• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Rasim Bolbol
Rasim Bolbol
TÜM YAZILARI

Büst deviren ineğe sürgün, “Atatürk ilah değildir”e hapis... Böyle kanun mu olur?

15 Kasım 2018
A


Rasim Bolbol İletişim: [email protected]

Dünyada Birleşmiş Milletler’e üye yaklaşık 200 ülke var. Bildiğimiz kadarıyla, bu ülkeler arasında sadece üçünün anayasasında bir şahsa ya da onun ideolojisine atıfta bulunuluyor. Sözde İslam cumhuriyeti İran’da Ayetullah Humeyni’nin, dünyanın en dışa kapalı ülkelerinden biri olan ve diktatörlükle yönetilen Kuzey Kore’de Kim il-sung’un, Türkiye’de de Atatürk’ün ismi anayasada geçiyor.

He bir de 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” diye bir garabet var bu ülkede. Böyle bir kanun da dünyanın hemen hiçbir ülkesinde yok.  

Garipliğin bir başka veçhesi, 5816’nın Demokrat Parti’nin (DP) ülkemize bir armağanı(!) olması.

Evet evet, Atatürk’ün adını anayasaya ilk kez sokan 27 Mayıs darbecilerinin gadrine uğrayan DP çıkarttı bu kanunu. 1940’ların sonunda CHP’nin oy uğruna işbirliği yaptığı Ticaniler tarikatının Atatürk heykellerine yönelik saldırılarını gerekçe gösterip, 25 Temmuz 1951 tarihinde Meclis’ten geçirdiler 5816 sayılı yasayı.

Aslında Atatürk heykellerine yönelik saldırılar işin bahanesi. 5816’nın çıkmasındaki asıl sebep, “eziklik psikolojisi” ve “birilerine yaranma duygusu”ndan başka bir şey değil. 

Bugün bazı AK Partililer arasında da çokça şahit oluyoruz bu duruma.

Öyle ya, Demokrat Parti, CHP’lilerin bile “anayasaya aykırı” diye itiraz ettiği mahut kanunu, kraldan fazla kralcılık yaparak çıkartmıştı. Şimdi de bir kısım Atatürkçülerin dahi savunmakta zorlandığı o kanunu bazı AK Partililer canhıraş bir şekilde müdafaa ediyor.

Neresinden bakarsanız bakın, ortada tuhaf bir tablo var. 

Neyse, konuyu dağıtmayalım.

¥

Dediğimiz gibi, yaklaşık 70 yıl önce çıkarılan ve üzerimizde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanmaya devam eden bir kanunla karşı karşıyayız. Üstelik, bu kanun, koruduğu Atatürk’ün yönetim sistemi olarak benimsediği “cumhuriyet” mantalitesiyle de taban tabana zıt.

Cumhuriyeti krallık ve sultanlıklardan ayıran en önemli noktalardan biri, “kişiye özel yasa yapılmaması” değil mi? Hâl böyleyken, biz niye kişiye özel yasa yapıyoruz?

Atatürk, “Benim herkesin dışında olduğuma dair bir yasa yoktur” diyor, biz bu sözlerin sahibini “herkesin dışında” göstermek için kanun çıkartıyoruz.

Allah aşkına, “Benim manevî mirasım bilim ve akıldır” diyen Mustafa Kemal’le ilgili nice bilimsel çalışmanın Atatürk’ü Koruma Kanunu’na kurban edilmesinin makul bir gerekçesi öne sürülebiliyor mu?

Sahibinin elinden kaçan bir inek, okul bahçesine girip Atatürk büstünü devirdi diye bile anında soruşturma başlatmanın hukuki bir açıklaması yapılabiliyor mu? (Tam da burada, “Gülsüm” adı verilen o ineğin, ceza almaktan korkan sahipleri tarafından bir başkasına satıldığını, “Gülsüm”ün yeni sahibinin ise “Normalde huysuz bir hayvandı ama, sürgüne geldiği İnekpınarı’nı sevmiş olsa gerek ki artık huysuzluk yapmıyor” dediğini hatırlatalım.)

