CHP’ye yakınlığıyla bilinen Eğitim Sen, okullarda eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya yönelik skandal bir hamle geldi. Eğitim-Sen’in Bakanlık izni olmadan, 10 Mart’ta bütün okullarda “toplumsal cinsiyet eşitliği dersi” düzenlenmesi için girişimde bulunmasına STK’lardan ve eğitimcilerden, “Sapkınları çocuklarımızdan uzak tutun” tepkisi geldi.
MUHAMMET KUTLU ANKARA
Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı, Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile Allah’ın lanetlediği ve Türk toplumunun temel değerlerini hedef alan LGBTİ ahlaksızlığını engellemeye yönelik adımlar atmaya hazırlanırken, CHP’ye yakınlığıyla bilinen Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’ndan (Eğitim Sen) eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya yönelik skandal bir hamle geldi. Eğitim-Sen, 10 Mart’ta bütün okullarda “toplumsal cinsiyet eşitliği dersi” düzenlenmesi için girişimde bulundu. Eğitim-Sen, sözde ‘cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek’ amacıyla bir ders saatinde tahtaların mor renge boyanacağını ve “toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturulacağını” duyurdu. Bakanlık izni olmadan başlatılan ve eşcinselliğin normalleştirilmesini hedefleyen korsan etkinliğe öğrenci velilerinden büyük tepki geldi. Derhal harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), rezalete “dur” dedi. Konuya ilişkin yapılan MEB açıklamasında, “Eğitim öğretim kurumlarımızda, ilgili mevzuatımızla çerçevesi belirlenerek Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızca onaylanan müfredat dışında herhangi bir konunun ders içeriği olarak belirlenmesi veya okutulması mümkün değildir” denildi. Sendika yetkilileri ve öğretmenlerin, anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen yetki ve görevler çerçevesinde hareket etmekle yükümlülüğü olduğunun hatırlatıldığı açıklamada, “Sendikal hürriyet iddiasıyla yürütülen ötekileştirici, ayrıştırıcı, kamplaştırıcı ve illegal faaliyetlerin ‘sendikal özgürlük’ kavramını dejenere ettiği ve özüne zarar verdiği açıktır. Tüm bu açıklamalar ışığında, sendikal özgürlüklerin kullanıldığı iddiasıyla anayasaya, yasalara ve toplumsal değerlere aykırı davranışlarda bulunarak sendikal faaliyetlerin özüne zarar veren kişi ve kurumların eylem ve açıklamalarına asla müsamaha gösterilmeyecek, gerekli adli ve idari süreçler yürütülecektir” denildi.
“CİNSİYET EŞİTLİĞİ DERSİ SAPKINLIK DERSİDİR!”
