CHP’lilerin kafası işte bu kadar mı çalışıyor, rakı mı sözkonusu?
CHP’lilerin kafası işte bu kadar mı çalışıyor, rakı mı sözkonusu?
ALİ KARAHASANOĞLU
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda açıklama yapıyor..
CHP Genel Başkanı Özgür Özel için, “Sosyalist Enternasyonal’deki yoldaşlarından 5 dakikalık bir randevu koparabilmek için adeta yalvarıyor, eziliyor ve onurunu ayaklar altına alıyor” diyor..
CHP Sözcüsü Zeynel Emre cevap vermeye kalkıyor..
Versin, itirazımız yok.
Ama verdiği gerçekten cevap olsun..
Ne diyor Zeynel?
“ABD Dışişleri Bakanı, ‘Trump’tan 5 dakika randevu için bize yalvarıyorlar’ dedi; Sayın Erdoğan tek laf edemedi.”
Cevap bu mi şimdi?
Sayın Erdoğan, bizzat Özgür Özel’in sözlerini hatırlatıyor..
Ki Özel’in açıklamasını kendi ağzından verelim.
Muhterem, Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Sosyalist Partisi (PES) Liderler Toplantısı’na katılmış, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa’nın yalnızca açılış konuşmasını yapıp programdan ayrılması üzerine şunları söylemiş:
“Kişisel olarak hayranlık duyduğum birisi ama bu kadar önemli bir gündemde sadece açılış konuşması yapıp ayrılması ve bizim baş başa 5 dakika bile kendisiyle görüşme imkânı bulamamamız kabul edilebilir değil.”
Var mı itirazınız?
Gerek Özel’e soruyorum, gerek Zeynel Emre’ye ve gerekse CHP’lilere..
Cumhuriyet’inden Sözcü’süne, Birgün’üne kadar bütün CHP yanlısı medya da verdi, bu sözleri..
Eeee.
Sen bizzat randevu alamadığını söylüyorsun.
Ama parti sözcün, bizzat senin kabul ettiğin “randevu alamama”ya cevap vermiyor..
Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir açıklama yok iken.
Zurnanın son deliği konumundaki ABD Dışişleri Bakanı’nın, sonradan azar da işittiği bir açıklaması üzerinden, Tayyip Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorsunuz..
Erdoğan’ın, “randevu alamıyoruz” diye bir açıklaması yok.
Ama Özgür Özel’in “Beş dakika görüşemiyoruz” açıklaması var..
Üçüncü şahısların sözleri üzerinden değerlendirmeye kalkarsak..
Herkes, herkes için neler söyler, neler..
Temel kuraldır: “Misliyle mukabele edilir..”
Erdoğan’ın “beş dakika görüşemiyorsunuz” eleştirisine..
Delil nasıl ki, Özgür Özel’in bizzat kendi açıklaması ise..
Erdoğan’a da böyle bir eleştiri getirerek misilleme yapacakanız, bizzat kendisinin yaptığı bir açıklamayı bulmanız gerekir..
Bulamıyorsunuz..
Yaptığınız mantıksızlığı bir de allandırıp ballandırıp gazetelere servis ediyorsunuz.
İşin daha vahimini söyleyeyim.
Tam da, Özgür Özel’in Türkiye’yi şikayet etmek için görüşmek istediği batılı siyasetçiler tarafından beş dakikalık bir görüşme için dahi kabul edilmediği, Cumhurbaşkanı tarafından hatırlatılan bir süreçte..
Alkolü şimdiden, CHP’li belediyelerin bulunduğu illerde partililere ucuzlattığı ve bol bol tüketildiği için mi.
Kamer Genç’in mezarı başında elde tutulan rakılar toptan mı tüketildiği için mi?
Yoksa gözaltına alınmasına tepki verdikleri Sadettin Saran’ın kullandıklarından mı tüketmeye cabalamışlardır, bilemiyorum..
