• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Paralel polisler pasif direniş yaptı

Yeniakit Publisher
2014-11-09 09:03:00 - 2014-11-09 09:19:23
Paralel polisler pasif direniş yaptı

Türkmenistan dönüşü aralarında yazarımız Ersoy Dede’nin de bulunduğu uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Üst Akıl’ın Paralel Yapı’yı yönettiğini belirterek, Kobani provokasyonlarında paralel polislerin, pasif direniş yaptığını vurguladı.

ERSOY DEDE / İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. 6-7 Ekim’de Kobani provokasyonları sırasında yaşananlara ilişkin çarpıcı açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, olayların büyümesinde müdahale edilmediği iddiaları ile ilgili olarak, “Polis, pasif direniş yaptı” dedi.. Erdoğan, “O tür pasif direnişler oluyor, olabiliyor. Çünkü bunları malum, bir akşamda temizleyemiyorsunuz. Sorunu, Türkiye’deki mevcut yasalarla hukuk devleti içerisinde çözmeye çalışıyoruz. Bu konuda kararlıyız” diye konuştu.. 

Paralel medyanın, PKK eylemlerini sıklıkla ekrana taşıması ile ilgili olarak da Erdoğan; “Bunların, seçimler sırasında, Güneydoğu Anadolu’da terör örgütünün siyasi uzantısı olan adayları desteklemekte beis görmediklerini hatırlatmakla yetinmek istiyorum. Üst akıl talimatı böyle veriyor ve bunlar da bu adımları atıyorlar. Bu dayanışmaları sürecektir…” dedi..

TUTUKLU ÖĞRETMENE JEST YAPTILAR

Türkmenistan’da tutuklu iken ricasıyla salıverilen öğretmen hakkında da detaylı bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu öğretmenimiz 6 yaşındaki bir çocuğu dövdüğü iddiasıyla hapse atılmıştı. Bu Türkmen bir çocuk. Ailesi, dediğim türden bir iddiayla şikayetçi olmuş. Bundan dolayı da öğretmeni içeriye almışlardı. Tabi öğretmenimiz böyle bir şeyi kabul etmiyor. “Ben böyle bir şeyi kesinlikle yapmadım” diyor. Malatyalı öğretmenimizin adı Hacı Hamdi Hamit Polat. Kendisi sınıf öğretmeni. Arkadaşlar bize söyleyince -bayramda gene birilerini bıraktılar- af günleri varmış. Af günlerinde devlet başkanı bırakabiliyormuş. Birinde 5 kişi bırakmışlar, birinde 8 kişi bırakmışlar. Bu ziyaretimiz sırasında, Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov’dan öğretmenimizin serbest bırakılması için ricada bulunduk. Kendisi de, sağ olsunlar bizleri kırmadılar, hemen af yetkisini kullandı, kararı hemen imzaladı. Öğretmenimiz, Aşkabad’a 600-700 kilometre mesafe bir cezaevindeymiş. Kendisini hemen serbest bıraktılar, hava yoluyla aynı gün içinde Aşkabad’a gelmesini sağladılar. Güzel bir jest oldu. Şimdi Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı Bey, inşallah şöyle biraz izinden sonra öğretmenimizi göreve başlatır” diye konuştu

ESKİ TÜRKİYE YOK ARTIK

Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili tartışmalara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim meselemiz, yeni Türkiye. Bir de tabi eski Türkiye meselesi var” diyerek önemli bir detayı hatırlattı.. “Eski Türkiye’de buna benzer konular çok işlenirdi” diyen Erdoğan, Özal ile Demirel arasındaki tartışmalara göndermede bulunarak şunları söyledi: “Rahmetli Özal, biliyorsunuz uçak aldığı zaman, Demirel’in ağır saldırılarına maruz kalmıştı. Ağır hakaretlerde bulunulmuştu. Tabi o zamanın cumhurbaşkanları, başbakanları dış ülkelere tarifeli uçaklarla gidebiliyordu. Yani ihtiyaçtan dolayı alınmıştı uçak. Tabii rahmetlinin ardından Demirel o göreve geldi. Çok ağır laflarla eleştirdiği uçakları bizzat kendisi de kullanmaya başladı. Aslında bu bir samimiyet testiydi.” 

TÜRKİYE HAMLE ÜSTÜNE HAMLE YAPTI, UÇAKLAR GEREKLİYDİ

Kendi Başbakanlığı döneminde yaşadığı sıkıntıları da Erdoğan şöyle dile getirdi: “Biz göreve geldikten sonra, baktım ki bu uçakların biri cumhurbaşkanlığında, biri de başbakanlıkta. Uçakların, ihtiyacı olanların kullanması esasıyla havuz yapılmasını önerdik. O zamanki Cumhurbaşkanımız buna yanaşmadı. Uçağın kendi makam uçağı olarak kalmasında ısrarcı davrandı. Ama bu sıkıntılı bir durumdu. Çünkü öyle anlar oluyordu ki, dışişleri bakanının veya bakanlarımızın bir yere gitmeleri gerekiyor ama uçak bulunamıyordu. Bu ihtiyaç üzerine ‘bir uçak daha alalım’ dedik. Tam o sırada, Berlusconi’nin uçağının satışta olduğunu öğrendik. Berlusconi’nin uçağı o zaman 5 yaşında. O uçağı satın aldık. Türkiye’nin hamle üstüne hamle yaptığı bir dönemde, vakitin nakit olduğu apaçık ortadaydı. Öyle ülkeler var ki, iki saatlik bir görüşme için tarifeli uçakla gidip gelmeniz size iki güç güne mâl olabiliyordu. Halbuki yöneticilerin, bakanların zaman kaybetmeleri, ülke açısından ciddi bir kayıp. Zaman içerisinde, Türkiye’nin gelişimiyle doğru orantılı olarak bu husustaki ihtiyaç da arttı elbet. Yaklaşık 4 sene önce, bu ihtiyacı daha somut olarak hissetmeye başladık. Örneğin biz, ABD gibi uzak ülkelere giderken bir veya iki yerde yakıt ikmali için durmak zorunda kalıyorduk. Bu durum yaklaşık iki saat kayba yol açıyordu. Bunları değerlendirmeye başladık. Diğer ülkeler gibi bizler de mola vermeden uçabilmeliydik. Sonuçta da bu uçağı almaya karar verdik. Ancak talihsizlikler nedeniyle epey zaman kaybedildi.”

