• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

“Türkiye’de Kıbrıslılar” ve KKTC’deki “Biz”. Aynı Millet, Farklı Gerçeklikler

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
"Türkiye’de Kıbrıslılar" ve KKTC’deki "Biz". Aynı Millet, Farklı Gerçeklikler

Türkiye’den bakıldığında “Yavru Vatan”; Kıbrıs’tan bakıldığında “bir yaşam mücadelesi”…

• Necmettin İşkey
Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti

İki “biz” arasında, aynı dilde konuşulsa da farklı hayatlar yaşanıyor.
Kıbrıs sadece bir ada değildir; bir hafızadır, bir idealdir.
Bir milletin kaderini, inancını ve direncini Akdeniz’in ortasında yeniden yeşertme hikâyesidir.
Türkiye için Kıbrıs “Mavi Vatan”ın kalbidir, tarihsel sorumluluk, milli dava, jeopolitik semboldür.
“Yavru Vatan” ifadesi, sevginin dilinden doğmuş olsa da; bu bağın altında bir idealin sürekliliği vardır: Türk varlığını, kültürünü ve adalet anlayışını yaşatmak.
Ne var ki bu idealin öteki ucunda, başka bir “biz” vardır.
KKTC’de, Lefkoşa’nın dar sokaklarında, Güzelyurt’un tarlalarında, Mağusa’nın limanında yaşayan “biz”; bu ideali her gün hayatın pratiğinde taşımaya çalışan insanlarız.
Türkiye’de bu ada çoğu zaman bir dava olarak konuşulurken, Kıbrıs’ta yaşayanlar için bu, bir kimlik mücadelesi, bir geçim derdi, bir varlık savaşıdır.
1974’te Gelenler ve Yeni Neslin Sorgusu:
1974 sonrasında Türkiye’den Kıbrıs’a gelen binlerce aile, adanın kaderini değiştirdi.
O insanlar savaşın yıkıntıları arasında toprağa umut ekti.
Üreten, eken, biçen; tarımda, hayvancılıkta, esnaflıkta ülkenin bel kemiğini oluşturdular.
Bugün KKTC’nin temelini taşıyan birçok köy, o üretken kuşakların emeğiyle ayakta duruyor.
Fakat zaman değişti.
O insanların çocukları artık şehirlerde, üniversitelerde, farklı sosyal çevrelerde yetişti.
Bu yeni kuşak eğitimli, özgüvenli ama sorgulayıcı bir kuşak.
Kimlik, aidiyet, kültür… Artık her biri ayrı bir tartışma konusu.
Ne bütünüyle Anadolu’nun kültürüne sığabiliyorlar, ne de “Kıbrıslı” kalıplarına.
Ortaya çıkan tablo: sessiz bir kimlik karmaşası, aidiyet yorgunluğu ve arayış içinde bir gençlik.
Çok Kültürlü Bir Ada, Çok Katmanlı Sorunlar:
Göç, eğitim, inanç, üretim, ithalat, kültür…
Her biri birbirine bağlı zincirler.
Bugün KKTC, farklı ülkelerden gelen binlerce insanla çok kültürlü bir yapıya sahip.
Ama bu çeşitlilik, ortak bir yaşam dili kurulamadığında toplumsal çatışmalara zemin hazırlıyor.
Eğitimde müfredat karmaşası, kültürel kutuplaşma, inanç alanında çoğalan cemaat yapıları…
Bir zamanlar üretimle var olan toplum, şimdi ithalata dayalı bir ekonomide, tüketen ama üretmeyen bir kimliğe sıkışmış durumda.
Ekonomik sıkıntılar, sosyal kimlik tartışmalarını daha da derinleştiriyor.
Sermayenin Gölgesi: Üniversiteler, Casinolar ve Algı Yorgunluğu:
Bugün KKTC’nin en büyük ekonomik alanlarından biri eğitim sektörü.
Ancak bu alanın büyük kısmı, Anavatan’dan gelen işadamlarının kurduğu özel üniversiteler üzerinden şekilleniyor.
Bu kurumlar, fırsatlar sunarken aynı zamanda eğitimi bir ticari rekabete dönüştürüyor.
“Üniversite adası” olma gururu, zaman zaman diploma fabrikası algısına yenik düşüyor.
Aynı sermaye gruplarının açtığı gece kulüpleri, casinolar ve eğlence merkezleri ise bambaşka bir tartışma konusu.
Ekonomiye canlılık getirdiği savunulsa da, bu yapıların toplumun değerleri üzerindeki etkisi derin.
Ve belki de en yıpratıcı olan: Türkiye’de bu sektörlerin Kıbrıslı Türklerin tercihiymiş gibi yansıtılması.
Oysa gerçek çok farklı.
Kıbrıslı Türklerin casinolara girmesi yasa ile yasak.
Yani ortada bir “merak” değil, tamamen dayatılmış bir algı var.
Ama bu yanlış algı, her Türkiye ziyaretinde yeniden karşımıza çıkıyor:
Taksiye biner binmez başlıyor o tanıdık cümle:
“Ben Kıbrıs’ta askerlik yaptım… Ama Kıbrıslılar niye bu kadar casino meraklısı?”
Bu soru, yalnızca bir önyargıyı değil, bir halkın kendini sürekli savunmak zorunda kalışını anlatır.
Kıbrıslı Türkler, kendi emeğini, değerini, yaşam tarzını başkalarının yanlış algılarından temizlemeye çalışan bir halktır artık.
Bir tarafta “vatan sevgisi” söylemi, diğer tarafta “ekonomik sömürü” hissi…
Bu çelişki, halkın bilincinde derin bir algı yorgunluğu oluşturuyor.
Artık sadece ekonomik değil, duygusal bir yorgunluk bu sürekli açıklama yapmanın, kendini ispat etmenin yorgunluğu.
Gerçek Bir “Biz” Mümkün mü?
Türkiye’de “Kıbrıs bizim milli davamız” denirken, KKTC’de halkın gündeminde dövizin yükselişi, kiralar, vatandaşlık yasaları, üretimsizlik ve kimlik sancıları var.
Ayrıca zaman zaman gelişen olaylara tam vakıf olmadan ilk duyduğuyla hareket edip eline mikrofonu alarak, “Ey Kıbrıslılar” diye başlayan “fırçalama” cümlelerinin hafızalarda bıraktığı mental yorgunluk da hiç bir şeye benzemiyor!
İki taraf da aynı dili konuşuyor, ama aynı hayatı yaşamıyor.
Gerçek bir “biz” ancak karşılıklı anlayışla kurulabilir.
Bir tarafın ideali, diğer tarafın gerçekliğiyle buluştuğunda; birinin gururu, diğerinin emeğiyle birleştiğinde…
İşte o zaman “biz” oluruz hem Türkiye’de, hem Kıbrıs’ta.
Her zaman ve her konuda “BİZ” olabileceğimiz bir yaşam umudu ve duası ile..

YENİ AKİT GAZETESİNİN 06 KASIM 2025 TARİHLİ NÜSNASINDA YAYINLANMIŞTIR

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23