• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Bu solun yeri çöplük

Yeniakit Publisher
2013-02-18 21:45:00 - 2013-02-18 21:45:59
Bu solun yeri çöplük

Türkiye’deki sol için “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sol yok” ifadesini kullanan solun önemli isimlerinden SODEP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, “Tek parti döneminin zihniyetiyle devam edenler, kendilerine sol diyorlar. Bu sol tarihin çöplüğüne gidecek”

EROL METİN/ANKARA
Solun önemli simalarından SODEP Genel Başkanı Hüseyin Ergün, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağduyuya fazlasıyla sahip bir lider. Eskiden TİP’in içerisinde yer alan, SHP Genel Başkanlığı yapan Ergün, başından beri silahı hak arama aracı olarak görmemiş, şiddeti asla tasvip etmemiş biri. Yani Hüseyin Bey, geçmişinde darbecilerle işbirliği yapan, sol terör örgütlerinin silahlı eylemlerini destekleyen ve hatta masumlara kurşun sıkmak için silah talimi yaparken, bir anda ‘liberal’ oluverip cebini dolduran solculardan değil. Hep aynı duruşu sergilemiş. SODEP lideri, Akit’teki söyleşisinde çok konuşulacak değerlendirmelerde bulundu:
- Başını CHP’nin çektiği Türkiye’deki sol akımların hep askerden medet umduğunu görüyoruz. Neden?
- Bütün sol akımlar böyle değil. Bazı sol akımlar böyle.
- Hangileri böyle?
- Türkiye’de sol akımlar dendiği zaman bunun serpilip gelişmesi 1960’tan sonradır. Ondan önceki sol akımlar küçük gruplar halindedir. İlk kitleselleşme Türkiye İşçi Partisi’nin 1965’te 15 milletvekiliyle Meclis’e gelmesiyle gerçekleşmiştir. Ondan sonra CHP 1966’da kendisinin ortanın solunda olduğunu ilan etmiş ve politika değişikliği izlenimi vermiştir. Yani CHP, biz ortanın solundayız diyerek, önceki izlenimlerini ortadan kaldırmak istemiştir.
“CHP HİÇBİR ZAMAN SOLCU
PARTİ OLMAMIŞTIR”
- CHP solcu bir parti mi?
- CHP bizim gözümüzde hiçbir zaman solcu bir parti olmamıştır. Ama CHP’nin içinde ve CHP’yi destekleyen, ona oy veren kitlelerin büyük çoğunluğu CHP’yi solcu gibi kabul ediyorlar ve bu kitlelerle CHP’nin hakiki durumu arasında bir çelişki var.
- Madem ki; CHP solcu değil, o zaman neden CHP’nin soldaki tekeli kırılamıyor? Neden alternatif bir parti çıkarılamıyor?
- Birincisi, algı meselesi. Geniş kitlelerin zihnine CHP’nin solcu olduğu gibi bir algı yerleşmiş bulunuyor. O yüzden de bu algıyı değiştirmek kolay bir şey değil. İkincisi, özellikle 1983’te 12 Eylül cuntası tarafından seçim yasasına konulan yüzde 10 barajı dolayısıyla insanlar şöyle bakıyorlar: Yeni çıkacak bir parti nasıl olsa yüzde 10 barajını aşamaz. Öyleyse siz en doğru fikirleri de söyleseniz, o barajı aşabilecek olanın arkasında toplanmayı pratik nedenlerle tercih ediyorlar. Bu da Türkiye’de dünyadaki ana sol akıma uygun sol bir partinin büyümesini engelliyor.
 - Hâlâ darbeciliği savunan solcular var mı?
- Tabii. Türkiye’de bazı sol kesimler, seçmenden oy alarak iktidar olamayacaklarını düşünerek, darbe gibi kestirme yolları seçtiler. Bu özellikle 1971-1980 darbelerinde ortaya çıktı. 1971’de 12 Mart günü öğleyin radyodan muhtıra yayımlandı. Bu muhtıra ile işte hükümet istifa etti ve yeni bir düzenleme yapılmak istendi. O gün Türkiye solunda o duruma karşı çıkan bir tek kuruluş vardı. O da o zaman Behice Boran başkanlığındaki Türkiye İşçi Partisi’ydi.
- Kendilerini askerin doğal müttefiki olarak mı görüyorlar?
