Kötü niyetli müttefiklerin Türkiye’yi savunma sanayii konusunda bir başka lige taşıdığını, Bayraktar Kızılelma ve TUSAŞ’ın Anka-3’ünün bu konuda ülkemizin gurur kaynağı olduğunu belirten Özay Şendir, "Bugün gördüğümüz Kızılelma ya da Anka-3, Milli Muharip Uçakların filoya katılacağı ve sayı olarak 200’ün üzerine çıkacağı 2035 sonrasına kadar çok daha gelişmiş halde olacak. Bu gördüklerimiz o zamanlarda yetersiz bulduğumuz uçaklar olacak ama fark etmez, bugün için tek başlarına bile öncü özelliği taşıyorlar" dedi.
Kötü niyetli müttefiklerin Türkiye’yi savunma sanayii konusunda bir başka lige taşıdığını, Bayraktar Kızılelma ve TUSAŞ’ın Anka-3’ünün bu konuda ülkemizin gurur kaynağı olduğunu belirten Özay Şendir, "Bugün gördüğümüz Kızılelma ya da Anka-3, Milli Muharip Uçakların filoya katılacağı ve sayı olarak 200’ün üzerine çıkacağı 2035 sonrasına kadar çok daha gelişmiş halde olacak. Bu gördüklerimiz o zamanlarda yetersiz bulduğumuz uçaklar olacak ama fark etmez, bugün için tek başlarına bile öncü özelliği taşıyorlar" dedi. Şendir, Milliyet gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:
"Kötü komşu ev sahibi yapar ya, kötü niyetli müttefikler de Türkiye’yi savunma sanayii konusunda bir başka lige taşıdı. Bayraktar Kızılelma ve TUSAŞ’ın Anka-3’ü bu konuda Türkiye’yi bir başka noktaya taşıyacak.
Elbette bunun için önce Milli Muharip Uçak Projesi’nin başarıyla hayata geçmesi gerekiyor.
Bugün gördüğümüz Kızılelma ya da Anka-3, Milli Muharip Uçakların filoya katılacağı ve sayı olarak 200’ün üzerine çıkacağı 2035 sonrasına kadar çok daha gelişmiş halde olacak. Bu gördüklerimiz o zamanlarda yetersiz bulduğumuz uçaklar olacak ama fark etmez, bugün için tek başlarına bile öncü özelliği taşıyorlar.
SİHA’ları konuşurken çoğumuzun atladığı nokta yerli roket sistemleri. Roketlerin menzili ve hızı arttıkça aynı uçak çok daha fazla fayda sağlar hale geliyor. Türkiye, artık kendi havadan-havaya ve havadan-karaya roketlerini üreten ülke konumunda zaman içerisinde menzil ve hız da artacaktır. Yine de tüm bunlar meselenin asıl önemli noktası değil.
Şu an sahip olduğumuz SİHA’ların Türkiye’ye sağladığı en büyük fayda, kaybı halinde kolay telafi edilebilir olması.
Bir diğer fayda, Türkiye Ege’nin her yanını saatte bin doların altında bir maliyetle gözetlerken, Yunanistan aynı görev için saatte binlerce dolar harcıyor. Bunu günde 24 saat, yılda 365 gün olarak hesapladığınızda ortaya çıkan tablo önemli hale geliyor.
***
Bir diğer çok önemli faydayı da Yunanistan üzerinden anlatayım: Türkiye, karadan karaya uzun menzilli Tayfun füzesini üretti ama Yunanistan’ın da ABD, Rus, Fransız yapımı füze savunma sistemleri var.
Bunlar sonsuz kaynaklar değil, attığınız zaman yerine hemen yenisini koyamıyorsunuz.
Türkiye bugün Tayfun’u ateşlemeden önce, Yunanistan’ın elindeki füze savunma sistemlerinin tamamının tükenmesini sağlayabilecek imkânlara sahip. Bu hem saha hem de müthiş bir ekonomik güç sağlıyor Ankara’ya.
Bir de not: Savunma sanayii işi aynı zamanda bir diplomatik buz kırıcı vazifesi görüyor. Almanya Başbakanı, Ortadoğu’da enerji turuna çıkmadan önce Suudi Arabistan’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştı.
Şu an göklerde Türkiye geriden gelip rakiplerinin önüne geçen ülke. Unutmayalım ki 1925’te ilk adımlarını attığımız yerli uçak sanayii, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gereksiz kalan yüzlerce uçağını bedava fiyata verip, yedek parça ve mühimmat konusunda bizi bağlı hale getirmesi sonucu yok olmuştu.
Bugün o çizgi geçildi ve Türkiye aynı hatayı ikinci kere yapmamaya kararlı.
Bu ülkenin parlak beyinleri, gençleri, idealistleri bugünlerde aslında bir destan yazıyorlar.
Siyasi nefretlerimiz nedeniyle yeterince gurur duyamadığımız bir destan bu maalesef."