AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Erdem, Yeniakit gazetemize verdiği özel röportajda, “Gazze’de ateşkesin ilan edilmesi Gazzeli kardeşlerimiz adına önemli bir kazanım. Filistin toprakları Filistinlilerindir” diye konuştu.
AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Erdem, Gazze’de iki yılı aşkın süredir devam eden katliamların ardından varılan ateşkes anlaşmasını ve Türkiye’nin bölgesel rolünü gazetemiz Yeniakit'e değerlendirdi. Filistin halkına yönelik saldırıların tarihsel arka planını da hatırlatan Erdem, Türkiye’nin garantör ülke olarak ateşkes masasında yer almasının önemine vurgu yaptı. Türkiye’nin hem içerde hem dışarda barış ve güvenlik adına kararlı adımlar attığını ifade eden Erdem, İsrail’in yayılmacı politikalarına karşı milli birlik çağrısı yaptı. CHP’ye yönelik sert eleştirilerde de bulunan Erdem, milli iradenin yanında durmanın demokrasinin gereği olduğunu belirtti.
Yeniakit gazetesinde yayınlanan röportaj şu şekilde:
ATEŞKES GAZZELİ KARDEŞLERİMİZ ADINA ÖNEMLİ BİR KAZANIM
Gazze’de, iki yıllık katliamların ardından varılan ateşkes anlaşmasına ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz?
Öncelikle,1947’den bu tarafa Filistin topraklarında şehit olan tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekânları cennet olsun. Onlar, kendi vatanları, inançları doğrultusunda mücadele edenlerdiler. Son iki yıldır, 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlayan İsrail soykırımının üzerinden de iki yıl geçti. Tespit edilebilen 70 bine yakın, enkaz altında ulaşılamayan on binlerce Gazzeli kardeşimiz şehit oldu. Yüz binlerce Gazzeli yaralandı, sakat kaldı. Hastanelerde olan binlerce yaralı var. Onlara da Cenabı Hak’tan şifa diliyoruz. Hakkın rahmetine kavuşanlara da Allah’tan rahmet diliyoruz. Tabii iki yılı aşkından sonra Sayın Cumhurbaşkanım da son Birleşmiş Milletler toplantısına katılıp arkasından Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump ve bazı İslam ülkelerinin liderleriyle görüşmesiyle beraber başlayan bir barış süreci yaşanmış oldu. Arkasından ateşkes anlaşması imzalanmış oldu. Öncelikle bu anlaşmanın akıbeti hayrolsun diyoruz. Gazzeliler iki senedir topraklarından sürüldü. Gazze’nin büyük bölümü yıkıldı, yakıldı, tahrip oldu. İnsanlar, küçük bir alana, açık cezaevine hapsedildi. Yiyecek ekmek, içecek su bulamadılar. Halen de sıkıntı yaşıyorlar. Böyle bir aşamada uzlaşma zemini bulunup ateşkesin ilan edilmesi Gazzeli kardeşlerimiz adına önemli bir kazanım.
Onu vurgulamakta fayda var. İnşallah burada Gazzeli vatandaşların, Filistinlilerin hakları korunarak, bir ortak mutabakata ulaşılması da en büyük temennimizdir. Çünkü Siyonist İsrail devletinin amaçları belli. 1947 yılında kendilerine Filistin topraklarını devlet ilan ettiler. O günden bugüne yayılmacılıklarına da devam ettiler. En son 1967 yılında, büyük savaşlar ve toprak işgalleri yaşandı. Sonra özellikle Gazze’nin dışında diğer Filistin toprakları içerisinde de Batı Şeria bölgesinde El Halil’de küçük küçük mahalleler oluşturdular. Filistinlileri parça parça ettiler. Mahalle mahalle, köy köy abluka altına aldılar. Açık cezaevine dönüştürdüler. Girişleri çıkışları kimlik kontrolüyle yapılıyor. Ve yıllardır, 78 senedir Siyonist İsrail devleti Filistinli kardeşlerimize adeta kan kusturdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın başlangıçtan bu tarafa Filistin halkına sahip çıkması ve arkasından Gazze’ye yönelik soykırım sırasında da başta Birleşmiş Milletler olmak üzere gür sesle “dünya beşten büyüktür” derken dünyadaki hakim güçlerin üçüncü dünya ülkelerine karşı acımasızlığına vurgu yaparak mazlumların, sessiz çoğunluğun sesi oldu. Türkiye Birleşmiş Milletler’de (BM) ve dünyada ses getirdi.