- E zaten 12 Mart cuntası bir kazaydı. Çünkü 12 Mart cuntası, başlangıçta soldan çeşitli kesimlerle ilişki halinde bir cuntaydı. Fakat son anda Genelkurmay ve  komuta kademesi el koyunca bir durum değişikliği oldu. Bunu TİP’in dışındaki sol kesimler başta anlamadılar ve desteklediler. Nihat Erim hükümetini de desteklediler.
“BU SOL TARİHİN
ÇÖPLÜĞÜNE GİDECEK”
- Sol ne zaman içinden çıktığı halkın değerleriyle, inancıyla barışacak?
- Solun geniş kesimleri halkla barışıktır; ama solun kadroları içinde halkın değerleri konusunda katı laikçi tutum alan kesimler de var.
- Kendilerini solcu olarak tanımlayan bazı kesimler başörtüsüne bile tahammül etmiyor. Bu mu özgürlükleri savunmak?
- Bazıları tahammül etmiyor, bazıları ediyor;  ama sağın içinde de bazıları, herkes başını örtmelidir, herkes bizim gibi giyinmelidir diye düşünüyorsa…
- Sağda o tür düşünce pek yoktur.
- Var da az.
- Sol kadar değildir yani.
- Değildir doğru ama böyle bir tek tipleştirme sağın bir kısmında da vardır.
- Türkiye’de genelde tek tipleştirme, insanları belli bir kalıba sokmaya çalışma sol kesimde oluyor.
- Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sol yok.
- Türkiye’deki sol farklı mı?
- Türkiye’de eskiden kalma tek parti döneminin zihniyetiyle devam ediyorlar, fakat kendilerine sol diyorlar. Geniş kitlelerin algısı da bu. Dolayısıyla bu asla sol değildir. Sol insanlara, geniş kitlelere kaliteli yaşam vadeden, bunun için ülkeyi hızlı kalkındıran, özgürlük ve eşitlikleri bütün yığınlara yayan bir anlayıştır.
- O zaman Türkiye’deki bu solu nereye oturtacağız?
- Bu sol tarihin çöplüğüne gidecek. Çünkü dünyanın bugünkü gelişmesiyle, bugünkü anlayışıyla örtüşmeyen bir sol.
- Türkiye’deki sol?
- Evet bizim dışımızdaki sol.
- Bunlar silinip gidecek.
- Kesinlikle, hiç şüphe yok.
“BAŞÖRTÜLÜLER DE     KAMUDA ÇALIŞABİLİR Mİ?”
- Peki kamuda başörtüsü özgürlüğüne destek veriyor musunuz?
- Hiçbir sakıncası olmadığını düşünüyorum. Devlet kimseye kıyafet dayatamaz, kimsenin kıyafetini yasaklayamaz. Yeter ki edebe uygun olsun. Dolayısıyla başı açık da kamuda çalışabilir, başını örten de çalışabilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Bununla uğraşan bir devlet olamaz. İster inanç dolayısıyla, ister siyaset dolayısıyla, ister güzellik dolayısıyla nasıl giyinirse giyinir.
- Bu yasakçı zihniyete karşı tavır alır mısınız?
- Elbette ki alıyoruz ve her zaman, her yerde de söylüyoruz.
- Başörtüsünün kamuda serbestliğini isteyen kampanyalara da destek verir misiniz?
- Destek veriyorum, bu vesileyle de şimdi de destek vermiş olayım.
- CHP’li Süheyl Batum’un başörtüsüyle ilgili sözleri var. ‘Kamuda başörtüsü olmamalı, kızım başörtüsü takarsa üzülürüm’ şeklinde bir çıkışı oldu.
- Ben de diyorum ki; kızım isterse başörtüsü takar, isterse kısa kollu gezer. O onun bileceği iştir. Ben her iki durumda da kızımı çok severim. “MİLLET İRADESİNİ GASP
ETMEK İSTİYORLAR”- Halkların kardeşliği deyip masum insanların ölümüne sebep olan DHKP/C gibi sol terör örgütleri gerçekten kime hizmet ediyor?
- Bunlar bir takım kara güçlere hizmet ediyorlar. Asla halka, asla Türkiye’nin Türklerine, Kürtlerine, Araplarına, Çerkezlerine değil. Bunlar geniş halk kitlelerine sadece zarar veriyorlar. Dolayısıyla bunların ne solla ne de insanlıkla bir ilişkisi yoktur. Asla kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu son canlı bomba olayı da ilk değildir. Benim çizgim öteden beri bu tür şeylerin karşısında olmaktır.
