• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

İsrail’in Gazze ve İran saldırısı

07 Temmuz 2025
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

İsrail’in Gazze ve İran saldırısı

ABDULLAH ŞANLIDAĞ

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 12 Haziran’da “Eğer durdurulmazsa, İran çok kısa bir sürede nükleer silah üretebilir” diyerek İran’a saldırılar başlatmıştı. Şöyle Netanyahu’nun geçmişine baktığımızda, benzer söylemleri 1995 yılından beri seslendirdiğini görmekteyiz. Peki mesele gerçekten İran’ın nükleer silah üretmesi mi? İsrail’in kendisi bu silahları üretmiyor mu?

Buraya tekrar döneceğim ama öncesinde İsrail’in Bir de Gazze saldırıları ve işgali var ki, asıl onu değerlendirmek gerekiyor. Evet, Gazze, Filistin Devleti’nin topraklarıdır. Aliya İzzet Begoviç’ in de çok güzel ifade ettiği gibi, Gazzeli Müslümanlar imanına, bayrağına ve devletine sahip çıktılar. 

İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı beklenmedik saldırının ardından bir kez daha alevlendi. İsrail misilleme olarak, Hamas’ın kontrolündeki Filistin bölgesi Gazze Şeridi’ne hava saldırıları yapılması ve “tam bir abluka” uygulanması emrini verdi. Bu, kökleri 20. yüzyılın ortalarına dayanan bir çatışmanın yeni ve ölümcül bir bölümünü teşkil ediyor.

İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikasını doğru analiz edebilmek için, Siyonist devletin Arz-ı Mev’ut yani vadedilmiş topraklar projesinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekmektedir. Netanyahu denilen siyonist kefere, cesaretini Amerika ve uluslararası güçlerden almaktadır. Siyonist emellerini gerçekleştirebilmek için İsrail’e en büyük desteği Amerika vermektedir. Netanyahu’nun Gazze, Lübnan, Suriye saldırıları ve İsrail savaş uçaklarının Suriye’nin Türkiye’ye yakın Lazkiye’yi bombalaması sonrasında, Erdoğan ve Bahçeli Arz-ı Mevud projesine değinmişler ve çok açık ve sarih bir şekilde hedefin Türkiye olduğunu ifade etmişlerdi. İsrail’in sinsi planlarında, Gazze, Filistin’in haritadan silinmesi, Lübnan, Yemen ve İran’ın felç edilmesi, Kıbrıs Rum kesimi gibi meseleler önemli sinyaller veriyor. Daha önceki yazılarımızda da değindik. İsrail’in Nil’den Fırat’a kadar uzanan topraklarda büyük İsrail devletini kurma projesi devam etmektedir. Tabii başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Türk istihbaratı, dış politikayı çok iyi gözlemlemekte ve gereken tüm tedbirleri almaktadırlar. Türkiye’nin ulusal güvenliğinin sağlanmasında, sınırlarındaki terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde, iç ve dış politika çok büyük önem arz etmektedir. 

Şu anda tüm dünyada ve özellikle Orta Doğu’daki gelinen süreç, her açıdan önemlidir. Dolayısıyla Türkiye stratejik ve jeopolitik önemi nedeniyle kendisini olayların akışına bırakamayacağı gibi, bekle gör taktiği ile de hareket edemez. 

Bu anlamda Ortadoğu İslam coğrafyasını çok iyi bilen İbrahim kalın ve Hakan Fidan gibi insanlara ihtiyaç vardır. Zaten Reis de bu iki cepheyi çok sağlam tutmakta ve her türlü desteği sağlamaktadır. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Türkiye şu anda bölgesel güç ve küresel aktördür.

Söz başına dönecek olursak, İsrail’e rağmen Trump, kısa vadede İran’ın çöküşünü öngörmediği için ateşkes sağladı. Savaş küresel enerji piyasalarında menfi yönde etkiledi. Knesset üyesi Avigdor Liberman; “Ateşkesin acı bir sonuç olduğunu, rejimin teslimiyeti yerine müzakerelerin İran’ı güçlendirebileceğini” savundu ve “Net bir anlaşma olmazsa 2-3 yıl içinde daha kötü koşullarda yeni bir savaşın kaçınılmaz olduğunu” belirtti.

Anlaşılan o ki, İsrail ateşkesten memnun olmadı. Peki, “İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini yok etmek” hedefine ulaşıldığı söylenebilir mi? Elbette ki hayır. İran, bugüne kadar İsrail’e karşı yürütmüş olduğu vekâlet savaşında belki kaybetti ama şimdilik kısa vadede kazanan İran oldu. Hatırlanacağı üzere İran ve İsrail, 1979 İran İslam devrimi öncesine kadar müttefiktiler. Aynı İran 1949 yılında, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke konumundaydı. Şahı deviren Humeyni, İran’a döner dönmez Amerika’yı Büyük şeytan ilan etti. Küçük şeytan ise İsrail’di.

“Siyonist rejim, Filistin’i işgal eden bir gaspçıdır” diyen de Humeyni’dir. Humeyni sonrası İran’daki rejimin parametreleri değişti. Süleymani’nin 2020’de ABD tarafından öldürülmesi, İran-İsrail gerilimini daha da tırmandırdı. Sonrasında İsrail, tüm dünyanın gözü önünde Gazze’yi bombalamaya başladı. Şu ana kadar 50 bine yakın insan öldürüldü. Hamas’ın saldırısının arkasında da İran’ın olduğunu düşünen Netanyahu İran’a saldırdı. Neticede 13 Haziran 2025’te İsrail, İran’daki nükleer tesislere, askeri üs ve komuta merkezlerine yönelik geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. İsrail bu saldırıyla İran’ın üst düzey komutanlarını öldürdü. «Siyonist rejim tarihin çöplüğüne gömülecek” diyerek İsrail’e karşılık veren İran, füzelerle adeta İsrail’i topa tuttu. Tabii İsrail’in İran’ı hedef almasının birçok nedeni var. Bunların başında, İran’ın İslamcı kimliği, jeopolitik rekabeti ve nükleer gücü gelmektedir. Bu yüzden de İran, küçük şeytan İsrail için büyük bir tehdittir. 

İran ve İsrail arasındaki perde henüz kapanmadı. Elbette bunun küresel etkileri de olacaktır. Bekleyip göreceğiz. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Necati Ateş

Güzel bir makale sayın Şanlıdağ tebrik ediyorum

Musyafa

Meryem 1.Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd. 2.Bu, rabbinin Zekeriyyâ kuluna lutfettiği rahmetin anlatımıdır. 3.Hani o, alçak sesle rabbine yalvarmıştı. 4.“Rabbim!” demişti, “Benim kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim! Ben sana ettiğim dualarda hiç eli boş dönmedim. 5-6.Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum; karım da kısırdır. Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya‘kūb hânedanına da vâris olsun; rabbim, onu rızana erdir!”
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23