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan’a cevap vermeye kalkmış ve demiş ki:
“Bak Erdoğan, benim Avrupa’da randevu isteyip de alamadığım bir kişi yok. İspat edersen, yarın istifa ederim.”
Özgür beyin isteğini nasıl yerine getirebiliriz?
“Baş başa 5 dakika bile kendisiyle görüşme imkânı bulamamamız kabul edilebilir değil” sözü ne anlama geliyor?
Bu bir randevu talebi değil mi? Randevu talebinin reddi değil mi?
Özgür bey, “randevu”dan ne anlıyor?
Yoksa istifa etmek için, sebep mi arıyor?
Biz hatırlatalım, Özgür bey, Ekrem İmamoğlu’nun boyunduruğundan kurtulmak istiyor olabilir..
Genel Başkanlık koltuğundan ayrılmayı düşünüyor olabilir..
Ama böyle kendisini cahil konumuna düşüren sözler sonrası istifa etmek yerine..
“Çamurun üstüne oturdum. Dayanamıyorum.. İstifa ediyorum” dersiniz..
Olur biter..
Yoksa, “baş başa 5 dakika bile görüşemedik” demenin, anlamını bambaşka şekilde anlatarak, kimi kandırmış olacaksınız.
Özgür Özel, “baş başa görüşemedik” diyerek randevu alamadığını itiraf ettiği António Costa skandal olayını bakın şimdi nasıl anlatıyor:
“Avrupa’daki bir toplantıda başkan konuşup gidince, ‘Ona böyle gitmen doğru değil’ demişim.”
Adamın onlarca siyasetçinin bulunduğu toplantıdan gitmesi için konuşuyorsan, “baş başa görüşemedik” ne demek oluyor, Özgür bey?
Toplantıda birçok ülkeden onlarca temsilci var.
“Baş başa” ifadesinin anlamını siz mi bilmiyorsunuz, biz mi bilmiyoruz..
Devam ediyor, Özgür bey, konuşmasına: “Diğer liderlerin hepsi ‘Biz diyemedik, siz iyi dediniz’ dediler”.
Diğer liderlerden de destek aldı iseniz..
António Costa’ya niye takıldınız ki, Özgür bey..
Diğer liderlerle birlikte, baş başa görüşmelerinizi yapsaydınız.
Hatta António Costa’yı da protesto eden bir bildiri hazırlatıp, yayınlatsaydınız..
Konuşulanlarla rakı arasında bir ilişkiyi doğrulayan şu sözler de aynı genel başkana ait:
“CHP yüzde 38’de, AKP yüzde 33’te.”
Arkadaş, verdiğin anket yanlış da.
Var sayalım doğru. Sen kendi yandaşlarına yaptırdığın ankette bile, sadece % 38 oy alabiliyorsun ve bununla mı iktidara geleceğini sanıyorsan..
Vay halinize.
Hatırlatayım..
Kirli ittifak ile yanınıza çektiğiniz HDP ayrıldı gitti..
İyi Parti’nin ne yapacağı belli değil..
Yeni Yol dahi, sizden memnun değil, “Fabrika ayarlarına döndüler” eleştirisi yaparak, “Bir daha mı ittifak, asla” diyorlar..
Siz bu tablo ile mi, seçim kazanacaksınız?
Yolsuzluklardan tutuklanan belediye başkanlarınızla mı seçim kazanacaksınız?
Baklava kutusu içinde rüşvet amaçlı avroları aldıktan sonra, savcının karşısına çıkarıldığında, “Boşluğuma geldi” diyen belediye başkanları ile mi seçim kazanacaksınız?
“Stockholm sendromu” hatırlatması yaptığınız, “Celladınıza aşık mı oldunuz” diye çıkıştığınız kesimin, “Biz cellatlarımızı çok iyi tanıyoruz” sözünden sonra, hâlâ mı darağaçlarında adam sallandırarak seçim kazanacağınızı sanıyorsunuz..
Geçti Bor’un pazarı..
Sürünüz eşeğinizi sayın Özel, Niğde’ye..