- Solun bazı kesimleri, şiddeti iktidara gelmek için bir araç olarak görüyor. Böyle bir düşünce de var.
- Yani öyle görenler var. Bunlar aslında sol mol değil. Bir şekilde zor yoluyla millet iradesine başvurmadan iktidarı elde etmek isteyen gaspçılardır. Gasp etmek istiyorlar millet iradesini. Onun için bunu ne solla, ne demokratik sağla ilintilendirmek doğru değildir. Bunlar kara kuvvetlere hizmet eden odaklardır.
- Birileri Kürt meselesinden nemalanmaya mı çalışıyor?
- Eğer Kürt meselesi şiddet yoluna itilmeseydi, bugün çoktan hal olmuştu. Türkiye’de ne bu kadar ölüm olurdu, ne bu kadar kayıp olurdu. Ve Kürtler, Türkler ve diğerleri çok daha demokratik bir ülkede yaşayabilirlerdi. Şiddet ne Kürtlerin haklarının alınmasında mesafeyi kısaltmıştır ne de Türkiye’de demokrasiyi geliştirmiştir.
- Ama PKK yöneticileri ve PKK’ya yakın olanlar, eğer şiddete başvurmasaydık bu hakları elde edemezdik. Atılan bazı adımları şiddete başvurmamız sonucu elde ettik diye bir savunmada bulunuyorlar.
- Bu asla doğru değildir. Çünkü biz aynı zamanda siyasal İslam’ın da mücadelesini gördük, yaşadık. Önceleri siyasal İslam çeşitli partilerin içinde yer aldı. Sonra 1970’de Milli Nizam Partisi kuruldu ve kısa bir süre sonra kapatıldı. Milli Nizam Partisi’nden sonra bu arkadaşlar Milli Selamet’i kurdular. MSP kapatıldı, Refah Partisi’ni kurdular. 1996’da Erbakan Başbakan oldu. Refah Partisi kapatıldı, Fazilet’i kurdular. Fazilet kapatıldı, AK Parti ve Saadet olarak ayrıldı. Yani demek ki böyle demokratik bir çizgiyle çok daha başarılı olunuyor.
- AK Parti’yi mi örnek gösteriyorsunuz?
- Elbette AK Parti’yi örnek gösteriyorum.
- Şiddete başvurmadan…
- Siyasal İslam, şiddete başvurmadan ve bütün antidemokratik uygulamalara rağmen bunu yapmıştır.
- PKK da şiddete başvurmasaydı aynı şey olur muydu?
- Ben diyorum ki; Kürt davası şiddet yoluna sokulmasaydı, bugün çok daha iyi bir noktada olurduk. DEMİREL’İN DERİN KORUMASI!- Gençleri yanlış yönlere mi yöneltiyorlar?
- Kürt davası şiddete yöneltildi ama, ondan önce Türkiye solu ve özellikle gençlik hareketi de şiddete yöneltildi. Türkiye’de gençlik içinde ilk silah teklif edilen benim.
- Kim teklif etti?
- 1965’te Türkiye İşçi Partisi üyesi gibi gözüken bir arkadaş, Ankara’da bana dedi ki; bu sosyalizm demokratik yoldan olmaz, silahla yapılır; ve belinden de tabancayı çıkardı, koydu. Ben de dedim ki; git buradan, bir daha da gelme. O arkadaş gitti ama 1-2 sene sonra Demirel’in arkasında koruma polisi olarak televizyonlarda gözüktü.
- Tanıdınız mı?
- Evet. Ama sonra bazı arkadaşlarımızı kandırdılar veya ikna ettiler. Kısa sürede iktidara gelebileceklerini, kısa sürede sosyalizmi kurabileceklerini filan söyleyerek, silah vererek siz bir takım eylemler yapın, biz iktidarı devirelim diyerek gençleri kısa bir sürede kendilerine çektiler.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
- Bu memleketin bütün insanları kardeştirler. Farklı görüşlerde, inançlarda ve kanaatlerde olabiliriz; ama asla birbirimizin düşmanı değiliz. Biz yarışabiliriz ama demokrasi içinde yarışabiliriz. Daha fazla özgürlük için yarışabiliriz. Dolayısıyla siyasi mücadeleyi demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kaliteli yaşam için bir yarış olarak görmek lazım. Asla şiddet ve demokrasiyi zayıflatacak yöntemler kimsenin aklından geçmemelidir.
 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23