CHP, hukuksuzlukla anılan Tekaüt Meclis Başkanları üzerinden skandala imza attı! Hem hırsız hem sahtekârsınız
Kurduğu suç örgütü ile İstanbul’u ahtapot gibi saran ve 16 milyonun kanını emen eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun aklamak için darbecilerle, hortumcularla, hırsızlarla haşır neşir olan, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde Meclis Başkanı koltuğunda oturan tekaüt Meclis Başkanları devreye girerken, beraberinde büyük bir sahtekârlığa da imza atıldı.
Siyaset mühendisliğiyle nam yapan CHP güdümlü eski Meclis Başkanları üzerinden TBMM’de büyük bir skandal yaşandı. Vesayetle iç içe olan, CHP’nin akıl hocaları olarak bilinen ve yaşları 100’e dayanmış Hüsamettin Cindoruk, Hikmet Çetin, Mustafa Kalemli ve Cahit Karakaş’ı bir kez daha gaza ve tufaya getiren CHP’nin şaibeli yönetiminin vesayet kokan hamlesi tepki topladı.
BAŞARIR YİNE BAŞROLDE
Darbe ve koalisyon devirlerinde Meclis Başkanı koltuğunda oturan dört isim tarafından kaleme alındığı iddia edilen korsan bildiride İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması istendi. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın koluna takıp Meclis’e getirdiği 87’lik Hikmet Çetin’e sözde bildiri adeta zorla okutuldu. Ancak çok geçmeden büyük sahtekarlık da ortaya çıktı. Zira Karakaş’ın eşi Sirel Karakaş, 97 yaşındaki kocasının Ankara Güven Hastanesi’nde demans tanısıyla yatarak tedavi gördüğünü hatırlatıp, “Kendisi hukuki ve tıbbi açıdan farik ve mümeyyiz değildir. Başka bir ifadeyle Sayın Karakaş irade beyanında bulunabilecek bilinçsel yeterliliğe sahip değildir. Bu nedenle söz konusu metni okuması, anlaması, değerlendirmesi ve onaylaması mümkün değildir” ifadeleriyle kumpası ele verdi. Ayrıca eski üç başkanın korsan bildiriyle yargıya talimat vermeye kalkması ise infiale neden oldu.
SORUŞTURMA BAŞLATILMALIDIR
Akit’e konuşan Avukat Sinan Pak ise, şunları söyledi: “Diploma sahtekarları şimdi de Karakaş’ın ismine vasisinin onayı olmadan vesayet bildirisinde yer vererek skandal içinde skandalla imza atmaya devam ediyorlar. Korsan bildiriyle duyguda istismar, iyi niyette sahtecilik yaptılar. Yazık, çok yazık! Eski Türkiye’nin artıkları Cindoruk, Kalemli, Çetin gibiler ‘üstünler hukuku’nun uygulanması için gayret etmektedirler. Kim olursa olsun, hangi makamı doldurursa doldursun birinin mahkemeleri yönlendirmesi suçtur. Onun için derhâl İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması için ortak çağrı yapan dört eski Meclis Başkanı hakkında soruşturma başlatılmalıdır. . Buradan suç duyurusunda bulunuyoruz. Diğer yandan eski Meclis Başkanları’na bakıyorum ve kendimi ‘Bozacının şahidi şıracıdır’ demekten alamıyorum. Arınç’ın peşine takılan Cindoruk’un da Kalemli’nin de Çetin’in de sicillerini necip milletimiz bilmektedir. İmamoğlu’nu himayeleri altına almaya yönelenleri halkımız tanımaktadır. Cindoruk, geçmişte yargıyı talimatla veya brifingle yöneten bir cuntanın aparatı hâline gelmiş hükûmete hayat vermişti. Cindoruk, hatırımıza ‘Kendisi himmete muhtaç dede, Nerde kaldı gayriye himmet ede’ deyişini getirmektedir. Kukuk ve milli irade adına iyi bir sicili yoktur. Menderes’in avukatı olduğu palavrası da çökmüştür. Sağa monte edilmiş sol zihniyetin adamıdır. Kalemli ise önce ceylan derisi koltuk skandalıyla ilgili konuşsun!”
ÖZEL EVRAKTA SAHTECİLİK
Avukat Sakiye Pehlinvan da şunları dile getirdi: “Hukuki ve fiili ehliyeti olmayan birinin ismine yahut imzasına bildiride yer vermek ahlâki değildir. Bu, başlı başına ayıptır ve özel evrakta sahteciliğe girer. Onun için Başarır ve Çetin’in toplumla paylaştığı bildirinin hukuki anlamı, bağlayıcılığı yok. Karakaş’ı dışarıda bırakalım. Cindoruk, Kalemli ve Çetin namına yayınlanan bildirinin ehemmiyet taşımadığı muhakkak. Benim de kendi görüşümü yayınlamamın önünde mani yok. Fikirlerini yayabilirim. Bunların da kanaatleri bağlayıcı olmayıp siyasi manevra mahiyetinde. Bir dönem Meclis Başkanı olan şahısların yargıya müdahale edip etmediği de tartışılmalı. Öteden beri eski Türkiye’nin vesayet alışkanlığını bırakmayan CHP, mahkemenin alması gereken konumu belirleme hakkını kendinde görüyor. Bunu yargıya müdahale olarak da algılamıyor. Karşımızda çok örnek var. Ancak yargıya müdahale edilemez. Siyasilerin de devlet görevlilerinin de böyle bir hakkı yok.”
