Prof.Dr.Sami ŞENER Mirat Haber'de yazdı: Türkiye’nin Batılılaşmadan sonra, bir türlü belini doğrultup, kendi kültür ve misyonuna bağlı bir politika takip edemediğini birçok araştırmacı söylüyor. Fakat, bu sıkıntıların en önemli tarafı, gençliğimizin giderek kendi değerlerinden uzaklaşması ve daha dar bir mantık ile yaşamaya başlayarak, kendi kimliğini kaybetme ile yüzyüze gelmesidir.
Prof.Dr.Sami ŞENER Mirat Haber'de yazdı: Türkiye’nin Batılılaşmadan sonra, bir türlü belini doğrultup, kendi kültür ve misyonuna bağlı bir politika takip edemediğini birçok araştırmacı söylüyor. Fakat, bu sıkıntıların en önemli tarafı, gençliğimizin giderek kendi değerlerinden uzaklaşması ve daha dar bir mantık ile yaşamaya başlayarak, kendi kimliğini kaybetme ile yüzyüze gelmesidir.
Çocuk ve Gençlerin sahipsizliği:
Çocuk ve gençlerin sahipsizliği, ailesiz kalması veya tamamen kendi haline bırakılmışlığı değildir. Onlara, kendi tarih, kültür ve ahlak değerlerinin yeteri kadar verilmemesi ve bunun getirdiği “yön bulamama” özelliğinin ortaya çıkmasıdır. Özellikle eğitim sistemi, neyi niçin verdiğini söyleyememenin belirsizliği içindedir. İkinci olarak eğitim, çocuk ve gence ahlaki ve sosyal özellikler kazandıramamaktadır. Eğitim amacını bugün bir genç insana sorsanız, mesleğe insan yetiştirmek, özelde ise belli bir mali imkana kavuşma yolu olarak söyleyecektir. Çünkü eğitim sistemimiz, tamamen kendi irademizle yürüyememekte ve hala Batılı düşünce ve metodun hakim olduğu bir alan halinde devam etmektedir. Ders kitapları da, tarih, kültür, ahlak gibi konularda, “tarafsız” bir bakış açısına sahiptir. Sanki, ilim adamının mukayeseli araştırma yapma ihtiyacına uygun, amaçsız bir bilgi malzemesi sunmaktadır. Bu milletin ideal ve varlık sebebi, tam olarak öğrenciye verilememektedir. Bu arada maalesef, Batı’nın kendi insan ve toplumunun ihtiyaçlarına uygun metotlar, bizim eğitim sistemimizin şeklini belirlemektedir.
Böyle bir ortamda, eğitimden yetişen nesiller; bir yandan kendi toplum, insan ve devlet anlayışının dışındaki bilgi ve anlayışlar ile yetişirken; diğer taraftan, kendi kültür ve değer sistemlerinden uzaklaşmakta ve çeşitli akımların birer bağlısı ve elemanı haline gelmektedirler. En önemlisi de milyonlara varan gençlerin, eğitimin bir ideal ve kimlik veremeyişinin neticesinde, kolaycı, tembel ve gözleri yüksekte, her şeyi başkalarından bekleyen ve kendilerini büyük işler(!) in adamı gibi gören, küçük işlere tenezzül etmeyen, hayalperest bir düşünce sistemi içinde, hiçbir şey yapmadan “asalak” bir halde, evlerinde bilgisayar ve sosyal medya ile pasif bir varlık gibi yaşamaya devam etmektedirler.
Gence ideal ve rol verebilme ihtiyacı:
Çocuk ve gençlerini, kendi kültür, hayat anlayışı ve bilgi sistemi ile yetiştiremeyen ve onlara, kendi vatan ve milleti için, ruh veremeyen bir sistem halinde, başka kültür ve sistemlere açık bir toplum haline gelmiş durumdayız.
Özellikle yayın ve kitle iletişim vasıtaları, bize ait olmayan hikaye, olay ve görüşleri alabildiğine sosyal medya ve medya ile verirken, bunlara karşı kendi değer ve anlayışlarımızı çocuklarımıza veremeyen “eğitim ve kültür”anlayışı ile olayları seyretmekteyiz. Bu durum, uzun yıllardan beri devam etmektedir.
Eğitim, Televizyon ve Medyanın çeşitli versiyonları, para kazanmak, şöhret olmak, şahsi isteklere uygun bir hayat yaşamak ve zorluk ve sorumluluklardan uzak bir yaşama felsefesi içinde olmak gibi, kabul edilemez ve sonucu belli olmayan tehlikelere açık bir gençlik oluşumu fikrine adeta imkan vermektedir!..
Aile, okul ve medya üçgeninde, bilgi ve irade tarafı neredeyse iptal edilmiş çocuk ve gençlerimiz, eğlence, zevk ve faydasız meşguliyetler ile “sanal bir dünya” insanı haline getirilerek, modern ve seküler çağın, “insanı; insanlığından uzaklaştıran” yaşayış felsefesi içine hapsetmektedir. Bu duruma da, birçoğumuz seyirci kalmaktadır!..
Eğitim sistemi, artık terbiye, ideal ve bilgiyi elde etmek konusunda, son derece yetersiz ve kuralsız bir şekilde, seviyesi gittikçe düşen bir gençliğe, neyi nasıl verebileceğini de bilmeksizin boşuna çaba sarfederek, kendi rolünü yapıyor gibi görünmektedir.
Artık, bu belirsiz ve tehlikeli gidişe son vermek için, öncelikle ebeveynlerin ve öğretmenlerin çocukları ile daha yakından ilgilenmeleri ve onları, yabancı ve hedefi ne olduğu bilinmeyen dünyadan, kendi bilgi, kültür ve ahlak dünyalarına çekmeleri gerekmektedir.
Bu konuda, aile ve devletin, değerli sosyolog, psikolog ve ilahiyatçı kadrolar ile gençlerin bu belirsiz ve yanlış yönelişlerine alternatif ideal, kültür ve sosyal çalışmaları hazırlatarak, çocuklarını yabancılaşma ve belirsizliğin karanlığından kurtarmaları icabediyor. Bu konuda, “sosyal rehabilitasyon” programları uygulama konusunda, şahsen destek sağlayabilirim…
Hükümetin, artık günlük siyasi tartışmalardan uzaklaşıp, genç insanı, ihtiyaç duyduğu ahlak, bilgi ve kültüre nasıl sahip olabileceğini yönelik sosyal ve psikolojik metotları bulma konusunda, uzmanlardan destek almaları önem taşımaktadır.
Medya ve Sosyal medyanın, yabancı bilgi, anlayış ve yaşama tarzları ile, gittikçe yozlaşan ve basitleşen genç insan kaynağını, daha da bilinçsiz bir hale getiren, batı kaynaklı kurgu, haber ve tüketim merkezli yayın ve programlardan uzaklaşması gerekiyor.
Kendi geleceğimizi emniyet altına alabilmek için, kurallarını kendimizin koymadığı bir hayat tarzından, kendi varoluş gerçeğimize dönmek ve fikri ve sosyal sistemimizi yaşama tarzı haline getirerek, bir yok oluşun önüne geçmek zorundayız.
Prof.Dr.Sami ŞENER