AK Parti Uşak Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Dr. İsmail Güneş gazetemize özel röportaj verdi. Güneş, “Özgür Özel, kendisini buraya taşıyanlara minnet borcu olduğundan, onlara yardımcı olamamanın ezikliğini duyuyor. Son dönemde de kendisinden beklenen muhalefeti yapamadığı için maalesef seviyeyi iyice düşürdü” dedi.
Bu haftaki röportajımızın konuğu, AK Parti Uşak Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Dr. İsmail Güneş. Güneş, “Özgür Özel, kendisini buraya taşıyanlara minnet borcu olduğundan, onlara yardımcı olamamanın ezikliğini duyuyor. Son dönemde de kendisinden beklenen muhalefeti yapamadığı için maalesef seviyeyi iyice düşürdü. Üslubuyla çirkinleşerek, kötü sözler söyleyerek haklı çıkmaya çalışıyor” dedi.
ANA MUHALEFET PARTİSİ LİDERİNE BÖYLE BİR ÜSLUP YAKIŞMIYOR
Sayın Güneş, CHP’li belediyelerdeki yolsuzluklara yönelik başlatılan soruşturmalarla birlikte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in üslubundaki sertleşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özgür Özel Cumhuriyet Halk Partisi’nin, genel başkanı olduktan sonra gerçekten iyi başlamıştı. İlk başlarda saygılı ve seviyeli bir üslubu vardı. İlk aylarında parti liderlerini ve Sayın Cumhurbaşkanımızı da ziyaret etti. Daha sonra gelişen olaylar neticesinde CHP’li belediyelerle ilgili yolsuzluk iddiaları ortaya çıktı. CHP’liler tarafından ifşa edilen ve dolayısıyla da soruşturmalarla ortaya çıkarılan bir durum neticesinde başlayan mahkeme süreci devam ediyor. Özgür Özel, kendisini buraya taşıyanlara minnet borcu olduğundan, onlara yardımcı olamamanın ezikliğini duyuyor. Son dönemde de kendisinden beklenen muhalefeti yapamadığı için maalesef seviyeyi iyice düşürdü. Üslubuyla çirkinleşerek, kötü sözler söyleyerek haklı çıkmaya çalışıyor. Ancak bir ana muhalefet partisi liderine böyle bir üslup yakışmıyor. Bu üslupla bir yere varılmaz. Halk nezdinde de buna itibar eden olmaz. Bizim beklentimiz seviyeli bir muhalefet. Diğer taraftan tabii hukuki süreçler devam ediyor ve bunun neticesini karar verecek olan hakimlerdir. Hukuk yolları açıktır, itiraz edersiniz ve dolayısıyla da hukuk ne karar verirse hepimiz buna uymak zorundayız. Buradaki esas süreci başlatanlar ve ifşa edenler CHP’liler. Tanıklık yapanlar CHP’liler. Suçlu oldukları iddia edilenlerin hepsi CHP’liler. Olayın AK Parti ile uzaktan yakından alakası olmadığı halde maalesef kendi taraftarına şirin görünebilmek için ve kendini bu krizden çıkarabilmek için AK Parti ile bunu irtibatlandırmaya çalışıyor. Bu son derece yanlıştır. CHP’de, daha önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ekibiyle Özgür Özel ekibi arasındaki bir mücadelenin, bir hesaplaşmanın sonucudur bütün bunlar. Dolayısıyla kendi içlerindeki problemleri dışa yansıtmak adına biraz da zor durumda kalınca, savunmada güçlük çekince dilini kötüleştiriyor. Buradan bir yere varılmaz. Kem söz sahibine aittir derler. Ve dolayısıyla da bizim acizane tavsiyemiz. Yani siyasetin dilini, seviyesini yükseltmek, hem ülke için iyidir hem de tüm siyasi partiler için iyidir.
İKTİDAR OLMAK YERİNE, KENDİ PARTİLERİNİN BAŞINDA KALMAYI YEĞLİYORLAR
CHP’nin özellikle yargı mensuplarını hedef alan hakaretamiz üslubuna ne diyorsunuz?
