• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Akif Bedir
Akif Bedir
Akif Bedir
TÜM YAZILARI

Oyun içinde oyun

11 Mart 2020
A


Akif Bedir İletişim: [email protected]

Yerkürede nerede kan, gözyaşı, zulüm varsa; nerede şiddet, feryat ve ah varsa; bu topraklar neden hep İslam toprakları, Müslümanların yaşam alanlarıdır?

Başta Suriye olmak üzere Irak, İran, Afganistan, Fas, Mali, Somali, Pakistan, Bangladeş gibi birçok Müslüman ülkenin göçmenleri neden diğer Müslüman ülkelere değil de, çoğu Hristiyan nüfuslu Batı ülkelerine göç ediyor, yerleşmek istiyor?

Neden Türkiye hariç hiçbir İslam ülkesi Suriye savaşının mağduru insanlara bizim ülkemize de gelebilirsiniz demiyor, diyemiyor?  

Hem Avrupa’ya lanet okuyup hem de Avrupa’ya sığınma bir çelişki değil mi? Neden Hıristiyan Avrupa, Müslüman göçmenler için kurtuluş kapısıdır? 

İslam toplumlara barış, refah, iyi ahlak, mutluluk, adalet, yaşama hakkına saygı, özgürlük getirir, peki Batı’ya sığınan Müslümanların sıkıntısı ne? 

Göçmenlerin/sığınmacıların can güvenliklerinin sağlanabileceği, açlıklarının giderilebileceği, korkularından kurtulabilecekleri ve ırki taassuba rağmen bir nebze de olsa özgürce yaşayabilecekleri bir İslam ülkesi yok mu?

Bu insanlar ne İslam Konferansının, ne Arap Birliğinin, ne Afrika Birliğinin, ne Avrupa Birliğinin, ne BM’in, ne NATO’un derdi değil, niçin?

Ortadoğu tarihi boyunca içten içe kaynayan bir coğrafya oldu. Yüzyıllardır bu topraklarda, toplumsal farklılıklar üzerinden çatışmalar körüklendi, demokrasi, insan hakları ve eşitlik talepleri, kadim çıkarlar için kurban edildi, edilmeye devam ediliyor.

Ortadoğu’nun eskimiş, suni haritası iyice belirsizleştirirken, Avrupa’da kalkan sınırlar yeniden netleşmeye başladı. Ortadoğu’nun mazlum insanı artık bu kirli savaşları da istemiyor, hayatını kaybetmeyi de istemiyor. Yaşayabilmek için ölümü göze alıp denizleri, sınırları aşmaya çalışıyor. 

Yurtlarından ve topraklarından ayrılmak zorunda kalan, güvenli ve insani şartlarda yaşamak arzusuyla yola çıkan milyonlarca mülteci kendi ülkelerinde mutlu olsalardı, tüm riskleri göze alıp her bakımdan ve tamamen yabancı oldukları gurbet ellere sığınmaya çalışmazlardı.

Bütün bu yaşananların sorumlusu yine Batı’dır, hep Batı’dır.

İslam coğrafyasına karşı Batı’nın başlattığı haçlı seferleri kesintiye uğramadan bütün hızıyla devam ederken, İslam topraklarındaki muhalif gruplar dağıtılıyor, göçe zorlanıyor.  

Batı para ve menfaat için insanlığa savaş ve vahşeti, kan ve gözyaşını, yalanı ve talanı armağan ediyor. Onlar için önemli olan milletlerinin refahını artıracak, artan refah seviyesini koruyacak para ve yer altı zenginlikleridir.  

İslam coğrafyasında küresel katil Amerikan destekli işgaller, istilalar, talanlar, vahşetler, savaşlar kurgulanan oyunun birer parçasıdır.

Gözlerini kestirdikleri ülkeyi kuşatabilmek için önce ellerinde kullanabilecekleri bir yönetici başa getiriliyor. Bu bir demokrasi getirme oyunudur ve o ülkeye demokrasi gelsin diye diledikleri palyaçoyu yönetici yaparlar. 

İslam ülkelerini getirin gözünüzün önüne, hangi liderin ipleri ABD’nin, Batı’nın elinde değil? Mısır’da Sisi mi, Suud Kralı Selman mı, Suriye’de Eset mi, ya da diğerleri mi? 

Sonra o ülkede kargaşa çıkarmak için kendi kurdukları terör örgütlerini piyasaya sürer ve hayatı çekilmez hale getirirler. Terörle mücadele için o ülkeye asker çıkarır ve ülkenin yeraltı zenginliklerinin üstüne çökerler.

Afganistan İşgali böyle başlamadı mı, ya da Ortadoğu’daki bütün ülkeler aynı şekilde istila edilmedi mi? Irak, Suriye, Yemen, Libya ilk akla gelenler değil mi? 

İslam ülkelerinin tamamında kargaşa, iç çekişme yok mu; kan, gözyaşı yok mu, Müslümanlar birbirine kırdırılmıyor mu? Ölen de öldüren de “Allah’u Ekber” diyor.

Bunu yaparken de o ülkenin direnen insanlarının bir kısmını öldürüp diğer kısmını da göçe zorluyorlar. İşte Batı’ya göç eden insanların ekseriyeti kendi ülkelerinin zenginlikleri talan edilmesin diye isyan eden, genellikle erkeği vahşice katledilmiş bölünmüş, parçalanmış, umutsuzluk içinde çırpınan, az da olsa huzur diye yanan ailelerdir. 

İnsani değerler Batı için Mekkeli müşriklerin helvadan yaptıkları putlar gibidir. Batı acıktığında bu değerleri afiyetle yer, yiyor. 

Almanya karar almış Yunan adalarındaki reşit olmayan çocukları kabul edecekmiş. Aman da aman bu ne lütuf! Yaşlı Almanya bir taşla birkaç kuş vurmanın peşine düştü. Bunu yaparken de tüm dünyaya şirin görünmeye çalışıyorlar. 

İşin aslı yine barbarlık, yine vahşet. Bu çocukları önce ailelerinden ayırmak zulmün ilk aşaması. Doğurmadan eline alacağı küçücük bedenleri Hristiyan yapacak sonrasında da onları bedava işgücü olarak kullanacak. Tüm dünya da bu vahşeti alkışlayacak. 

Yaşlı sığınmacıları kabul edin de görelim insanlığınızı… 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Veysel POLAT

Bugün Türkiye'nin yönetiminde bulunan İnsanlar batıyı haklı olarak lanetlerken kendi evlatları batı ülkelerine sığınıyorlar

GÖKHAN ASLANOĞLU

Kalemine yüreğine sağlık akif bey...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23