Eğitim Bir-Sen Genel Sekreteri Talat Yavuz, sapkın korsan ders girişimine sert tepki göstererek, “Cumhurbaşkanı’nın bu yılı ‘Aile Yılı’ ilan etmesi; sendikamızın, ‘Aile Yılında, Aile ve Kılık Kıyafet Özgürlüğü Anayasal Güvenceye Kavuşsun’ talebiyle imza kampanyası başlatması ve son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ramazan etkinlikleri ile ilgili tavsiyesinden rahatsız ve tedirgin olduğu anlaşılan Eğitim Sen, 10 Mart Pazartesi günü bir ders saatini, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersi’ yapacağız diyerek, Ramazan ayının manevi iklimini, sapkınlık propagandası ile kirletmek için eylem kararı almış. Bu toplum, aşağılık bir sapkınlığın; ‘eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak, ayrımcılığa son vermek, şiddete karşı olmak’ gibi masum söylemlerin arkasına gizlenerek, aile yapımızın, okul iklimimizin ve hukuk kurallarımızın hedef alındığını görmeyecek kadar saf değildir. Daha ilk cümlesinde; ‘Toplumsal cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ülkemizde, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır’ diyerek, aslında neyi yıkmayı amaçladıklarını göstermişlerdir. Eğitim Sen için, ‘aile, okul, hukuk, din ve ahlak’ ulaşmak istedikleri sapkınlık zirvesi için etkisiz hale getirilmesi gereken etkenlerdir. Sürekli tekrar ettikleri, ‘oluşturulmuş toplumsal cinsiyet rolleri, cinsel yönelim farklılıkları, kadına biçilen cinsiyet rolü, geleneksel kadınlık rolleri’ gibi tanım ve kavramlarla, kadın ve erkek ayrımını ortadan kaldırmayı amaçlayarak, alfabedeki bütün harflerle yeni sapkınlıklar ifade ederek LGBTİ+ propagandası yapmayı amaçlamaktalar. Bu kirli gayretlerini gizlemek adına, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak ve ayrımcılığa son vermek gibi masum talepleri paravan olarak kullanıyorlar. Eğitim Sen’in özgürlükler alanındaki sicili, amaçlarının eğitimde fırsat eşitliği ve kız öğrencilerin okullaşması olmadığını ayan beyan ortaya koymaktadır. On binlerce kadın memur kamudan atılırken, yüz binlerce kız öğrenci okullarına alınmazken, okul çağında dağa kaçırılan binlerce kız çocuğu ile ilgili sus pus olmuşken Eğitim Sen çıkmış bize masal anlatıyor. Değerlerimiz, medeniyetimiz, tarihimiz, ailemiz diyen yeni müfredata karşı çıkarken, okullarımızı; ‘kadın için en güvensiz yer evidir’ derken ailemizi; ‘geleneksel kadınlık rolü’ derken, din, ahlak ve hukuk kurallarımızı hedef alıyor; ‘cinsel yönelim farklılıkları’ derken de sapkınlığın zeminini inşa etmeye çalışıyorlar. Birçok Avrupa ülkesinde bile yasaklanan bu sapkınlığın okullarımızda bir aşama daha kaydetmesine göz yumamayız. Yeni nesle ne kadar din, ahlak, vicdan ve insaf dersi verebilirsek problemlerimizi o oranda azaltacağız. Sapkınlıkları ithal ederek, okullarımıza sokarak değil. Bize göre okullarda bir dersin değiştirilerek Cinsiyet Eşitliği Dersi olarak işlemesi, sendikal bir hak değil adli ve idari anlamda alenen işlenen suçtur. Çocuğa karşı işlenen suç kategorisinde işlem görmelidir. Uyuşturucunun, satanizmin ve dinsizlik propagandasına paralel yürütülen sapkın inanışların tehdidi altındaki çocuklarımızın, uluslararası LGBTİ+ lobisinin Türkiye temsilcisi rolüne bürünmüş bir sendika tarafından zehirlenmesine seyirci kalmayacağız” dedi.
