Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek’i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir ‘’baba’’ gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle ‘’Bilge Kral’’ adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç, ebediyete intikalinin 10. yıl dönümünde ülkesinde dua ve özlemle anılıyor.
* “Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın’’
* “Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor’’
* “İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak
kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir’’
* “Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.’’
SARAYBOSNA - Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek’i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir ‘’baba’’ gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle ‘’Bilge Kral’’ adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç, ebediyete intikalinin 10. yıl dönümünde ülkesinde dua ve özlemle anılıyor.
Bosna-Hersek’in batısındaki Bosanski Şamac kentinde, 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı boyunca faşist ve çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı mücadele etti. İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı yıllarında Boşnaklar’ı yaşanan biyolojik ardından da manevi soykırımdan korumak için Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan teşkilatın kurucusu oldu.
İlk kez 1946 yılında tutuklandı ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970’li yıllarda kaleme aldığı ‘’İslam Manifestosu’’ adlı bildirgesiyle dikkatleri üzerine çekti. İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlara “İslam Manifestosu” ile hitap eden İzzetbegoviç, öncelikli olarak özgürlük, İslami düşüncenin çağımızda yeniden canlandırılması ve yaygınlaştırılması, günümüz Müslümanlarının vahim durumunun iyileştirilmesi, Batı ile İslam dünyasının ilişkisi, İslam ile diğer dünya dinleri arasında bağlantı kurulması, yeni bir medeniyetin nasıl inşa edileceği gibi konuları bu bildirgesinde derinlemesine işliyordu.
ATEŞTEN GÖMLEĞİ GİYDİ
Eski Yugoslavya döneminde, “İslam Manifestosu” nedeniyle, “bölücülük”, “İslami devlet kurma” gibi suçlamalarla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılanan Aliya İzzetbegoviç, 14 yıl hapis cezası aldı. Foça kentindeki cezaevinde zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ‘’sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkumların serbest bırakılması’’ kararıyla hapisten çıktı ve “ateşten gömleği” giydi.
Aliya İzzetbegoviç, Boşnaklar’ı kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmak, siyasi arenada etkili olmalarını sağlamak ve ülkedeki diğer etnik unsurlarla birlikte “bir arada yaşamın en güzel örneğini göstermek” amacıyla, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurdu. Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek’te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç’in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86’sını kazanarak, seçimlerden güçlü çıktı. Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya’nın, ardından Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, “ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek ya da o zamanki Yugoslavya’nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç’in ırkçı yönetimi altında kalacaktı”. Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63’ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullandı, ancak Sırplar referanduma katılmadı. Referandumun ardından AB, 6 Nisan’da, ABD ise 7 Nisan 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı. Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey’de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, Bosna-Hersek’e karşı savaş başlattı.
Bugün suriye’de yaşananlar Bosna’da da yaşandı
Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı. Kısa sürede organize olan Boşnaklar, merhum Aliya İzzetbegoviç’in etrafında kenetlenerek, onunla birlikte bağımsızlığın ağır bedelini ödemeye başladı. Bugün Suriye’de yaşananların bir benzeri 1990’lı yıllarda Bosna’da yaşanırken, dünya Avrupa’nın ortasındaki katliamları görmezden geliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılırken, insanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutulurken, kadınlar sistematik tecavüzlere uğrarken, o acı yıllarda Devlet Başkanlığı görevini yürüten Aliya İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu. Birleşmiş Milletler’in koruması altındaki Srebrenitsa’da soykırım işlenirken Aliya İzzetbegoviç, direncini kaybetmiyor, halkına sabır ve direnmekten başka bir şeyin sözünü dünyanın ilgisizliğinden dolayı veremiyordu.
Avrupa’nın en büyük 4’üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusunun 3 yıl boyunca dize getiremediği Boşnaklar, savaşın lehlerine dönmeye başlaması üzerine uluslararası toplumun baskısıyla 1 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile Bosna Hersek’in sınırlarını korumayı başardı. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da savaşın yaralarının sarılmasına ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.
“Bilge Kral”dan halkına “bilge öğütler”
“Doğu Batı Arasında İslam”, “İslam Deklarasyonu”, “İslami Yeniden Doğuşun Sorunları”, “Özgürlüğe Kaçışım”, “Tarihe Tanıklığım” gibi eserleriyle Türkiye’de de büyük bir okur kitlesi bulunan merhum Aliya İzzetbegoviç, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:
- “Her şeye kadir olan Allah’a andolsun ki; köle olmayacağız. Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına...
Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.’’
- “Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın’’
- “Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil.”
- “Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.’’
- “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım. Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem. Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.’’
- “İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor...’’
- “Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.’’
- “Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.’’
- “İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir.’’
- “Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.’’
- “Bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız.
Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah’ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah’a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var.
Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın.”
“Bilge Kral İzzetbegoviç’’ vefatının 10. yıl dönümünde dua ve özlemle anılıyor
Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek’i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, derin bilgi birikimiyle ‘’Bilge Kral’’ adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç’i, ebediyete intikalinin 10. yıl dönümünde başta ülkesi ve Türkiye olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen etkinliklerle-hayır ve dualarla anılıyor. Yazdığı eserlerle İslam dünyasında bir çığır açan merhum Aliya İzzetbegoviç, halkına bulunduğu tavsiyeler arasında en çok dikkati çeken ise, ”Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır’’ uyarısı bulunuyor.
Anıt mezar istemedi; şehitlerin arasında yatıyor
Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000’de, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te saat 14.25’te hayata gözlerini yummuştu.
Merhum Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenmesi üzerine, devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek, kendisinin şehitler arasında sade bir mezarda yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine İzzetbegoviç, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Üstü “yıldız” görünümünde kubbe, çevresi ise “hilal” görünümünde süs havuzuyla çevrelenen mezarına her gün yüzlerce insan gelerek, merhum İzzetbegoviç ve oradaki şehitler için dua ediyor. Mezarının hemen karşısında ise Aliya İzzetbegoviç’in adının verildiği müze bulunuyor. Batı ülkeleri, Aliya İzzetbegoviç’in ordusunun bütün Bosna’yı fethetmesini engelledi
Fransız yazar Bernard Henry-Levy, Batılı ülkelerin, 1992-1995 yılları arasındaki Bosna savaşını merhum Aliya İzzetbegoviç’in kazanmasını engellediğini söyledi. Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç’in vefatının 10’uncu yıldönümü dolayısıyla düzenlenecek anma etkinliklerine katılmak üzere başkent Saraybosna’ya gelen Henry-Levy, açıklamalarda bulundu. Henry-Levy, Aliya’nın hiçbir zaman savaş taraftarı olmadığını vurguladı. Henry-Levy, ‘’Aliya, eğitimli, dindar, sakin biriydi. Bu nedenle de en sonunda başına savaş geldi’’ dedi. ‘’Batı ülkeleri Aliya İzzetbegoviç’in ordusunun tüm Bosna’yı fethetmesini engelledi’’ diyen Henry-Levy, Batı’nın, 1992-1995 yılları arasında cereyan eden Bosna savaşını Aliya’nın kazanmasını engellediğini söyledi. Henry-Levy, ‘’Batı, güçlü ve durdurulamaz bir şekilde Donyi Vakuf ve Banya Luka yönünde ilerlemeye başlayan Bosna Hersek Ordusunu durdurdu ve Bosna savaşının gerçek kazananı olmalarını engelledi’’ ifadelerini kullandı. Aliya’ya dair anıların, sadece Batı’da değil, dünya genelinde hala canlı olduğunu belirten Henry-Levy, Aliya hakkında her ne kadar farklı görüşler olsa da tüm dünyanın Aliya’nın Bosna savaşındaki rolü ve kişiliği hakkında hemfikir olduğunu vurguladı. Henry-Levy, ‘’Dünya, Aliya’nın farklı din, etnik köken ve kültürlerden oluşan bir Bosna istediğine inanıyordu’’ dedi. Başta Saraybosna olmak üzere tüm Bosna Hersek’in, barındırdığı farklı kültür, din ve etnik gruplar nedeniyle “Avrupa’nın Kudüs”ü olduğunu söyleyen Henry-Levy, buna rağmen, Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna Hersek’e karşı adaletsiz davrandığını ifade etti. AB’nin Bosna Hersek’e karşı dürüst davranmadığı belirten Henry-Levy, şöyle devam etti: ‘’AB, daha savaş döneminde Bosna Hersek’e ihanet etti, ona ve vatandaşlarına sırtını döndü. Bunun yanı sıra, Bosna tam işi bitirecek ve savaşı kazanacakken, AB onu durdurdu. Bu nedenle, AB ve Avrupa, Bosna Hersek’e borçludur. Avrupalılar, bu borcu hala ödemediler. Bu borç, Avrupa’nın Bosna Hersek’e kucak açması ve AB üyeliğine kabul etmesiyle kapanabilir. Bu AB’nin yükümlülüğüdür.’’