İçimizdeki virüsler
Dünya insanlık tarihinin önemli kırılma noktalarından bir zaman dilimini yaşıyor.
Karanlık bir tünele girdik hep birlikte, sıkıntılı ve zor bir süreçten geçiyoruz.
Dünya mazlumlarının feryatları yeri göğü titretiyor, dua ve niyazları arş-ı alaya yükseliyor, gözyaşları sel oluyordu. Mazlumların ahı yerde kalmadı, yerin ve göğün sahibi bu çığlıklara “afet”iyle cevap verdi.
Kendilerini dünyanın sahibi, efendisi zanneden, süper güç oldukları varsayılan vahşi batıya ve Allah’ın lütfettiği yeraltı zenginlikleriyle kendilerinden geçip oyun oynaşa dalan dünya Müslümanlarına, gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsle Corona ile haddinizi bilin dedi.
Batının baş döndüren maddi zenginliklerinin, bir virüse bile yetmediğine şahitlik ediyoruz.
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devletimiz, bir dayanışma ruhu inşa ederek dünyada örnek gösterilen bir feraset, gayret ve dirayetle bu işin üstesinden gelmek için gece gündüz demeden ortaya koydukları etkin ve fedakâr uygulamalarla düne kadar benim devletimi aşağılayan Avrupa ülkelerine yardım eli uzatır oldu.
BM ve Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere uluslararası kurumların çaresiz kaldığı, çözüm üretemediği bu yeni ve zorlu dönemde Türkiye sahip olduğu köklü tarih, büyük medeniyet mirası ve sürdürmüş olduğu insani dayanışma esaslı dış politika ile bütün dünyaya yardım ediyor.
Aklın, bilimin, vicdanın, hafızanın, adaletin, barışın, dayanışmanın, eşitliğin, saygının harmanlandığı bir anlayışla ihtiyaç sahiplerinin taleplerinin karşılanması, ümitsizlik ve çaresizlik içinde bekleyen insanlara yardım için askerim, polisim, zabıtam seferber oldu.
Dünya milletleri bu durumu gıpta ile izlerken içimizdeki bizden olan virüsler rahat durmuyor, ortamı bulandırmak, hizmeti aksatmak ve negatif bir hava oluşturmak için yalan üstüne yalan, çamur üstüne çamur atıyor.
Hiç düşünmüyorlar ki; aynı ülkede yaşıyoruz, bu zorlu süreçten hepimiz aynı ölçüde etkileniyoruz, birlikte hareket etmek zorundayız. Uzlaşı içinde birlikte çalışarak, diyalog ve ortak akıl ile tüm meselelerimizin üstesinden gelebiliriz.
Böyle zamanlarda teselli noktaları aramak yerine bireysel acıları unutmak, kitlesel ıstırapların şiddetini hafifletmek için kötülük siyasetini kendi hastalıklı dünyasına hapsedip, millet olarak aramızdaki anlaşmazlıklara bir süreliğine ara verip birbirimize destek olmak zorundayız.
Aynı gemideyiz, bu gemi batarsa hepimiz batarız. Haklı olduğun davada, eylemde muhalefet etmenin ayrı şey, isyankâr mürettebat rolüyle her şeye muhalefet edip gemiyi batırmak için fareler gibi gemiyi içeriden delik deşik etmenin apayrı şey olduğunu beyinleri basmıyor.
Köhneleşmiş içi boş öfkeleriyle bastıkları toprakları kurutan, ortak acıların terbiye edemediği, olgunlaştıramadığı bu yaratıklar kahraman rolüyle yeter ki gemi batsın da biz de içinde batalım diyebilecek kadar gözlerini karartarak Türkiye’nin altını oymak için her türlü ihaneti sergiliyor.
Filikalarının gemiyi terk etmek için her an hazır bekletildiğine bundan önce defalarca şahit olduk.
Bunlar dışarda afetin can yaktığından haberdar, gafil avlanan insanlığı ibretle seyrediyorlar. Batıda parası olmayanların ölüme terk edildiğini, yaşlıları hastaneye kabul etmeyen hümanistlerin gerçek yüzlerine tanık oluyor, sokaklarda seyyar morgların dolaştığını görüyor, sağlık yatırımını iyi yapamamış, kapitalizm canavarının her sokak başında bıraktığı cesetlere şahit oluyor fakat yine de ihaneti erdem sayıyorlar.
Corona bunlara insanlığı, dayanışmayı, umudu öğretemedi. Bunların mutlu olacakları tek konunun Türkiye’nin zarar görmesi, uluslararası alanda aşağılanması, mağlup ve mahcup olmasıdır.
Virüsten daha tehlikeli FETÖ, CHP ve PKK cephesi, İYİ’leşemeyen hastalıklı zihniyet, Amerikan sermayeli FOX’un çocukları, faiz lobisi, ülkenin beyaz Türkleri, azgın azınlık, Batı sevicileri yetmezmiş gibi bir de iki günde açlıktan öleceğini sanıp bakkala koşan cehalet timsali tiplerimiz türedi.
İnandığı Kur’an’a küfrü temel gaye edinmiş, kolasını kucağına sıkıştırırken virüse meydan okuyan bunak yaşlım, elindeki çekirdek poşetiyle gecenin karanlığında pijamasıyla sokakta kırıtarak yürürken masumiyetinin kaybolduğundan habersiz genç kızım, market arabasına doldurduğu un poşetleriyle “yalnızca benden korkun” diye emreden Allah’a asi olduğundan bihaber babamız ülkenin belalılarının yeni odun taşıyıcıları oldu.
Fakat artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak.
Dünyayı tam anlamıyla kargaşanın, savaşların, işgallerin, düzensizliğin eşiğine iten küresel düzen çıkar, fayda hesaplarını, ilke tazelemelerini, kendi aralarındaki hegemonya kavgalarını unutacak.
Sömürü bitecek, adalet, dayanışma, paylaşma ve insanca yaşam temel ilkeleriyle Türkiye’nin öncü olacağı yeni bir dünya düzeninin kurulmasında Türkiye öncü olacaktır.