• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdullah Şanlıdağ
Abdullah Şanlıdağ
TÜM YAZILARI

Dindarlık ve laiklik

02 Eylül 2024
A


Abdullah Şanlıdağ İletişim: [email protected]

 

Türkiye 2002’den sonra Ak Parti’nin tek başına iktidarı ile yeni bir döneme girdi. Laik-seküler partilerin koalisyon dönemi sona erdi. 22 yıldır AK Parti tüm seçimleri açık ara kazanmaktadır. 

Ancak son yapılan yerel seçimlerde Ak Parti, CHP’nin gerisinde kalarak ikinci parti olmuştur. Önümüzdeki genel seçimlerde bu durum değişir mi bilemeyiz ama seçimler gününde yapıldığı takdirde AK Parti Türkiye’yi tam 26 yıl yönetmiş olacak. 

Kendisini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan AK Parti, hiçbir zaman topluma muhafazakâr yaşam tarzını ve ahlak anlayışını dayatmadı. Ancak başlangıçta içe kapalı bir cemaat kültürü ile çoğu dindarın belki de kabullenemeyeceği, öteki diye tarif edilen kesimi dışlamayan bir birliktelik sergilendi. 

Dindar-muhafazakâr kesimle laik-seküler sınıf, aynı havayı soludu. Fakat geldiğimiz noktada gördük ki Türkiye bugün, ne muhafazakâr demokratların ve ne de laiklerin istediği Türkiye’ye dönüşmedi. Çünkü Ak Parti, iktidarının ilk 15 yılında “öteki” diye isimlendirilebilecek bir sınıf oluşturmadı. Herkesi kucakladı ve Türkiye’nin merkez partisi oldu.  

AK Parti’nin kendisini tanımladığı gibi, “AK Parti kendi medeniyet değerlerini esas alarak demokratik bir siyaset tarzını hayata geçirmiş, Türk siyasetine farklı bir siyasi çizgi kazandırmıştır. İktidarının ilk 10 yılında Batı dünyasına, insan hak ve özgürlüklerine çok önem veren AK Parti, şu anda bu çerçeveden kısmen uzaklaşmış durumdadır. Uzun soluklu iktidar yoruyor. Bu anlamda, aralıksız ve fasılasız olarak 22 yıl dimdik iktidarda kalmak, yakın tarihte, hatta Cumhuriyet döneminde hiç kimseye nasip olmadı. 

AK Parti’nin kurmak istediği sistem, bu topraklarda bu formatlarla inşa edilemez. Hem zaten dünya, çok büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. 

Bu değişim ve dönüşümden dindar muhafazakârlar da etkilendi. Bu davanın muhalefet ve fakirlik yükünü çekenler, şimdi kenarda oturuyorlar. İkbal günlerini ve nimetini devşirenler ise bu davayla uzaktan ve yakından alakası olmayanlardır. 

Dindar bireylerin de yaşantısı değişti. Eskiden evlerine televizyon dahi sokmayan dindarların çocukları bugün doğum günü ve yılbaşı kutlayabiliyor. Kokteyl türü toplantılara katılmayan, içkili mekânlardan alışveriş yapmayan Müslümanların tercihi de değişti. Dolayısıyla Ak Parti’nin geliştirdiği “muhafazakâr demokrat” siyasi kimlik, kurumsallaşarak büyük bir siyasi cazibe merkezine dönüşmüş ve diğer bölge ülkelerine örneklik teşkil edecek bir ilham kaynağı haline gelmiştir” anlayışının tartışmaya açık olduğu bir gerçektir. 

Bence Ak Parti’nin bugüne kadar ki zaferinin arkasında yatan temel saik şudur: “Devletin ideolojik bir tercihle kendisini tabulaştırılmış bir alana hapsetmesi, halka ideolojik dayatmada bulunması söz konusu olmamalıdır. Devlet asli fonksiyonlarına çekilmiş, küçük ama dinamik ve etkili bir devlet olmalı; vatandaşını tanımlayan, biçimlendiren, ona tercihler dayatan değil; vatandaşın tanımladığı, denetlediği ve şekillendirdiği bir devlet olarak hizmet etmelidir.”

Ak Parti radikalizmi ve toplum mühendisliğini reddedip reform siyasetini benimsediği için başarılı olmuştur. 

Ak Parti; çatışma, kamplaşma ve kutuplaşma yerine uzlaşma, bütünleşme ve hoşgörüyü esas aldığı için başarılı olmuştur. Eğer bir parti siyasi kimliğinden kopup popülizme hizmet etmeye başlarsa, o partinin sonunun yaklaştığını söylemek mümkündür. Çatışmacı ve kamplaştırıcı siyasetin yerel siyasetteki karşılığını gördük. Buradan ders çıkarılmaz ise, bunca yıllık birikimin heba olması kaçınılmazdır.

Ak Parti; sağlık, iç ve dış politika, ulaşım, teknoloji ve savunma sanayinde devrim mahiyetinde projelere imza atmıştır. Şu anda deprem bölgesinde de büyük yatırımlar yapılıyor. Büyük bir şantiye ordusu TOKİ binalarında görev yapıyor. 

Bir yandan da terörün nefes borusunu kesmek için bütçeden, büyük para ayrılıyor. Öte yandan, dünyada genel anlamda bir ekonomik kriz var. 

Lakin Türk seçmeni tüm bunlara rağmen enflasyon yüksek ve pahalılık hakimse, tencere teorisini işletiyor. O halde Ak Parti’ye düşen öncelikli görev, enflasyonu düşürmek ve ülkedeki pahalılığı bitirmektir. Adalet, hak-hukuk, demokrasi ve evrensel temel haklar korunmalı, yolsuzluk ve yoksulluk önlenmelidir.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Adnan Zahit

Çok doğru tespitler yapılmış Elinize yüreğinize sağlık,

Selahattin Karadayı

Müslümanların tarihsel olarak başına gelmiş, getirilmiş bela ve musibetleri bilmeden, sadece hali hazırdaki durumları üzerinden, sürekli müslümanları eleştirmek müslümanlarla arasındaki sevgi ve duygu bağını bilerek/ bilmeden koparmak, gün geçtikçe ruhu islama yabancı bir insana dönüşmek demektir.. İslam ülkelerinin, müslümanların tüm yaşamsal sorunların temelinde toplumu eğiten, yöneten, yönlendiren, şekillendiren nerdeyse tüm sosyal müeeselerin, zihinlerin, toplumsal yapıların eleştirel düşünceye kapalı olması, eleştirel düşünce eğitim ve pratiğinden mahrum olarak yetişmekten kaynaklanıyor! Daha vahim olanı ise bu ihtiyacın farkında olmaması..Netice de tarifi mümkün olmayan devasa bir enkaz üreten, enkaz bırakan, sefalet içinde yaşatan bu zaafın bu mahrumiyetin sonucunda, hayat pratiği içinde, kimin av kimin avcı kimin aktör kimin figüran kimin edilgen kimin etken kimin iyi kimin kötü kimin maskeli kimin masum, neyin sebep neyin sonuç olduğunu bilmeyen, görmeyen, olayların perde gerisine inemeyen, sorunları çözme becerisi geliştiremeyen, derin pişmanlıkları hiç ama hiç bitmiyen binler, milyonlar, milyarlar.. Sefil ruhlu olmamak, kullanılmamak, hiç sayılmadan, özgürce haysiyetli yaşamak için en önemli yetisinden yetkisinden mahrum yaşamayan bir İslâm alemi.. umuduyla.. tenkit önce temizler, sonra terakkiye yol eder..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23