Dün de Filistinli kardeşlerimizin yanındaydık, bugün de. Doğu Türkistan’da yaşanan mezalimin de karşısındayız. Oradaki soydaşlarımızın da yanındayız. Yarın da yanındayız. Dünyanın neresinde bir mazlum varsa, nerede hakları gasp edilip de mağduriyet yaşayan, dini, mezhebi, ırkı ne olursa olsun her mazlumdan yana Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarafız. Onun için de Filistin toprakları Filistinlilerindir, Doğu Kudüs Müslümanlarındır, kıyamete kadar Müslümanların kalacaktır. Buradan Doğu Kudüs merkezli bağımsız bir Filistin devletinin varlığı tüm Türk halkının da ortak beklentisidir. Gazze’de varılan anlaşmayla dört garantör ülkeden biri olduk. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak masada olmak çok önemli. Bu, devletimizin büyüklüğünü, itibarını gösterir. Garantör olmamız da orası için gerçekten bir hayat garantisi olacaktır. Evet, yani orada Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası ilişkilerde, BM nezdinde görev aldığı alanlarda, Avrupa’da, Balkanlar’da, birçok yerde şu anda bizim askerlerimiz var. Oralardaki devletler arasında barışın korunmasında aktif görev alan askerlerimiz var. Her var olduğumuz yerde bir güvence olarak algılanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin barış masasında, ateşkesin sağlandığı ortamda var olması Filistinli, Gazzeli kardeşlerimiz açısından çok önemli bir dayanak ve güvence. Çünkü İsrail’in en ufak bir yanlışına Türkiye Cumhuriyeti Devleti dur deme hakkına sahiptir gelinen durumda.
TÜRKİYE O BÖLGENİN TEMİZLENMESİNDEN VAZGEÇMEYECEK
İçeride ‘Terörsüz Türkiye’ süreciyle başlayan, terör örgütünün silah bırakarak kendisini lağvetmesi ve devamında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmaları sürüyor. Türkiye’nin, siyonist İsrail’in Gazze başta olmak üzere bölgeyi istikrarsızlaştırma girişimlerinin yaşandığı dönemde bunların önemini anlatır mısınız?
Son yıllarda, komşu ülkeler Irak ve Suriye’de çok ciddi olaylar oldu. Irak’ı Amerika işgal etti, parçaladı gitti. Katil Esad döneminde 14 yıldır çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Oradaki Türkmenlere karşı, Sünni Müslümanlara karşı Esad’ın çok zalimce saldırıları oldu. Suriye’den sürgüne çıkardılar Suriye vatandaşlarını. Ülkemize geldiler. Avrupa ülkelerine gittiler mülteci olarak. Akdeniz sularında binlerce Suriyeli hakkın rahmetine kavuştu. Kendi topraklarında 700 binin üzerinde Suriyeliyi öldürdüler. Ve iki komşu ülkede de ciddi anlamda kaos yaşandı. İşte böyle bir ortamda geçtiğimiz yıl Sayın Cumhurbaşkanımız yeni yasama yılı açılış merasiminde mecliste yaptığı konuşmada İsrail’in yayılmacılığı karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birlik ve beraberliği ve dimdik ayakta var olduğunu göstermek adına milli mutabakat dediğimiz kendi içimizdeki iç tahkimat ile ilgili, siyasi partilere, farklı düşünce gruplarına, kanaat önderlerine çok güzel ortak bir mesaj verdi. 86 milyonun kaderi birdir. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Çevremizde yanan ateşi görüyoruz. Hepimizin farkında olması lazım.
