• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Prof. Dr. Kerem Alkin: “ABD, Covid-19 meselesini ikinci bir Pearl Harbor Baskını gibi kullanma eğiliminde”

Yeniakit Publisher
2020-05-21 17:42:42 -
Prof. Dr. Kerem Alkin: "ABD, Covid-19 meselesini ikinci bir Pearl Harbor Baskını gibi kullanma eğiliminde"

İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.

İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin, korona virüs (Covid-19) ile mücadelede dünya genelinde ekonomide gelinen durumu, petrol fiyatlarındaki düşüşü, Doğu Akdeniz ve Libya meselesini “Jeopolitik Diyalog” programında değerlendirdi. Alkin, ABD’nin Covid-19 meselesini ikinci bir Pearl Harbor Baskını gibi değerlendirme eğiliminde olduğunu söyledi.

İlk dijital online Türk üniversitesi olma özelliği taşıyan ve merkezi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi, alanında uzmanlaşmış kişileri sosyal medya hesabı üzerinden, çeşitli programlarla canlı yayına alıyor. Bu yayınlarla katılımcılar hem meraklarını gideriyor hem de sorularını alanında uzman kişilere yöneltme şansı buluyor. İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin de, Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi Instagram hesabında yayınlanan “Jeopolitik Diyalog” programında Yeliz Hacıosmanoğlu’nun konuğu oldu. Dünyayı etkisi altına alan korona virüs (Covid-19) salgını ile mücadele sürecinde alınan çeşitli tedbirlerin yumuşatılması ve adım adım “normalleşme” sürecinin başlamasına yönelik değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Kerem Alkin, “İnşallah aceleye getirmiyoruzdur. Bir yandan Avrupa Birliğinde (AB) ihracat partnerimiz olan pek çok ülkenin kademeli olarak normalleşmeye geçtikleri bir dönemde bizim de normalleşme dönemine geçmemiz Türkiye için çok önemli bir avantaj. Çünkü, biz bu dönem içerisinde imalat sanayisinde, tarım ve gıdada Avrupa’nın ekonomisini açmaya başlaması itibarıyla artacak olan taleplerini Çin ve başka ülkeler işin içerisine karışmadan, Avrupa’ya en yakın ve en önemli üretici olan ülke olarak karşılarsak bizim için büyük avantaj olur. Belki bir miktar riski alsak da bizim de Avrupa ile aynı zaman diliminde kademeli olarak normalleşmeye geçmemiz önemli ve gerekli” ifadelerini kullandı.

“IMF’nin öngörüsü over doz bir öngörü”

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Türkiye için öngördüğü yüzde 5 daralmayı overdoz yani “doz aşımı” bir öngörü olarak adlandıran Alkin, şunları aktardı:

“Uluslararası kuruluşlar bir süreden beri, özellikle 2008 ‘Küresel Finans’ krizinde, krizi görememiş ve üyesi olan ülkeleri uyaramamış olmaları nedeniyle, ‘sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer’ mantığıyla böyle şeyler yaşandığı zaman, Dünya Bankası ve IMF’de halen 2008 kriziyle ilgili o dönemdeki raporlarına o uyarıları koyamamaları itibariyle bir anlamda onu telafi etmek için ‘Biz en kötüsünü söyleyelim. Daha iyi olursa zaten kimse bize bir şey sormaz, ama biz daha iyi bir tablo ortaya koyup da daha kötü olursa sorgulanırız’ şeklinde olabilecek en kötü senaryoya göre analizleri yapmayı tercih ediyorlar. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütüyle birlikte biraz daha iyi bir şey yapmış. İki tane senaryo var; iyimser ve kötümser senaryo, IMF ise tek senaryo üzerinden gitmeyi ve ülkeler için böyle bir şey yapmayı tercih etti. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) belki de 1960’tan bu yana Marshall Yardım Planı’nın ilk dağıtıcısı kurumu olup, sonradan yeniden yapılanan bir kurum olması itibariyle aslında üyesi olan ülkeler ve dünya ekonomisi için hepsinden daha vurucu, daha doğru analizleri yapan kurumdur. Ben genelde OECD’ye bakarım, onun raporlarına da dikkat etmek gerekiyor.”
ÖNE ÇIKAN VİDEO



“Türkiye, yakın vadede birtakım özelleştirmeleri gündeme getirmeyecektir”

Türkiye’nin stratejik sektörlerde milli yatırım hamlelerine ağırlık verdiği bir dönemde olduğunu anımsatan Alkin, ülkelerin açıkladığı stratejilerden bahsederek şunları kaydetti:

