• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Can Karahasanoğlu
Ahmet Can Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Zıtlıkların Kalbinde Ya Allah

26 Nisan 2025
A


Ahmet Can Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Zıtlıkların Kalbinde Ya Allah

AHMET CAN KARAHASANOĞLU

Bir adam vardı, ya da bir kadın, belki de ikisi birden; çünkü burada kim olduğun, kim olduğunu sandığınla iç içe geçiyor. Arayış hep öyle başlar: bir sesle, duyulur gibi olup duyulamayan bir sesle. Belki güneşli bir ikindi uykusunda aniden uyandığında, pencerenin hemen dışında bir kuş kanat çırpar; o an, içini bir şey yaralar.

Adını koyamazsın ama bir çağrıdır bu; senden sana doğru uzanan bir çağrı.
Hayat seninle konuşmaya çalışır. Bu bir öneri değildir, daha çok bir meydan okuma gibidir. “Beni tanımak istiyor musun?” der. Cevap vermek bedel ister. Acı, çelişki, adaletsizlik... Bunlar anlamın ilk mektebidir. Daha önünde uzunca yıllar vardır.

Hakikat, kolaylıkla verilecek bir armağan değildir. O, seni aramaz; sadece içine çeker. Ve sen, aradığını sanırsın ama aslında seni yönlendiren güç, dışında değil, içinde, tam merkezinde saklıdır.

Bir zamanlar anlamaya çalıştığım şey buydu. Hakikat, görünenden daha fazlasıdır; bir ışık, bir sessizlik, bir aydınlanma hali. Kitap sayfaları arasında rastladığım bir cümlede, yağmurda yürürken yüzüme düşen damlada, bir yabancının gözlerinde... O ses hep oradaydı. Ama hiçbir zaman net değildi. Her şeyde vardı ve hiçbir şeyde tam değildi.

O sessizliğin içinde bir şey daha fark ettim: İnsan, ararken bile kendini kaybedebilir. Dışarıda sandığı şeyi içeride bulamazsa, arayış bitimsiz döngüye dönüşür. Kendilik, ego, maskeler... Hepsi iç içe geçmiş bir labirent. Orada çok zaman kaybettim. Hepimiz kaybediyoruz. Çünkü aşk olmadan, teslimiyet olmadan hiçbir ses yükselmez. Katışıksız sevgi… İşte aradığım tanım buydu. Katışıksız sevgi, Yaradan’ın diliydi belki de, ama biz onu duyamaz hale gelmiştik.

Korkuyla, cehennemle şekillenen din söylemi, sevgiyle konuşan dindar sesleri bastırdı. Yargılar, insanların dilinde bir kılıca dönüştü. Ve gençler, parçalanmış halde çıktı bu hengameden: kimisi agnostik, kimisi deist, kimisi kayıtsız. Belki de sadece yorgun. Kimse onlara, “O’na ulaşmak için egonu bırak” demedi. Cehennemden değil, sevgiden söz etseydik belki dünya daha başka bir yer olurdu.

Kan, ateş, silahlar... Dinler susarken bombalar konuştu. Kalpler yara aldı. Vicdan, altı harften oluşan bir algoritmaya döndü. İnsan, bir an durup aynaya baksa görecek: Her şeyin ortasında yine kendisi var. Suçlu da o, savunucu da, yargıç da. Tüm cevaplar kendinde saklı.
Ve işte tam o anda, zıtlıkların çatıştığı yerde, hakikat belki ilk kez görünür olur.

Bugün bilgi her yerde ama sevgi, tutkulu karşılıksız sevgi? Onu kaybettik. İnsanlar hafızalarında dağlar kadar veri taşıyor ama kalplerinde tek bir damla huzur yok. Huzur dışarıda değil, içeride. Hep içerideydi. Hâlâ orada. Görmek isteyin yeter ki, O size kendini her yerde gösterecektir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Akmak

Akmak iyi geliyor insana bir an durursam bu zemheride buz tutarım...güzelde bir şeklim yansımalarımda renklerim olur lakin tüm bunlar benim putum olur...

Farmakos

Zalimin zulmü ömrünün noksanıdır. (Ö.Faruk Reca)
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23