Esir takası
Esir takası
Ali Akben
Değerli okurlar geçen hafta başlayan zoraki ateşkes ile ilk esir takasında gördüğümüz manzaranın aynısını dünkü ikinci esir takasta da gördük.
Gördük ki, İsrail’e itrail, Hamas’a da mücahid diyenler haklı. Bu öyle bir hak ki, önümüzdeki günlerde bir taraftan İsrail’i yok ederken diğer taraftan toprakları işgale uğramış mazlum Filistin halkını devletlerine kavuşturacak.
7 Ekim Aksa Tufanı birçok yönden tartışılmaya daha uzun devam edecek gibi.
Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına kalben inanan bir yurttaş olarak türlü entrikalara karşı dik duruşumuz ile dosta güven düşmana korku salmaya da arttan hızla devam edeceğiz gibi.
Mazlumun ahının er ya da geç karşılık bulacağını ve emperyal olmayan devletimizin de bu süreçten olumlu etkileneceğine de can-ı gönülden inanıyorum.
•
Kartalkaya’nın acısı dinmeden dün de Konya’da bir binanın çökmesi sonucu iki vatandaşımızın vefat haberi insanın aklına ne oluyor sorusunu getiriyor.
Maraş depreminde yerle bir olan Antakya’da kentsel dönüşüme karşı duruşun bedelini canları ile ödeyenlerden ders alınmayınca olanlar oluyor.
Konya’da yıkılan bina sakinleri de kentsel dönüşüm için anlaşamayınca yılların eskittiği binalarının enkazı altında kaldılar.
Bu inat niye sorusunun cevabını farklı verenler deprem olmadığı halde bedel ödüyorlar.
İstanbul’da yaşayan bir vatandaşım. Deprem ile ilgili İBB, ipe un serme ve pireyi deve olarak pazarlama dışında bir eylemi yok.
İki yıl önce iş yerim için deprem ile ilgili müracaatta bulunmuştum.
“İBB Bina Tespit Talebiniz Hakkında
Değerli İstanbullu,
Hızlı Tarama Yöntemi ile Bina İncelemesi talebiniz alınmış olup başvurunuzun durumuyla ilgili sizlere en kısa sürede dönüş yapılacaktır.
Saygılarımızla
İstanbul Büyükşehir Belediyesi”
Aradan iki yıl geçti ama bu yazıyı kaleme aldığım bu ana kadar bir cevap alamadım.
•
Kartalkaya’da haklı kim?
Pazartesi gecesinin sabaha yakın bir saatinde onlarca insanımız can uykusunda iken, emniyet içerisinde olduklarını sandıkları otel odasında cayır cayır yandılar.
Yardım çığlıklarına cevap veren olmadığı için kimi pencereden, kimi balkondan kendini boşluğa bırakırken, çoluk çocuk ve ebeveynler dumanların boğduğu kısık seslerini dahi duyuramadan, güven içerisinde olduğunu sandıkları otel odasında yanarak can verdi.
Sabahın erken saatlerinde Kartalkaya’da yangın haberini gördüğümde korktuklarım başıma gelmez inşaallah dedim ama saatler geçtikçe daha beterini görünce, doğal olarak geçmiş yaşanmışlıklardan mülhem sorumluların sorumsuzluk örnekleri ile ilgi attıkları taklaları hatırladım.
Korktuğum fazlası ile başıma geldi. Bu elim hadisede maalesef sorumlu yoktu suçlu da yoktu. Suç, otel odasında yanan masum insanlarındı.
Durum bu olunca ben de bir vatandaş olarak suçlu aramaya koyuldum ve sonunda suçluyu buldum.
Millet olarak desem abartı olur elbette ama genelde halkımızda şöyle bir inanış var. Bana bir şey olmaz. Daha da kötüsü ben yaptım o zaman bu yaptığım doğru. Yani bir bakıma herkes haklı.
Daha fazla felsefe yapmaya gerek yok. Sosyal ve dijital medya da bu vahim hadise ile ilgili tartışmalara bakarsak, ortak paydada suçu ve suçluyu gizlemek ya da gerçekleri örtbas etmek için farklı fikirlerin çarpıştığını görüyoruz.
Ortada bir yalan topu var. Kimsenin sanki doğruyu bulma niyeti de yok ve top çevriliyor ve arada bir taç faul yapılarak havanda su dövülüyor. Böylesi elim bir hadise bile siyasi bir meseleymiş gibi zaten ayrışmış bir topluma yeni bir fay hattı kırılmış gibi deprem etkisi oluşturdu.
Daha önceki yaşanan afetlerden ders almak varken inadım inat bu ayrışmanın pohpohlanmasının sebebi ne acaba?
Değerli okurlarım aynalar suçlu aramaktan ziyade suçlu bulmada müthiş bir araç. Öyle ki, derinden bakabilene, yapay zekâ yerine aklıselimini kullanabilene, cüzdanı ve menfaatine değil de vicdanı ile hareket edebilene suçluyu hemen gösterir.
Şimdi son bu elim hadisede ayna metaforu ile suçlu aramaya ne dersiniz?
Ben bulduğuma göre siz haydi haydi bulursunuz. Deneyin ve görün.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.