“Tarım, gıda ve savunma gibi alanlarda sıkıntımız yok ama şimdi anlaşılıyor ki siber güvenlik, altyapı, biyoteknoloji, aşı gibi konularda milli projelere ağırlık vermemiz gereken bir dönemin içinden geçeceğiz. Bununla ilgili olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı birkaç hafta önce yeniden yapılandırıldı ve bir Milli Teknoloji Genel Müdürlüğü kuruldu ama bütün yaşananlardan sonra Türkiye de yakın vadede birtakım özelleştirmeleri gündeme getirmeyecektir. Çin başta olmak üzere bazı ülkeler Türkiye’de bazı şirketleri satın almaya kalktığında, Türkiye bunları muhakkak sorgulayacaktır. ABD bu konuda çok daha hassas, Almanya’nın da hassas olacağını düşünüyorum. Her Avrupa ülkesi bazı nedenlerle aynı derecede hassas olmayabilir. Çin, dünya kamuoyuna bir süre önce ‘Sanayi 2025’ stratejisi açıkladı ve aslında buna baktığımız zaman şunu söylemeye çalıştı; ‘ABD, Almanya gibi sanayi üretiminde ve sanayi üretiminde gerekli olan teknolojide iddiası olan ülkelerden çok daha büyük iddia ortaya koyacağım’ Almanya bir ‘Sanayi 2030’ stratejisi açıkladı. ABD’de benzer bir sanayi stratejisi açıkladı. Millet şunu demek istiyor; ‘Çin olarak bütün her şeyi sen toplayacağını düşünüyorsan öyle bir dünya yok.’ Bundan dolayı ticaret savaşlarında Çin’e, ‘Benim teknoloji şirketlerimi para koyup alamazsın’ demek durumunda kaldı.”

“ABD, Covid-19 meselesini ikinci bir Pearl Harbor Baskını gibi kullanma eğiliminde”

ABD’nin Covid-19 meselesini ikinci bir Pearl Harbor Baskını gibi kullanma eğiliminde olduğunu düşündüğünü aktaran Alkin, 3-4 hafta önce yayınlanan bir makalede Amerika Ordusu Ulusal Tıbbi İstihbarat Merkezi’ne Kasım ayında Asya’daki Amerikan karargahlarından dünyanın bir küresel virüs salgınıyla karşı karşıya kalabileceğine dair istihbaratların geldiğinin bahsedildiğinin altını çizerek, “Amerika Ordusu Ulusal Tıbbi İstihbarat Merkezi bu istihbaratı alır da Amerika bir hazırlık yapmaz mı? Amerika bilhassa tedbir almadı. Muhtemelen Covid-19 patlak vermeseydi Çin ile başlaması gereken ikinci faz ticaret savaşları müzakeresinde Çin’den daha büyük şeyler koparmak için nedir mesela; İlk fazda Çin’i 200 milyar dolar ithalat yapmaya ikna etti. Şimdi diyecek ki; ‘Benden 300 milyar dolar daha mal alacaksın.’ Çin, ABD’den 500 milyar dolar daha mal almayı taahhüt edecek. Dolayısıyla ABD ve Çin arasındaki ticaret açığı da kapanacak mı?” şeklinde konuştu.

Doğu Akdeniz ve Libya

Doğu Akdeniz’de süren sondaj çalışmaları hakkında da bilgiler veren Alkin, sondaj çalışmalarının Türkiye’nin kendi yer altı zenginliği olması nedeniyle bunların Türkiye ekonomisine kazandırılmak için yapıldığını belirterek, “Bizim bu coğrafyada sondaj yapmamız Türkiye’nin her anlamda en doğal hakkı” diye konuştu.

Fransa’nın petrol çıkarları için darbeci Hafter’e destek verdiğini ve bir sürü insanın ölmesinin yanlış bir strateji olduğunu ifade eden Alkin, “Bizim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dünyanın birçok yerinde takdir görmemizin, sevgi görmemizin sebebi, 300-400 yıllık hikayemizde insanları katlettiğimiz, çeşitli doğal kaynaklar için bir yerleri sömürmeye kalktığımız bir hikayemiz yok” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin Libya’da mutabakat hükümetine yardımının uluslararası bir sorumluluk olduğunu da belirten Alkin, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından meşru kabul edilen bir mutabakat hükümetini desteklediğini hatırlattı. Doğu Akdeniz meselesinin sadece petrol ve doğalgazla ilgili bir oyun olmadığının altını çizen Alkin, “Doğu Akdeniz, 2100’e doğru Afrika ile Asya arasında 63 trilyon dolar olacağı tahmin edilen dev bir küresel ticaretin koridorlarıyla ilgilide büyük bir savaş ve kapışmanın da tam merkezinde yer alan bir geçiş bölgesi” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada Türkiyesiz politika, strateji oluşturmanın ve bir şeyler yapmaya kalkmanın ihtimal dahilinde olmadığını aktaran Alkin, “Biz Türkiye olarak diyoruz ki biz kimsenin kendi yer altı zenginliğinin peşinde değiliz. Türkiye olarak kapsayıcı büyümenin peşindeyiz. Afrika’ya bu nedenle elimizi uzatıyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin gücünü pekiştirmesi için dijital alanda büyümesinin önemli olduğunu vurgulayan Alin, Netkent Üniversitesinin dijital alanda yaptığı yatırımlarla verdiği eğitime dikkat çekti.

İlk dijital online Türk üniversitesi olma özelliği taşıyan Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi’nin merkezi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunuyor. YÖDAK tarafından tanınan Netkent Akdeniz Araştırma ve Bilim Üniversitesi, Türkiye’nin 1 milyon yazılımcı projesine büyük önem veriyor ve yazılım mühendisi yetiştirilmesi adına yüzde 100 olacak şekilde 200 öğrencilik burs avantajının olacağı bir platform oluşturuyor.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23