• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Prof. Dr. Âdem Tatlı ile evrimin bilimsel değeri üzerine sohbet

Yeniakit Publisher
2024-03-03 12:16:00 -
Prof. Dr. Âdem Tatlı ile evrimin bilimsel değeri üzerine sohbet

Yazarımız Ali Erkan Kavaklı, Prof. Dr. Âdem Tatlı ile evrimin bilimsel değeri üzerine bir sohbet gerçekleştirdi.

Ali Erkan Kavaklı

Soru: Evrimin bilimsel değeri nedir?

Cevap: Bu sorunun cevabını tarafsız bilim insanları şöyle veriyor...

Genetiğin babası sayılan evrimci T. Dobzhansky, ırklarla ilgili olarak şu ifadeyi kullanmıştır:

“Darwin’den bu yana bir buçuk asır geçtiği halde insan türündeki farklı ırkların orijinine ait problemi çözemedik. Mesele hala bir asır önceki kadar karışık.”
Ünlü paleontolog David Pilbeam, insanın geçmişiyle ilgili şunu söyler:

“Yayınlanan kitaplar şunu söylemeye çekiniyorlar ki, ben de dâhil olmak üzere, kuşaklar boyu insan evrimini araştıran kişiler karanlık içinde çırpınıyoruz. Elimizde olan bilgiler, teorilerimizi şekillendirmek için son derece güvenilmez ve yetersizdir. İnsanın geçmişiyle ilgili, içimize yerleşmiş bulunan ön kabullerin farkındayım. Bunları zihnimden çıkarmak için gerçekten çaba gösteriyorum. Geçmişteki teorilerimiz, elde olan gerçek bilgimizden çok, bizim o andaki ideolojimizi yansıtıyordu!”

Önyargılar

Arizona Devlet üniversitesi antropologu Geoffrey Clark, 1997 yılında yazdığı eserinde şöyle der:

“Bir asırdan fazla bir süredir bilim adamları, modern insanın kökenleri konusunda bir uzlaşmaya varmaya çalışıyorlar. Niçin başarılı olamadılar? Çünkü paleoantropologlar peşin ön yargılardan ve varsayımlardan yola çıkmaktadırlar. Bu sebeple insanın evrimini açıklayan modeller sırt sırta binmiş iskambil kâğıtlarına benzemektedirler. Bir kâğıdı hareket ettirdiğinizde, tüm yapı çökme tehlikesiyle karşı karşıya gelir.”

Henry Gee, insanın geçmişiyle ilgili eserinde şunu söyler:

“İnsan evrimine ilişkin tüm deliller küçük bir kutuya sığabilmektedir. Bir fosil dizisini alıp onun bir nesli temsil ettiğini savunmak, test edilebilir bilimsel bir hipotez değildir. Bu çocukları uyutmak için anlatılan masallara benzemektedir. Eğlendirici, hatta öğretici olabilir, ama ilmî değildir.”

Schiller, insan soyunun, diğer canlılardan farklı olarak ortaya çıktığına dikkati çeker:

“İnsanın geçmişiyle ilgili fosiller, beklenen geçiş formlarını ortaya koyamadı... Bütün bunlardan sonra bizim, insandan aşağı bir varlıktan evrimleşmeyip, doğrudan kendi neslimizden geldiğimiz rahatlıkla söylenebilir.”

Pensylvania State Üniversitesi Antropoloji Profesörü Robert Eckhardt, insanın geçmişiyle ilgili olarak şöyle der:

“Hominoidler serisinde, insanın hominid (insanımsı) atası olduğunu gösteren morfolojiye sahip bir fosil yoktur.”

Phillip Johnson, Darwinizmin Amerika’daki gücünü, bilimden değil, otoriter kültürden aldığını, bunu kaybettikleri an yıkılacağını ileri sürmekte ve şöyle demektedir:
“Darwinistlerin otoriteleri kültürel güce dayanmaktadır. Taraftarları bu güç desteğini bir kez kaybettiklerinde, Darwinizm de Leninizm gibi birden ıskartaya çıkacaktır.”