Normalde tabii yürüyen davalar hakkında konuşulması, özellikle siyasilerin taraf olması, fikrini beyan etmesi, hele hele Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda bunun hakkında konuşulması zaten yasaktır. Ama maalesef, CHP sözcüleri kendilerince sürekli hakimlere, savcılara gözdağı veriyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyorlar. Tabii ki buradaki daha önce de oldu ve yaşandı, ona bakmak lazım. Hakimler, savcılar bu devletin hakimi savcısıdır. Ne AK Parti’nin ne de CHP’nin hakim savcısıdır. Dolayısıyla da kendi işlerini, özgür bir şekilde yapmasını engelleyenler ve kendi hak ve hukukunu suistimal edenler hakkında gerekli yargısal süreci başlatacaklardır. Sayın Cumhurbaşkanımız da kendisine yapılan hakaretlere ilişkin avukatları vasıtasıyla dava açtı. Tabii bunlar olumlu gelişmeler değil. Bizim daha çok, hele hele bu, Terörist Türkiye sürecinin başlamasıyla beraber daha çok birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ihtiyacımız var. Neticede siyasetin amacı “Türkiye’yi en iyi ben yönetirim” iddiasında bulunmak. Kimin iddiası halk tarafından benimsenirse Türkiye’yi o yönetir. Önemli olan halkı inandırmak. Eğer halkı inandıramadıysan kendi etrafındakileri, partililerini inandırmanın hiçbir önemi yok. Ama görüyoruz ki bazı partiler iktidarı, iktidar olmayı hedeflemek yerine, kendi partilerinin başında kalmayı yeğliyorlar. O zaman daha çok taraftarlarına yönelik konuşuyorlar. Eğer halkı yönetmeye talip olsalardı o zaman çok daha farklı konuşurlardı diye düşünüyorum.
AVRUPA ÜLKELERİ CHP LİDERİNİN SÖZLERİNİ FAZLA CİDDİYE ALMIYORLAR
Ana muhalefet liderinin Türkiye’yi sürekli yurt dışında şikâyet etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsmail Güneş: Genel anlamda baktığımızda, Avrupa’da ve dünyada Türkiye’nin hukuk sistemine bir saygı olduğunu görüyoruz. Her ülkede hukukta bireysel hatalar olabilir, yanlış kararlar olabilir. Bunlar tabii tüm hukuk sisteminin kümülatif olarak kötü olduğunu göstermez. Bir hekim olarak örnek vermem gerekirse; Diyelim ki siz, yüz tane ameliyat yaparsınız, doksan dokuzu başarılıdır. Bir tanesi kötü olunca senin kötü hekim olduğunu göstermez bu. Hukukta da aynı şekildedir. Ülkemizde yanılmıyorsam aşağı yukarı yaklaşık 23 bin civarında hakim savcımız var ve dolayısıyla da CHP Liderinin ve sözcülerinin yargıya yönelik ağır ifadelerini bu kadar insana hakaret olarak görüyoruz.
Öte yandan insanın yurt dışında kendi ülkesini şikâyet etmesi kadar aşağılayıcı bir durum olamaz. Biz tabii ki kendi içimizde mücadeleler ederiz. Ama Türkiye’nin çıkarları, menfaatleri, geleceği söz konusu olduğu zaman ne bireysel menfaatler, çıkarlar ne de parti menfaatleri ve çıkarları asla göz önüne alınamaz. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi ülkenin aleyhine de olsa, ülkeyi küçük duruma düşürecek adımlar da olsa maalesef kendi çıkarları için bunu yapıyorlar. Bunu son derece yanlış buluyorum. Ama şu var ki Avrupa ülkeleri de Cumhuriyet Halk Partisi’nin durumunu biliyorlar ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin geleceğe dönük bir umut vermediğini de biliyorlar ve CHP liderinin sözlerini de çok fazla ciddiye almıyorlar.
Geçen gün Özgür Özel “Eurofighter savaş uçaklarının verilmesini biz söyledik. Bizim sayemizde alındı” iddiasında bulundu. Madem öyle bir etkileri vardı o zaman daha önce söyleselerdi. Orada Sayın Cumhurbaşkanımızın çok büyük bir emek, gayretleri var. Tabii ki dünya lideri olmak farklı bir şey, ülke lideri olmak farklı bir şey. Bir ülkenin liderinin sözlerinin ağırlığının olması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerinin ne kadar ağırlığı olduğunu tüm dünya devletleri biliyor. Bugün siz dış ülkelere gittiğinizde Recep Tayyip Erdoğan dediğiniz zaman adeta akan sular duruyor. Dünya ülkeleri, “bu adam ne söylüyorsa doğru söylüyor ve mazlumların, garibanların hakkını koruyor ve adalet ve hak ve adalet neredeyse orada duruyor” diyorlar.