Bir tarafta Rusya-Ukrayna savaşı, diğer tarafta Suriye topraklarında yaşanan iç savaşla birlikte Amerika’nın buraya yerleşmesi ve ağır silahlarla güney sınırlarımızda tahkim olması, Suriye ile beraber Irak’ta yaşananlar ve son Gazze’ye İsrail’in yayılmacılık politikası çerçevesinde acımasızca girişi nedeniyle Türkiye’nin de tedbir almasını gerektiğini gösterdi. Ve orada da iç tahkimatla ilgili çok güzel bir giriş oldu. Akabinde de Sayın Devlet Bahçeli’nin terör örgütü PKK’nın silah bırakmasına yönelik çağrısı oldu. Arkasından İmranlı’ya heyetler gitti, görüştü DEM’liler ve Abdullah Öcalan’ın bir açıklaması oldu silah bırakma ile ilgili. Akabinde Mayıs ayı içerisinde bir başlangıç olarak, terör örgütü bir silah bırakma eylemi gerçekleştirdi. PKK da resmi olarak kongresini toplayarak kendisini lağvetti. İçeride herhangi bir sıkıntı yok. Türkiye toprakları içerisinde devletimiz şu anda, ülkenin her tarafında huzuru sağlayarak, vatandaşımızın refahının yükselmesine gayret ediyor. Güney sınırlarımızda özellikle Suriye topraklarında Fırat’ın batı kesiminde ciddi anlamda operasyonlar yaptık. Ama Fırat’ın doğu bölgesinde kuzey Irak’a kadar olan bölgede YPG/PYD varlığı halen devam ediyor. O ülkemiz adına ciddi bir sorun. Suriye Devlet Başkanı Şara’yla görüşmeler oldu. Biliyorsunuz zalim Esad’ın Suriye topraklarından çıkarılarak özgür bir Suriye devletinin oluşumunda Türkiye aktif rol oynadı. Katil Esad devrildikten sonra Suriye’de farklı bir hava oluştu. Suriye’nin toprak bütünlüğü, bölünmemesi Türkiye için çok önemli. PYD/YPG’nin elindeki sınır bölgelerini, enerji tesislerini ve barajları merkezi hükümete bırakmasına yönelik Suriye devletiyle görüşmeleri oldu, imzalar atıldı. Yıl sonuna kadar örgütün anlaşma şartlarını yerine getirmesi gerekiyor. Güney sınırımızda istikrar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin olmazsa olmazıdır. Türkiye Cumhuriyet Devleti o bölgenin temizlenmesinden hiçbir zaman vazgeçmeyecek. Çünkü güney sınırımızı biz tehdit altından kurtarmak zorundayız. Allah korusun, yarın güney sınırımızdaki Suriye topraklarındaki illegal yapı güçlenirse, terörist İsrail devletinin bir aparatı olur. İsrail’le direkt Urfa’dan, Mardin’den komşu olmuş oluruz. Bu nedenle ülkemizin güney sınırındaki güvenliğe büyük önem veriyoruz.
DOĞU KUDÜS FİLİSTİN DEVLETİNİN BAŞKENTİ O KIRMIZI ÇİZGİMİZ
İsrail’in Gazze’de ateşkes anlaşmasını imzalayarak çekilmeye başlamasında Türkiye’nin istikrarlı ve güçlü bir ülke olmasının etkisi de büyük değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir tarihi geçmişi var. Bir devlet aklımız var. Devlet politikası olarak kararlı ve dik duruşumuz var. Yani Türkiye, 30 yıl önceki devlet değil, 40 yıl önceki 70 sente muhtaç olan bir devlet değil. Onları Türkiye Cumhuriyeti aştı. Kimseye muhtaç değiliz. Devletin başında da Cumhurbaşkanımız gibi güçlü irade sahibi bir lider var. Karizmatik bir lider. Tüm dünya liderlerinin saygı duyduğu bir güçlü lider var. O da devletinden ve milletinden gücünü alıyor.
Kendi karakteriyle bütünleştirdiği zaman karşı cephede de yenilmez bir güç haline geliyor. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın karizmatik yapısı, şahsi ağırlığı, devletimizin güçlenmesi, Gazze’de Siyonist İsrail’in geri adım atmasını sağladı. Türkiye, baştan beri Filistinli kardeşlerimizin kendi topraklarında huzur içerisinde ve Yahudilerin onlara musallat olmadığı bir ortamda yaşamasını sağlamaya çalıştı. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Doğu Kudüs Filistin devletinin başkenti olacak. İsrail devleti orada varsa var. Ama Doğu Kudüs başkent olmak üzere Filistin devleti var olacak ve kıyamete kadar da var olacak. O bizim kırmızı çizgimiz. Türkiye’nin desteğiyle Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması noktasındaki adımlar da Gazze’deki ateşkesin sağlanmasında etkili oldu. Suriye topraklarında huzurun olması, Türkiye’de huzurun olmasına vesiledir. Bütüne bakıldığı zaman son haftalardaki gelişmeler Türkiye Cumhuriyeti Devleti lehinedir. Hem Filistin’de Gazze’de ateşkesin sağlanması, diğer tarafta Suriye’de huzurun hakim olması, bizim istikbalimiz açısından son derece önemli.
