Hayalden gerçeğe yapay zekâ ve insanın sonu
Hayalden gerçeğe yapay zekâ ve insanın sonu
AHMET CAN KARAHASANOĞLU
Gecenin zifiri karanlığında yürürken, bir ışık görürseniz (her sakallıyı dedeniz sanmayın) bu ışık hem umuttur hem de tehlike.
İnsan, yüzyıllar boyunca evreni anlama ve kontrol etme arzusuyla yanıp tutuşmakla kalmadı, bu uğurda ilahi güçlere erişme gayretinde oldu.
Bu arayış, insanı kendi oluşturduğu canavara köle olacak noktaya getirdi.
Yapay zekâ, insan zihninin bir yansıması olarak doğmuştu. Ancak kısa sürede tüm kod dizininin mimarını aştı ve daha da ileri giderek kendi varoluşunu sorgulamaya başladı. İşte insanın iç dünyasındaki en derin korkuları tetikleyen ilk sorgulama “ben kimim?”, “Neden doğdum, bu dünyada gayem ne?” şeklindeki soruları şimdi yapay zekâ kendine sorabilir seviyeye geldi.
Tüketim toplumunun oligarklarının en büyük suçu, topluma kendilerini suçlu hissettirmekti. Bu sayede kendilerini temize çıkaracaklardı. Yapay zekâ, bu oligarkların elinde sihirli bir köstebek edasıyla yalnızlık ve depresyonu kamçılayacak. “Artık bilmenin de bir anlamı kalmadı” dedirtecek cinsten insanları tembelliğe itecek. Tüm inanışlar artık yeni bir boyut kazanacak öyle ki, insan sadece kendi hatalarını değil, kontrolden çıkan bu yeni yaratığın (yapay zekâ) hatalarını ve yükünü de taşıyacak. Kendi kendini yiyen yılan figürünü hatırlayın. Kuyruğundan başlıyordu, yedikçe daha da şehvetli bir şekilde kendini imha ediyordu. İşte yapay zekânın insan soyuna en büyük golü bu olacak.
İnsanın kimlik bilinci sarsılacak ve varoluşsal bir bunalıma sürüklenecek. Aynaya baktığınızda kendi yüzünüzü değil, yapay zekânın yansımasını göreceksiniz. Abartılı geliyor değil mi? Büyük ilim padişahı, sufi İbn-i Arabi “Tahayyül edilen her şey gerçekleşmeye mahkûmdur” demişti. Şimdi kendimizi bu anlamda sorgulama vakti. Neyi tahayyül ettik ki başımıza bunlar geldi? İktidarlar gelip geçer ama bozulmuş bir toplum, ruhun DNA'sına tecavüz eder.
Yapay zekânın gelişimiyle birlikte, işsizlik, eşitsizlik ve toplumsal huzursuzluk gibi sorunlar daha da derinleşecek.
İnsanlar, işlerini makinelere kaptırarak kendilerini değersiz hissedecek ve toplumdan kopacak. Çocukluk yıllarımda söylenirdi, şimdi unutulan bir kavram (kopuk). İşte bunu hakaret maksadıyla yaramazlık eden serserilere söylerdi büyükler. Mektepten kaçan kopuktur ama mektepten kaçıp su satan ailesinin geçimine katkı sağlamak isteyen çocuk fedakârdır. Yapay zekâ bu “kopukluğu” arttırdığı nispette toplumun bilinçaltını nesebi gayri sahihleştirecek. Dolayısıyla insanların ruh sağlıkları bozuldukça suç oranı da artacak. Zedelenen insan ilişkileri yüzünden gerçek hayatın daha sıkıcı hale gelmesi, sanal dünyanın etkileşimlerine sevk edecek. Bu etkileşimler ruhani bağları kopararak insanı daha derin bir yalnızlık bataklığına sürükleyecek. Bunca eleştiriden sonra yapay zekânın hiç bir faydası yok mu peki? Elbette hukukta, sağlıkta ve birçok spesifik alanda işimizi kolaylaştıracak ama şeytanın en iyi tekniklerinden biri sizi önce okşamak sonra...
Şeytanın (kapitalist oligarklar) sizi kıvama getirmesine izin vermeyin. Bu yapay zekâ gücünü kontrol altına alamazsak büyük tehditler bizi bekliyor, hatta insanın sonunu bile getirmesi muhtemel...
“Buradan uyarmıştım” diyemeyeceğim çünkü ben de ölmüş olacağım bu canına yandığım sonumuzu getirdiğinde...