Gururla söyleyebilirim ki Sayın Cumhurbaşkanımız tüm dünyada gıptayla bakılan bir lider. Çok önemli bir lidere sahibiz biz ve bunun değerini biliyoruz. Dünya da biliyor, aynı zamanda tüm mazlum ülkeler de biliyor. Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin bizim partimiz hakkında, Cumhurbaşkanımızın hakkında ileri geri konuşması, şikâyet etmesi bize hiçbir zarar vermez. Sadece kendilerini küçük düşürür.
CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar sonrasında ülke siyasetini geren sert üslup ve suçlamalara başvuran CHP Lideri Özgür Özel ve parti sözcülerini eleştiren İsmail Güneş, “Özgür Özel, kendisini buraya taşıyanlara minnet borcu olduğundan, onlara yardımcı olamamanın ezikliğini duyuyor. Son dönemde de kendisinden beklenen muhalefeti yapamadığı için maalesef seviyeyi iyice düşürdü. Üslubuyla çirkinleşerek, kötü sözler söyleyerek haklı çıkmaya çalışıyor. Ancak bir ana muhalefet partisi liderine böyle bir üslup yakışmıyor. Bu üslupla bir yere varılmaz. Halk nezdinde de buna itibar eden olmaz. Hukuki süreçler devam ediyor ve bunun neticesini karar verecek olan hakimlerdir. Hukuk yolları açıktır, itiraz edersiniz ve dolayısıyla da hukuk ne karar verirse hepimiz buna uymak zorundayız” dedi.
Gazze’de ateşkes sürecinde de Hamas, tamamen Türkiye’ye güveniyor
İç barışını, istikrarını sağlayan ve ekonomisini güçlendiren Türkiye, dünyada da güçlü değil mi?
İsmail Güneş: Türkiye’de terörün bitmesi, aynı zamanda bölgedeki ülkeler için de Suriye, Irak, Filistin için de önemli. Coğrafyamızda istikrar olması hem bize hem bölgemizdeki ülkelere kazandırır. Tabii Türkiye’nin hem ekonomik anlamda hem savunma sanayi anlamında güçlü bir ülke olması da çok önemli. Türkiye güçlü olursa, etraftaki ülkeler de güven içinde olurlar. İşte son zamanlarda İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımın bitirilmesi konusunda Türkiye’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın çok büyük katkıları oldu. Gazze’de ateşkes sürecinde de Hamas, tamamen Türkiye’ye güveniyor. Bu da, Türkiye’nin, hak ve adil bir yönetim tarzını benimsediğini ve dolayısıyla da onlara sahip çıktığını göstermektedir. Sadece Filistinliler değil, Balkanlardan Arakan’a, Doğu Türkistan’dan Somali’ye, Sudan’a, Libya’ya, Kafkaslar’a kadar ezilen tüm mazlum halklar Türkiye’yi sığınılacak güvenli bir liman ve kurtarıcı olarak görmektedir.
BARIŞ VE HUZUR İÇİNDE BİR TÜRKİYE ÇOK DAHA GÜVENLİ VE MÜREFFEH BİR ÜLKE OLACAKTIR
Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz?
Terörsüz Türkiye süreci artık sona geliyor. Şimdi bu çok önemli bir süreç. Zaten terörle mücadelede son yıllarda önemli bir başarı kaydettik. Türkiye içinde teröristler barınamaz hale geldi. Hatta yurt dışında da barınamaz hale geldi. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin de önemli katkılarıyla bu sorunun kökten çözülmesi için Terörsüz Türkiye projesini başlattı. MHP açısından da bizim açımızdan da zor bir süreci başlattık. Ülkemiz şimdiye kadar 40 bin insanını kaybetti. Binlerce askerimizi, polisimizi şehit verdik. Diğer taraftan terör belası ülkemize aşağı yukarı, 2 ila 4 buçuk trilyon dolar civarında maddi zarar vermiştir. Bu çok büyük bir maddi külfet ülkemiz için. Yeni bir Türkiye inşa edecek kadar bir kaynak kaybedildi terör yüzünden. Dolayısıyla inşallah bu süreç başarıyla sonuçlanırsa tüm bu külfetlerden, güvenlik riskinden kurtulacağız.
En önemlisi de Türkiye içinde barış, kardeşlik, huzur olacak. Bizim tabii ki, Türkler olsun, Kürtler olsun diğer etnik gruplarla ilgili herhangi bir problemimiz yok. Zaten insanlar, bir kardeşlik içinde yaşıyorlar. Barış ve huzur ortamını sağlamış bir Türkiye çok daha güvenli ve müreffeh bir ülke olacaktır inşallah.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜ BUNDAN SONRA DAHA DA AÇIK
23 yılda ülkemizin ekonomik gelişmesine ilişkin bilgi verebilir misiniz?