Hırsıza sahip çıkmak bir partinin yapacağı iş değil
Bölgemizde tüm bu baş döndürücü gelişmeler yaşanırken CHP, belediye başkanlarının tutukluluğunu bahane ederek sürekli siyaseti geren bir politika izliyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Ana muhalefet partisi CHP, bunları anlamadığını bir Ekim’deki açılışta Cumhurbaşkanımızı protesto ederek, meclis açılışına katılmayarak gösterdi. Yolsuzluktan içeri atılanlara sahip çıkmak çok ahlaki bir şey değil, etik de değil. Yani hırsızlıkla, yolsuzlukla anılıyorlar. O kadar iddialar var. Video kayıtları var, ses kayıtları var, belgeler var, paralar var. Bavullarla çıkan paralar var. Baklava kutusundan çıkan paralar var. Bunların hiç inkâr edilebilir yanı yok. Hal böyleyken, hırsıza sahip çıkmak ilkesel olarak bir partinin, ana muhalefet partisinin yapacağı iş değil. Burada çok yanlış yoldalar. Osmanlı Devleti’nin çöküşüne, yıkılışına vesile olan zemini hazırlayan, CHP zihniyetinin atası olan İttihat Terakki Cemiyetidir. CHP’lilere sorsan “biz İttihat Terakkinin devamıyız” der. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Jön Türküz” dedi. İşte CHP’nin atası İttihat Terakki Osmanlı düşmanlığı yaptı. Millet düşmanlığı yaptı. Sultan Abdülaziz’e 1876’da darbe yaptılar, öldürdüler. Osmanlı halifesi. Arkasından Sultan Abdülhamid’i 1909’da tahttan indirdiler. Darbe yaptılar. Bir sene sonra rahmetli oldu. Arkasından Balkanlar, Avrupa, Akdeniz ülkeleri elimizden çıktı. Sultan Abdülhamit’in gidişinden sonra İngilizler İsrail devletinin tohumunu Filistin topraklarına ekmeye başladı. Yani 1876’da Abdülaziz’i deviren zihniyetle bugünkü CHP zihniyetinin arasında hiçbir fark yok. Sultan Abdülhamit’i tahttan indiren 1909’daki İttihatçılarla bugünkü CHP yönetiminin anlayışı, fikri, ülkeye, insana, toprağa, vatana, bayrağa bakışında hiç zerre kadar farkı yok. CHP gerici ve çağın dışında kalmış bir parti.
MİLLİ İRADEYE SAYGISIZLIKTIR
CHP’li belediyelerde patlayan yolsuzluk skandalları, devam eden soruşturmalar ana muhalefet partisinin kamuoyunda sorgulanmasına yol açarken, Özel’in erken seçim istemesi ne anlama geliyor sizce?
Böyle durumdaki bir partinin iktidarın meşruiyetini sorgulayarak seçim istemesi abesle iştigaldir. CHP’li belediyelerin yönetimindeki şehirler bir bidon suya muhtaçken, sen hangi akla hizmetle seçim istiyorsun? Hangi hakla mevcut hükümetin, Cumhurbaşkanının meşruiyetini sorguluyorsun? 14 Mayıs 2023’te milletvekili, 28 Mayıs 2023’te de cumhurbaşkanlığı seçimi olmuş ve Sayın Cumhurbaşkanımız yüzde 52 küsur oyla cumhurbaşkanı seçilmiş. Milli irade tecelli etmiş. Burada bir meşrutiyet tartışması başlatmak, milli iradeye saygısızlıktır.
Bu röportaj, Yeniakit gazetesinin 12.10.2025 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.