“SAPKIN DAYATMALARIN KABULÜ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Kırıkkale Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük de, “Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) tarafından eğitim kurumlarına yönelik olarak skandal bir şekilde dayatılmak istenen eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya yönelik hamle iki yönden sakattır. Birincisi, yapılan bir davranış, kanunlara aykırıdır. Her bir birey gibi, sendikaların faaliyetlerinin de kanunlara uygun olması zorunludur. Önce bir belirleme yapalım. İnsanî değerler temelli bir toplumda, insanın tabiatına ve fıtratına aykırı davranışlar hak olamaz. Nasıl insan hayatına katliamla son vermek insan tabiatına aykırı olduğu için hak olamazsa, aile toplum için yıkım mahiyetinde olan eşcinsellik de bir hak olamaz. Fakat, ifade hürriyeti kapsamında bazı kişiler, gruplar, sendikalar tabiatı icabı sapkınlık kapsamına giren, toplumun büyük ekseriyetinin sapkınlık olarak gördüğü, insan ve toplumun tabiatını yok edici mahiyette olan davranışları bireysel olarak savunabilirler, bazı uygulamalara karşı çıkabilirler, sapkınlıklarının bir hak olduğunu ileri sürebilirler. Fakat bunları savunmaları, bu tür sapkın fikirleri ve hayat tarzlarının doğruluğuna inanmaları, bunları korsan bir şekilde dayatmalarını meşrulaştırmaz, hukuka uygun hale getirmez. Dolayısıyla, bu sendikanın, bu sapkınlıkları eğitim kurumunda korsan şekilde dayatması açık bir şekilde kanuna karşı gelmektir, kanunu devre dışı bırakmaktır. Bir diğer ifadeyle korsanlıktır. Türkiye bir hukuk devletidir, korsanlıklara prim verilemez. İkincisi, toplumsal hayatta çığır açmak, toplum ve bireyler için hayırlı işler yapmak isteyenler, şayet kâinattaki fıtrat kanunlarına aykırı hareket etmezlerse, başarılı olamazlar. Yaptıkları bütün hareketler kötülüklere, tahribatlara ve yıkımlara sebep olur. Esasen insan tabiatına, yaratılış özelliğine uygun olan aile yaşantısı, sadece karşıt cinsler (kadın ve erkek) arasında söz konusu olabilir. Eşcinsellik, insanın tabiatına, yaratılışına ters sapkın bir fikir ve yaşantıdır. Aile, Türk toplumunun hücreleri hükmündedir. Yani bir insan için hücreler nasılsa, toplum için de aile öyle bir şeydir. Bir insanın sağlıklı olması, her şeyden önce hücrelerinin sağlıklı olmasına bağlıdır. Nasıl hücreleri hastalıklı olan vücut yıkıma mahkûmsa, ailenin eşcinsellik gibi hastalıklı sapkınlıklara maruz bırakılması da hem ailenin yıkımı, hem de toplumumuzun yıkımı demektir. Binlerce senedir Türk aile yapısına ters olan, toplumun temelini teşkil eden aile için yıkıcı özellik ve etkiye sahip olan eşcinsellikle alakalı sapkın dayatmaların kabulü mümkün değildir” diye konuştu.
“OKULLAR NESLİMİZİ BOZACAKLARI MEKÂNLAR DEĞİLDİR!”
Sosyolog Yazar Adnan Kalkan ise, “Toplumsal cinsiyet eşitliği projesi, LGBTİQP+ alt yapısını oluşturuyor. Önce gençlerin cinsel kimliğini bozup ardından eşcinsel sapkınlığa gençleri sürüklemek için bir basamaktır. Ne kadın erkekle, ne erkek erkekle, ne de kadın kadınla eşittir. Her birinin doğuştan getirdiği fıtratla kimliği adilce şekillenir. Bu kimliği bozmak, toplumsal kimliği bozmak ve Medeniyeti yıkma girişimidir. Eşcinsel lobiye destek verenleri de onların sapkın amaçlarını da gayet iyi biliyoruz. Kadın erkek eşitliği kisvesine bürünmüş bu ifsat komitesinin hedeflerini de iyi biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı kendine yakışan adımı atmış ve gereken müdahaleyi yapmıştır. Okullar sapkınlık ocağı değildir. Okullar ifsat komitesinin neslimizi bozacağı mekânlar değildir. İlim, irfan yuvalarıdır. Bu yuvalara dokundurmayız. Neslimizi bozmak için atılan her adıma karşı dik duran Milli Eğitim Bakanımızı yazarlar, fikir adamları ve STK’lar olarak destekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yapılara karşı tavrını da destekliyoruz. Onlar medeniyetimizi yıkmaya, biz ise Nesli İhyâ Medeniyeti İnşâ Mefkûremize hizmet ediyoruz. İfsat komitesi bilsin ki meydan boş değil. Bizler neslimizi ve medeniyetimizi sonuna kadar korumaya yeminliyiz” görüşünü kaydetti.