi hareket etmeye de kalkışmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, haksız yere, kendisini süper temyiz mahkemesi gibi görmektedir..
Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aştıkları için, yargılanmalıdırlar..
Haydi buyrun, burdan yakın..
“Yüksek mahkemeler, birbirleri ile böyle kavga eder mi?” diyecek olanlara sesleniyorum..
Sahtekârlık yapmayın. İlkesizlik yapmayın. Dürüst olun..
Bu tartışmada, Anayasa Mahkemesi’nin de kısmen haklı olduğu yerler olabilir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin de çok haklı olduğu yerler olabilir demiyorum, var diyorum...
Bu tartışmanın sebebi de, tek başına AYM de değildir. Yargıtay da değildir.
Anayasa’nın kendisidir..
Darbecilerin hazırladığı bu Anayasa komple değişmelidir..
Ama puslu havayı sevenler, Anayasa’nın değiştirilmesine karşı çıkarak, bu puslu havanın devam etmesini, yüksek mahkemelerin kavga etmeye devam etmesini arzuluyorlar..
Bu kavgayı önlemek çok basit..
Anayasa’nın 14. maddesi yeniden yazılacak..
AYM’nin yetkisi yeniden açıkça ifade edilecek..
AYM’nin neye karar verebileceği, neye karar veremeyeceği Anayasa’da hüküm altına alınacak..
Yargıtay kararlarının kapsamı, açık ifadelerle belirlenecek..
Bu tartışma da bitecek..
Ama Beyaz Türklerin suç işlemeleri halinde bile ceza almamaları için, Anayasalar muğlak yazılıyor, kanunlar soyut ifadelerle bitiriliyor..
Sonrasında da işlerine geldiği gibi, Beyaz Türkler kurtarılıyor.
Eşek arıları delip geçiyor, bal arıları ise ağa takılıyor..
Can Atalay’da da yapılan budur..
Şimdi soru şu:
Bu suç duyurusu sonrasında ne olur?
Yargıtay Başsavcılığı’na gönderilen suç duyurusu, yargılama yapılabilinmesi için izin alınmak amacı ile Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun gereği, Anayasa Mahkemesi’ne gönderilecek..
Eeee?
“Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, kendileri hakkında dava mı açacak. Bu ne saçma şey” diye sormayın hemen..
16. madde şöyle: “MADDE 16- (1) Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması Genel Kurulun kararına bağlıdır.”
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı için, suçlama yapılan üyenin oylamaya katılmaması gerekiyor.. Bu da aynı maddede düzenlenmiş.
Bu durumda üyelerin yargılanabilmesi için gereken genel kurul toplantısına, 9 üyenin katılmaması gerekiyor ama, kanımca kanunda burda da bir boşluk var. Çünkü 9 üye birden katılmadığından, o toplantı yapılabilir mi?
Bu ve daha nice sorular, sırada bekliyor..
Yüksek mahkemeler arasındaki bu tartışmada, AYM’den yana tavır alarak, “Olur mu canım. AYM kararı yok sayılıyor” diyenlere empati davetinde bulunuyorum..
AYM de, Yargıtay kararını yok saymıyor mu?
Gelin, Anayasa’nın değiştirilmesinde mutabık kalalım..
Durduk yerde gereksiz kavgaya koyulmayalım.
AYM kararından yana tavır koyan sözde milliyetçilere de hatırlatayım..
3. Ceza Dairesi dünkü kararında belirtti..
BU AYM kararı ile hareket edilirse, PKK’nın Kandil’deki elebaşısı Murat Karayılan’dan başlayın, Fetullah Gülen’e kadar birçok kişi, milletvekili seçilip, dokunulmazlıktan yararlanmaya kalkışabilir..
Onay veriyorsanız, açık açık söyleyin de.. Kimden yanasınız, anlayalım..