İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yoğun bir nüfus hareketliliği gözlemleniyor. Özellikle siyonist kökenli yatırımcılar, bölgedeki emlak piyasasını hızla ele geçirerek arsa ve konut alımlarını artırıyorlar. Bu durum, sadece ekonomik bir yatırım değil, bölgedeki siyonist yayılma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yoğun bir nüfus hareketliliği gözlemleniyor. Özellikle siyonist kökenli yatırımcılar, bölgedeki emlak piyasasını hızla ele geçirerek arsa ve konut alımlarını artırıyorlar. Bu durum, sadece ekonomik bir yatırım değil, bölgedeki siyonist yayılma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Güney Kıbrıs halkı arasında "Yahudiler adayı satın alıyor" şeklinde ciddi tepkiler yükselirken, siyonizmin Doğu Akdeniz’deki nüfuzunu genişletme çabaları net şekilde ortaya çıkıyor. Bu gelişmeler, siyonist ideolojinin bölgesel hegemonya arzusu ve demografik değişim hedeflerinin yeni bir sahaya taşındığını gösteriyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde siyonist sermayeye ait olan tüm taşınmazların acilen tespit edilerek kamulaştırılması, bölgesel dengelerin korunması açısından hayati önem taşıyor. Bu adım, sadece ekonomik değil aynı zamanda milli güvenlik ve demografik bütünlük açısından da bir zorunluluk haline gelmiştir.
Rum tarafında süregelen bu siyonist yerleşim faaliyetlerine karşı sessiz kalınması, sadece adadaki demografik yapıyı değil, bölgedeki siyasi dengeyi de tehdit edecektir. Türkiye’nin millî güvenlik politikaları kapsamında Kuzey Kıbrıs’ta siyonist sermayeye karşı etkin ve kararlı bir mücadele başlatması artık tercih değil, zorunluluk olmuştur.