¥

Unutulmamalı ki, Atatürk’ü hakaretten korumakla, onu eleştirilemez hale getirmek çok farklı şeyler. Zaten bu gerçeği, 10 Kasım münasebetiyle son günlerde yaşadığımız gelişmelerle de müşahede ettik.

Hepiniz gördünüz, 10 Kasım günü Edirne’de bir genç kız “Atatürk’e ve hatırasına alenen hakaret”ten tutuklanıp cezaevine gönderildi.

Genç kızın, “Atatürk ilah değil. Allah’ın kanunları var. Atatürk Batı’nın kanunlarını getirdi” dediği için tutuklandığı söyleniyor. Aslında olayın, polis memurlarının işgüzârlığının bir sonucu olduğu da iddia ediliyor. Buna göre, tutuklanan şahıs, törenlerin başladığı esnada yolda yürürken “Bu bir kıyamdır” diye kendi kendine mırıldanmış, Atatürk’e yönelik tek bir kelime dahi etmemiş, ancak o esnada orada bekleyen polisler “Meydanda Atatürk’e yönelik hakaret içeren ifadeler kullandı” şeklinde tutanak tutmuş. Üstelik söz konusu zabtın tutulmasının ardından 118 avukat olaya müdahil olarak şahsın tutuklanması için çabalamış. 

Bu iddialar gerçekse durum vahim. Çünkü bu, “kumpas”tan başka bir anlama gelmez. Yok öyle değil de genç kız, hakikaten “Atatürk ilah değil. Allah’ın kanunları var. Atatürk Batı’nın kanunlarını getirdi” dediği için tutuklandıysa, en az diğeri kadar bu durum da vahim. 

Öyle ya, “Atatürk ilah değil” demek, bu ülkede suç olmasa gerek.

Hem, “Atatürk ilah değil” demenin tecziye edilmesi (mefhum-u muhalifinden bakıldığında) onu bir “ilah” olarak görmek anlamına gelmez mi? 

Böylesi bir kararla, herkes, “Türk’ün dininin Kemalizm olduğu” safsatasına inanmaya icbar edilmiş olmaz mı?

Ne yani, şimdi bizler de Yahudi Munis Tekinalp’in (ki bu ismi de takmadır. Gerçek ismi Moiz Kohen’dir) “Kemalizm dini” için yazdığı “Yeni Amentü”de tadat edilen zırvalara mı inanacağız?

5816 tepemizde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanıyor diye, “Biz sana tapıyoruz! Varsın, Teksin, Yaratansın! Sana bağlanmayanlar utansın!” diye sayıklayacak mıyız?

Ne yapacağız yani, bir kısım meczupların dillendirdiği gibi “ezan”ı “Atatürk ekber! Atatürk ekber!”“mevlid”i de “Mustafa-yı ba-Kemal’e essalat!” diye mi okuyacağız?

¥

Atatürk ilah değildir beyler. O da tıpkı bizim gibi “naçiz vücudu toprak olan” bir fânidir. Hatalarıyla-sevaplarıyla, doğrularıyla-yanlışlarıyla tarihin sayfalarında yerini almış bir “insan”dır.  

Bu yüzden diyoruz ki, Atatürk özel bir koruma kanunuyla korunmamalıdır. Dolayısıyla, “eleştiri” ile “hakaret”i tefrik etmeyip aynı çuvala koyan (burada, sadece Atatürk’e değil, hiç kimseye hakaret edilmemesi gerektiğini söyleme lüzumu hissediyoruz. Zira bazı andavallar için böyle bir tavzih şart), Atatürk’ün akılcı ve soğukkanlı bir şekilde konuşulup tartışılmasına fırsat vermeyen, resmî ideolojinin dayattığının dışındaki her türlü aykırı düşünceyi boğan 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” bir an önce kaldırılmalıdır. Atatürk’e en büyük hakaretin, onu “koruyan(!)” 5816 olduğu unutulmamalıdır.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23