UÇAĞIN MALİYETİ 179 MİLYON DOLAR

 Uçağın maliyetini de açıklayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı konusuna da açıklık getirdi: “Tüm donanımları dahil olmak üzere bize şu anki maliyeti 179 milyon dolar. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na ilişkin tartışmalar da uçak meselesinden farklı değil. Bu bina, ülkemiz için bir ihtiyaçtı. O nedenle yapıldı. Yabancı konukları karşılama törenlerini, caddeyi trafiğe kapatmak suretiyle sokakta yapmak durumunda kalıyorduk. Yeni mekan bir ihtiyaca binaen yapıldı. Artık, yabancı konukları sokakta karşılamak durumunda kalmayacağız. Hem kapalı alanda tören yapma şansımız olacak, hem de açık alanda. Türkiye’ye yaraşan, tüm ihtiyaçlara cevap veren bir bina yapıldı. Ben, 11 yıllık Başbakanlığım boyunca resmi konutta oturmamış bir insanım. Tabii medyanın bir kesimi işin bu yönünü pek görmek istemiyor. Keçiören’de bir apartman dairesinde oturdum. Ankara’da Abdullah Bey’in oturduğu konuta taşınmam, Cumhurbaşkanı seçildikten sonradır. Beştepe’deki projede konut da olacak. Bitince oraya geçeceğiz tabi. Halen oturduğumuz yer esasen Dışişleri Konutu. Oraya Dışişleri Bakanımız taşınacak. Ahmet bey, zaten resmi konuta taşınmış durumda. Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı kapsamında, 2-3 bin kişilik bir kongre sarayı da olacak. Bu dışarıya da açık olacak. Orada büyük çaplı toplantılar yapma imkanımız olacak. Örneğin, muhtarlarla orada bir araya gelmeyi planlıyorum; kendilerini dönüşümlü olarak çağırma suretiyle bunu yapabilirim. Hakeza, tüm Türkiye’den kurayla belirlenecek vatandaşlarımızla da benzer bir toplantıyla bir araya gelmeyi düşünüyorum. Kongre merkezinin yanına bir cami de yapacağız. O bölgede ihtiyaç var çünkü. Tabii ki cami halka açık olacak.  Bizim amacımız, tıpkı ecdadımız gibi, ülkemize kalıcı bir eser bırakmak. Projeyle ilgili olarak ben nasıl bir şey istediğimizi söyledim. O da şuydu: Binanın dışında, Ankara’da da izlerini gördüğümüz Selçuklu mimarisi olmalı. İçeride Osmanlı’nın taban tavan arasındaki mesafedeki o rahatlık olmalı. Donanım olarak da modern teknolojinin kullanıldığı akıllı bir bina olmalı. Sağ olsun arkadaşlar, iyi bir iş çıkardılar. Malzeme noktasında da bütün hassasiyeti ortaya koydular. Kalitenin elbet bir bedeli de olur. Eğer burada bir suiistimal varsa, bunu inceleyecek merciler bellidir. Bu açıdan herhangi bir sıkıntımız yok. Maliyet konusunda 750-800 milyon dolar gibi rakamlardan bahsedenler var. Bu kesinlikle doğru değil. Maliyet 500 milyon dolar civarında.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu konunun batı basınında da sıkça işleniyor olduğu hatırlatıldı. Cumhurbaşkanı bunun üzerine şöyle dedi; “Umursamıyorum. Bizim için herhangi bir kıymet-i harbiyesi de yok. Biz kendi işimize bakarız. Büyük devletsek, büyük düşünmek durumundayız. Onlar ne derse desin, biz yolumuza devam edeceğiz.”

SORUNU HUKUKLA ÇÖZECEĞİZ

• Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. 6-7 Ekim’de Kobani provokasyonları sırasında yaşananlara ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erdoğan, gazetecilerin ‘Olayların büyümesinde müdahale edilmediği iddialarına’  “O tür pasif direnişler oluyor, olabiliyor. Bunları bir akşamda temizleyemiyorsunuz. Sorunu, hukuk devleti içerisinde çözmeye çalışıyoruz. Bu konuda kararlıyız” dedi. 

ÜLKEYİ ELİ SOPALILARA BIRAKMAYIZ

Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili eleştirileri de cevaplayan Erdoğan; “Ben, 11 yıllık Başbakanlığım boyunca Keçiören’de bir apartman dairesinde oturdum. Hiçbir zaman yabancı misafirlerime lüks otellerde yemek davetleri vermedim” dedi. Erdoğan, çözüm süreci ile ilgili olarak da, “Bu, 77 milyonun ortak meselesidir. Taviz veremeyiz. Bunu söylerken de eli sopalılara ülkeyi bırakamayız” diye konuştu.

Yeni Akit

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23