İsmail Güneş: AK Parti olarak iktidara ilk geldiğimizde, 36 milyar dolar ihracatımız vardı. Bu yıl ihracatımızın 270 milyar doları aşması bekleniyor. Mal ve hizmet ihracatının ise yıl sonunda 394 milyar doları bulacağı belirtiliyor. Bu önemli bir gelişme. Dünya ticaretinden aldığımız pay eskiden yüzde yarımlardayken bu aşağı yukarı yüzde 1.08’e çıkmıştır. Dünya ticaretinden her geçen gün aldığımız pay artmaktadır. İslam Birliği ülkelerine yaptığımız ihracat miktarı ihracatımızın içindeki payı yüzde 27’lere çıkmıştır. Yine Afrika ülkelerine yaptığımız ihracatta da önemli artışlar vardır. Tabii bizi son zamanlarda en çok memnun eden olaylardan bir tanesi de özellikle savunma sanayisindeki millilik ve yerlilik oranının artmış olması. Bu oran yüzde 20’lerden yüzde 80’lerin üzerine çıktı. Sadece bunlarla da sınırlı kalmadı. Aynı zamanda savunma sanayi ihracatını da kat be kat artırdık. Bugün dünyada üç İHA, SİHA satılıyorsa bunun iki tanesini Türkiye satıyor. Bu çok önemli bir şey. Bundan on beş yirmi yıl önce ‘Biz İHA, SİHA üreteceğiz. Milli uçak gemisi üreteceğiz. Kaan gibi yeni nesil savaş uçağı, Kızılelma gibi insansız savaş uçağı üreteceğiz, MİLGEM’leri üreteceğiniz ve milli tankları, savaş helikopterlerini üreteceğiz’ deseniz kimse inanmazdı. Dolayısıyla da böyle bir şeyi aklından bile geçirmezdi. Bugün savunma sanayisindeki ihracatımız işte bizim iktidara geldiğimiz ilk dönemlerde sadece 250 milyon dolardı. Bu yıl aşağı yukarı 8 buçuk milyar doları bulması bekleniyor. Artık dünyanın çok farklı ülkelerine savunma sanayi ürünlerimizi satabiliyoruz. Önümüzdeki günlerde inşallah ön çalışmaları yapıldı. Hürjet’le ilgili İspanya’ya aşağı yukarı 3 buçuk milyar dolarlık bir ihracat yapılması bekleniyor. Eskiden Türk ürünlerine bir güven yoktu. Artık o ön yargıyı kırdık ve dolayısıyla da Türkiye sanayileşmede daha da gelişti. Ülkemiz insan kaynaklarını daha verimli kullanıyor, kurumsal yapılar daha yerli yerine oturdu ve Türkiye’nin önü bundan sonra daha da açık diye ben düşünüyorum. Şu günlerde tabii ki ekonomik anlamda işte enflasyonla ilgili, satın alma gücüyle ilgili birtakım sıkıntılarımız var ama bunlar geçici olarak ben görüyorum. Ve neticede tabii ki enflasyonu indirmede Maliye Bakanımız, diğer taraftan işte Sayın Cumhurbaşkanımızın ekipleri gerekli çalışmaları yapıyorlar ve tedricen inecektir. Belki inme biraz bizim istediğimiz seyirde, hızda gitmiyor. Bunun da bazı sebepleri var tabii. CHP’deki birtakım bizi ilgilendirmeyen olumsuz gelişmelerin mali külfeti de maalesef olabiliyor. Ve dolayısıyla da aslında bunların ekonomiye yakından uzaktan bir alakası olmamasına rağmen maalesef bunlar da etkilenebiliyor. Ama Türkiye şu açıdan çok şanslı. 23 yıldır AK Parti iktidarı var. 23 yıldır Türkiye’de istikrarlı bir iktidar var. Geçmiş dönemlerden özellikle 80’l, 70’li, 1970’li 80 yıllarında ortalama bir partinin iktidar ömrü 14 ay gibi bir süreye tekabül ediyor ve dolayısıyla da bu kadar kısa sürede bir şeyi programlamanız, hayata geçirmeniz mümkün değil. Aslında AK Parti Türkiye için bir şans diye ben düşünüyorum. İnşallah bu ekonomideki aksaklıkları giderince milletin bize olan güvenini tekrar tazeleyerek inşallah ülkemizi kalkındırmaya, vatandaşımızın refah düzeyini arttırmaya devam edeceğiz.
Kaynak: Yeniakit