Norman Geisler ve Ronald Brooks, evrimin bilimsel bir metotla irdelenmediğini ve ön kabullere dayandığını dile getirir ve şöyle derler:

“Evrimi yanlışlamak yeterli değildir. Çünkü daha iyi bir çözüm bulana kadar onun doğru olduğu kabul edilecektir. Ancak, bilim böyle yapılmaz. Bu savunmada evrime, bilimde yeri olmayan özel bir konum verilmiştir. Böyle teorilere önceden özel bir konum atfedilmesi bilimsel bir yaklaşım değildir.”

Bilimsel değil, laik dogma

Meşhur antropolog Servier de evrimciliğin laik bir din dogması haline geldiğine ve bu nüfuzun kırılması gerektiğine şöyle işaret eder:

“Evrimcilik, Batı’nın laik din dogması haline gelmiştir. Yeni kurum ve değerlendirmelerin ortaya konabilmesi için, önce evrimciliğin reddi gerekir.”

Ünlü felsefeci Bernard Russell de evrimin gerek metot ve gerekse ilgilendiği problemler bakımından bilimsel bilgi olmadığını dile getirerek şunu söyler:

“Evrimcilik, şu ya da bu biçim altında çağımızın ağır basan bir inanç şeklidir. Evrimcilik, gerek metoduyla ve gerekse ele aldığı problemlerle, gerçek bir bilim değildir.”

Hunter de evrim metodunun bilimsel olmadığını şöyle dile getirir:

“Evrim içten içe bilim dışı savlara yaslanan düzenleyici bir fikirdir. Evrim, çeşitli bilim disiplinlerine baş vurmaktadır ama, kendisi bilimsel değildir. Bu bakımdan daha iyi bir bilimsel açıklama sunması beklenmemelidir.”

Soru: Bilim camiasında evrim teorisi aleyhindeki görüşlere izin verilmediği doğru mudur?

Cevap: Maalesef özellikle Amerika’da evrim aleyhinde görüşlere kesinlikle müsaade edilmez. O görüşü savunanların akademik başarısı engellenir veya kurumdan ihraç edilirler. Bilim camiasından dışlanırlar. Bununla ilgili Wells’in söyledikleri çok dikkat çekicidir. O, evrimci biyologların büyük bir baskı unsuru oluşturduklarına, evrimin aleyhinde en ufak bir yazının yayınlanmasına izin vermediklerine, bu sahada her yola başvurduklarına dikkati çekerek şunu belirtir:

Darwinci zorbalığı

“Darwinci evrimin dogmatik savunucuları salt gerçeği saptırıyorlarsa, bu yeterince kötüdür. Ama bu kadarıyla yetinmediler. Onlar şimdi İngilizce konuşulan dünyada biyoloji bilimlerinde hâkimdirler. Ancak, bu hâkim konumlarını kendilerininkinden farklı görüşleri sansürden geçirmek için kullanmaktadırlar.
Dogmatik Darwinciler, zayıf bir yorumu delilin üzerine giydirerek, onu ‘bilim yapmanın tek yolu’ olarak ilan etmektedirler. Bunun üzerine yapılan eleştiriler ‘bilimsel değildir’ etiketiyle yaftalanır. Eleştirenlerin makaleleri, editörlerinin baskın şekilde dogmatik Darwincilerden oluştuğu, önde gelen dergiler tarafından reddedilir. Eleştirenlere devlet kurumları fon ayırmaz. Söz konusu kurumlar büyük önerileri, ortaklaşa inceleme yapmaları için Darwinci dogmatiklere götürür ve sonunda eleştirenler bilimsel camianın tamamen dışına itilirler.”

Wells, çok daha vahim bir meseleye de dikkat çekmekte ve Darwinci görüşe karşı sunulan delillerin, gangster çetesine şahitlik edenlerin ortadan kaldırılması gibi, yok edildiğine veya gizlendiğine işaret etmektedir:

“Fiiliyatta Darwinci görüşe karşı sunulan deliller ortadan kaldırılır. Gangster çetesine şahitlik edenlerin ortadan kaldırılması gibi veya deliller sadece gayretli bir araştırmacının bulabileceği, uzmanlaşmış yayınlar içinde saklanır. Bazı eleştiri sahipleri susturulur veya karşı deliller gizlenir. Dogmatikler, teoremleriyle ilgili bir tartışmanın olmadığını ve ona karşı hiçbir delilin sunulmadığını ilan ederler. Darwinci ortodoksluğun savunucuları bu taktikleri kullanarak, araştırma ödenekleri, fakülte atamaları ve ortaklaşa inceleme alanlarında Amerika’da tekel kurmayı başarmışlardır.

