“Laiklik” kılıfıyla milli hafızamız budanıyor… Bir de Güney Kıbrıs’ın yaptığına bakın
Kıbrıs’ın iki yakası arasındaki farkın sadece siyaset olmadığını, asıl ayrımın inanç ve kimlik anlayışında ortaya çıktığını gösteren çarpıcı bir tablo giderek daha görünür hâle geliyor. “Laiklik” gerekçesiyle din derslerinin azaltılması, cami-eğitim ilişkisinin koparılması, dini sembollerin okullardan uzak tutulması Türk tarafına anlatılırken; İslam’ın bu toprakların milli hafızası, tarihi ve kültürel omurgası olduğu gerçeği adeta yok sayılıyor.
Oysa aynı adanın güneyinde, Rum tarafında durum tam tersi. Kilise ve Ortodoks kimlik eğitim sisteminin yalnızca bir parçası değil; kalbi, zihni, direği… Sadece müfredatta değil, okul sancaklarında, törenlerde, ikonlarda, sembollerde ve her yerde açıkça varlar. Rum tarafı, dinini Helen ulusal kimliğinin taşıyıcısı olarak görüyor; kimlik devamı için kilisenin eğitimde olmasını savunuyor.
Bizde ise tam tersine, kendi inancımıza mesafe koymak adeta bir marifetmiş gibi pazarlanıyor. Rum tarafı Ortodoksluğu kültürel varlığının ana direği olarak korurken biz, İslam’ı adadaki varoluş hikâyemizden dışlamaya çalışan bir tutumu “laiklik” adı altında normalleştirmeye çalışıyoruz.
Onlar din ile milli kimliği yan yana yürütürken, bizde aynı bağın düğümü neredeyse kopmuş durumda. Laiklik kavramı, inancımıza karşı soğukluk üretmenin aparatı hâline getiriliyor.
Gerçekten akıl alır gibi değil…
Kıbrıs’ın iki yakası arasındaki hakiki fark işte burada duruyor: Biri inancını milli kimliğinin merkezine yerleştiriyor; diğeri kendi inancını ısrarla dışarıda bırakıyor.
Milli ve kültürel hafızamızla olan kadim bağları koparmaya yemin etmiş bir zihniyet, adada kendi varoluş hikâyemizi dahi unutturmaya çalışıyor.

