Orta oyunu
Dünyanın yüreğini ağzına getirenABD İran dalaşmasında, pardon tiyatrosunda gün geçmiyor ki yeni bir yalan ortaya çıkmasın, sahte kahramanlıklar sergilenmesin. Danışıklı dövüşün sahnelenişi bile bir komedi tiyatrosu, orta oyunu gibi.
Trump: Ruhani’m cancağızım, bölgede düşmanlık üzerinden birbirimize muhtacız. Azil süreci ile başlayan ve ters gitmeye aday çok ciddi sıkıntıların olduğu bir seçim kampanyasına giriyorum. Senden destek bekliyorum.
Hasan Ruhani: Kanki, bende de durumlar iyi değil. Ekonomik sıkıntılardan dolayı çok ciddi protesto ve ayaklanmalar var. Çözüm bulamıyorum, başım belada.
Trump: Benim aklıma bir hınzırlık geliyor ama sen ne dersin bilmiyorum. 40 yıldır bu coğrafyayı kandırıyoruz. Sizin de hep bir acem politikanız var. Görünürde başka, gerçekte başkasınız.
Ruhani: Sus yerin kulağı var. Bütün milletler bizim birbirimize düşman olduğumuzu zannediyor, oysa biz dostuz ve birbirimize muhtacız. Söyle bakalım neymiş aklından geçenler?
Trump: Sizin şu Süleymani komutanı öldürelim. Biz besleyip büyüttük, önünü açtık yüz binlerce masumu katletti, ölümü hem bizi hem de sizi rahatlatır.
Ruhani: Nasıl olacak, anlat heyecanlandım.
Trump: Süleymani’yi öldürürken bu eylemi BM Şartı’nın 51’inci maddesine dayandırırım. Saldırı emrini bizzat ben verdim der, teröristlere haddini bildiren ABD Başkanı rolüne bürünerek puanımı artırırım. Ülkemdeki azil talepleri de şimdilik rafa kalkar, ben de rahatlarım.
Ruhani: Ülkemdeki protestoların önü kesilir durur, birlik ve beraberlik ruhu öne çıkar muhalefetin sesi kesilir. ABD’ye karşı olan intikam duygusu herkese yayılarak gündem değişir, ekonomik sıkıntılar unutulur.
Trump: Önemli bir komutanını kaybedeceksin fakat moral üstünlüğünü ele geçireceksin.
Ruhani: Tamam, buraya kadar güzel de sembolik de olsa bir misilleme yapmamız gerek.
Trump: Dokunulmaz olarak görülen ABD askeri üssünü resmen vurarak hem tüm dünya ile kafa bulursun hem de milletini kandırırsın.
Ruhani: Sizin üslerinize füze gönderir, hem intikam çığlıkları atan bizimkilerin havasını alırım hem de dünyadaki imajımızı zedelenmekten kurtarmış oluruz.
Trump: Size atış yapacağınız koordinatları veririz. Siz o noktalara atış yaparken bizim Yankiler sığınaklarda âlemlerine devam ederler.
Ruhani: Bu arada sizinkilerden ölüler var diye de çığlıklar attık mı, İran’da her taraf süt liman olur. Bizimkiler zafer çığlıkları atarken, siz de alttan kıs kıs gülersiniz.
Trump: Sana bir de kıyak yapıp bir ay önce Şükran Günü’nde ziyaret ettiğim üssün koordinatlarını vereyim de havan tavan yapsın.
Ruhani: Sizleri boşuna sevmediğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Hem de birkaç yüz tane Amerikan askeri öldüğünü söyledik mi bütün dünya savaş çıkacağı korkusuyla tutuşur.
Trump: Yahu, atacağın yalan seni onore ederken bizi de yaralamasın. Hem de inandırıcı olsun. Yavaş at, yavaş.
Ruhani: Tamam, tamam… Yüz tane olsun.
Trump: İn, in, in… Ne gözü doymaz bir milletsiniz.
Ruhani: 80’den aşağı inmem bana ne, bana ne…
Trump: Tamam, tamam… Sonrasında kameraların karşısında gülerek tek kaybımız bile yok, yaralı bile olmadı, ayrıca üslerde çok az bir hasar var diye açıklama yapar Amerikan halkının gönlünü hoş ederim. Hem erken uyarı sistemimiz sayesinde üslerdeki bütün personelin güvenliğini almıştık der sistemlerimizin satışına yeni pazarların oluşumuna da destek vermiş olurum. Bir taşla çok kuş, çok…
Ruhani: Hazır ateşe başlamışken başka yerleri de mi vursak, ne etsek. Keyfim geldi, keyfim geldi, mutluluktan uçacağım.
Trump: Bizden, bizim Yankilerden uzak dur da kimi vurursan vur. Biz müdahil olmayız. Bak sana çılgın bir fikir de vereyim. Bu kıyağımı da unutma.
Ruhani: Nedir, nedir?
Trump: Sizden havalanan bir yolcu uçağını vurun. Hem keyiflenir hem de suçu bizim üstümüze atarsınız. Yalandan kim ölmüş ki…
Ruhani: Tamam, tuttum bu fikri hem kan akıtırız, hem gözyaşı. Suriye’de yüz binlerce masumun ölümüne sebep olduk da ne kana ne de gözyaşına doymadık. Keh, keh…
Trump: Bir de bize terörist devlet derler. Ortadoğu’ya serpilen nifak tohumlarının gizli kahramanı sizlersiniz. Sizin bizden farkınız ne.
Ruhani: Yok birbirimizden farkımız ama biz şii şürekâsıyız…
Trump: Tanrı bizi korusun. Ne güzel de anlaşıyoruz. Büyük büyük sözler, atıp tutmalar, kuru iddialar, kandırılan milletler, uyutulan bir coğrafya.
Ruhani: Korusun, korusun…