Darwinci evrimin dogmatik savunucuları, sadece çoğu Amerikan üniversitelerini kontrol etmekle kalmıyorlar, aynı zamanda çoğu halk okulu üzerinde koca bir gücü ellerinde tutuyorlar. Ulusal Bilim Eğitim Merkezi (NCSE), Darwinci evrime karşı sınıf içi eleştirileri engellemek için yerel okullara baskı uygular.

Son çare ispattır

Gerçek şu ki, şaşırtıcı sayıda biyolog, Darwinci evrimin ileri sürdüklerinin bazılarından sessizce kuşku duymakta veya onları reddetmektedir. Ancak en azından Amerika’da onlar ağızlarını kapalı tutmak zorundalar. Aksi hâlde, kınamaya, marjinalleşmeye veya sonunda bilimsel camiadan ihraç edilmeye maruz kalırlar. Bu çok sık olmasa da, böyle bir riskin bulunduğunu herkese hatırlatacak orandadır. Umarım Darwincilerin karşıt görüşlere uyguladıkları sansürün etkisiyle gözleri açılan biyologlardan oluşan ve sayıları giderek artan bir yeraltı camiası oluşur! İzole olmuş muhalifler kaç tane meslektaşının aynı şekilde düşündüğünü fark etmeye başladığında, onların sayıları giderek artacak ve sesleri daha gür çıkmaya başlayacaktır.

Darwinistler, ‘dinî bağnazlık’ korkusunu öne çıkararak tekellerini desteklemekte oldukça başarılı olmuşlardır. Bizlere ‘Darwinizm’in kaçınılmaz olduğu, çünkü ‘onun bizi, bilimin üzerine boğucu bir ortodoksluk dayatabilecek dindar fanatiklerden koruduğu’ söylenir. İronik bir şekilde bu insanlar, bilimi, dinî dogmatizmden, kendi dogmatizmlerini dayatmak suretiyle korumaktadırlar.

En güvenli ve iyi yaklaşım, biyoloji bilimini gerçek temeline, yani ispata oturtmaktır.”

Prof. Dr. Âdem Tatlı kimdir?

1947 yılı Antalya-Korkuteli doğumlu. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi (1966), Ankara Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü mezunu. 1971 ‘de Atatürk Üniversitesi Temel Bilimler Yüksek Okuluna asistan olarak girdi. Doktora ve doçentliğini burada yaptı. 1993-1996 yılları arasında Dumlupınar Üniversitesi Rektör yardımcılığı ve Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’nı yürüttü. Üniversiteler Arası Kurul üyeliği ve Kredi Yurtlar Kurumu Genel Kurul üyeliği yaptı. 2005 yılında Evrim kitabında yaratılışa da yer verdiği için bir yıl Üniversiteden uzaklaştırma cezası aldı. 2006 yılında emekli oldu. 2012 yılında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde görev aldı. 2013 yılında mahkemeyi kazanarak Dumlupınar Üniversitesine geri döndü. 2006 yılından beri “sorularlaevrim” sitenin sorumluluğunu yürütmektedir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ALİ Erkan Kavaklı

Ömrünü biyoloji anlatmakla geçirmiş değerli bilim adamı Prof Adem Tatlı, uzmanlara dayanarak evrimin ideoloji olouğunu, bilimsel olmadığını anlatıyor. Okumaya değer bir yazı.

ALİ Erkan Kavaklı

Prof Adem Tatlı, Evrim ve Yaratılış isimli eserinde evrim konusunu DNA araştırmalarına dayanarak ele alır. Evrendeki ince ayarlı düzenin tesadüf ve rastlantıyı reddettiğini ortaya koyar.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23