“İslâm dünyasında yaşananları iç savaş, darbe yahut başka şekillerde görmüyorum. İslâm dünyasında bir İslâmî intifada var. İslâm dünyasında pek çok ülkede var olan totaliter rejimlere karşı İslâmî bir intifada yaşanıyor şu anda. Tunus’ta Habib Burgiba ve Zeynelabidin b. Ali’nin iktidarına karşı halk bir devrim yaptı. Ve Raşid Gannuşi’nin yönetimindeki Nahda Hareketi Partisi’ne Meclis’in büyük çoğunluğunu verdiler. Mısır’daki olaylar da aynı şekilde gelişti. Halk, askerî Mübarek rejimine karşı ayaklandı. İhvan-ı Müslimin hareketinin siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet Partisi’ne büyük bir teveccüh gösterdiler. Ancak asker, bir darbe gerçekleştirerek İslâmî hareketi iktidardan indirdi.”
Lübnan Cemaat-i İslâmiyesinin varlığı İhvan-ı Müslimin hareketinin yayılmasıyla alakadardır. Mısır’dan Arap alemine kadar yayılan İhvan-ı Müslimin hareketi malumunuz… Geçtiğimiz asırda; 1950’lerde, Lübnan’da İslâmî hayat tarzını kendisine dert edinen gençler topluluğu vardı, kimi Beyrut’ta, kimi Trablus’ta ve diğer illerde Kahire’den yayılan bu hareketi karşıladılar. Başından beri biz Cemaat-i İslâmî olarak İhvan terbiyesi ile terbiye olunduk. Burada aynı dönemde İhvan ile aynı fikirdeki İbadürrahman Cemaati vardı… Ancak siyasî ve askerî işlerle alakadar olmuyordu İbadürrahman Cemaati… Hayır işleriyle ve gençlerin eğitimiyle uğraşıyorlardı. Onlarla beraber çalışıyorduk ancak 1958 yılında İbadürrahman Cemaati’nden ayrıldık. O yıllarda Lübnan’da yaşanan devrimin ardından biz radyomuzu kurduk. 1964 yılına kadar adressiz bir şekilde yaşadık, bu arada insanlar bizi İhvan-ı Müslimin olarak biliyorlardı. Muctema adında bir dergi yayınladık, 1964 yılında da Beyrut’ta açtığımız merkezle Cemaat-i İslâmî’yi resmi olarak kurduk. Ve tabii ilk genel sekreterimiz Üstad Fethi Yeken idi. Ve daima şunu beyan ettiler; İhvan-ı Müslimin ile aynı fikriyata sahibiz. 1970’lerde mücahidler için askerî bir tanzim oluşturduk. Bu dönemde bazı konularda Filistinli hareketlerle de yardımlaşmamız olmuştu.
Ayrıca bu dönemde Lübnan askerinin bölünmesi gibi durumlar yaşandı. Aynı şekilde Hama’da İhvan-ı Müslimin ve Baas arasındaki olayların başladığı 1979 yılına kadar Suriye’nin işgali devam ediyordu. Bu dönemde İslâmî eğitim verdiğimiz 90 tane okulumuz vardı. Lübnan devleti sağlık hizmetleri sunmadığı için hastaneler kurduk.
İÇ SAVAŞ DEĞİL İNTİFADA!
- İslâm dünyasındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani Tunus’tan Pakistan’a İslâm dünyasında iç savaşlardan darbelere kadar pek çok olay yaşanıyor. Siz, kendi pencerenizden nasıl değerlendiriyorsunuz bu manzarayı?
- Ben İslâm dünyasında yaşananları iç savaş, darbe yahut başka şekillerde görmüyorum. İslâm dünyasında bir İslâmî intifada var. İslâm dünyasında pek çok ülkede var olan totaliter rejimlere karşı İslâmî bir intifada yaşanıyor şu anda. Tunus’ta Habib Burgiba ve Zeynelabidin b. Ali’nin iktidarına karşı halk bir devrim yaptı. Ve Raşid Gannuşi’nin yönetimindeki Nahda Hareketi Partisi’ne Meclis’in büyük çoğunluğunu verdiler. Mısır’daki olaylar da aynı şekilde gelişti. Halk, askerî Mübarek rejimine karşı ayaklandı. İhvan-ı Müslimin hareketinin siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet Partisi’ne büyük bir teveccüh gösterdiler. Ancak asker, bir darbe gerçekleştirerek İslâmî hareketi iktidardan indirdi.
İHVAN’IN KOLTUK HIRSI YOK
Şunu kesin olarak biliyoruz ki, İhvan’ın koltuk hırsı yok. Ama İhvan-ı Müslimin seçimlerden çekilseydi, asker seçimler vesilesiyle tıpkı Mübarek döneminde olduğu gibi Mısır’a hükmetmeye devam edecekti. Bildiğiniz gibi Doktor Muhammed Mursi’nin kaçırılmasının da aralarında olduğu pek çok kanunsuz iş yapıldı Mısır’da… Bu, tıpkı diğer bölgelerde olduğu gibi Mısır’da da devrimin merhalelerinden bir merhaledir. Mısır’daki olaylar durmayacak. Mısır halkının talepleri yerine gelinceye kadar Mısır’da halkın itirazları bitmeyecektir. Tıpkı bütün ülkelerde olduğu gibi…
- Bir anda İhvan-ı Müslimin hareketinin bu kadar hedef alınmasını neye bağlıyorsunuz?
- Hedef alınan İslâmî hareketlerdir. Bu çok açık bir şekilde görünüyor. Beklentileri sadece İhvan-ı Müslimin’i düşürmek değil, talepleri İslâmî programı, İslâmî düzeni Müslüman halkların hayatından almak. Bunu Müftü Ali Cuma da söylüyor. Batı, İslâmî programı hedef alıyor. Gayeleri İslâmî numuneyi bitirmek. Avrupa Birliği ve Amerika; Mısır’da İhvan-ı Müslimin, Sisi’nin uyguladığı taktiği uygulasa yine aynı şekilde mi duruş sergileyecekti?
- Ben, Lübnan özelinde de konuşmak istiyorum… Lübnan, iç siyasetinde çok ciddi kırılganlık arz ediyor. Siz nasıl okuyorsunuz Lübnan’daki durumu?
- Lübnan’da siyasi durum, ciddi bir karışıklık arz ediyor. Lübnan’daki taifelerden sadece birini oluşturan Hıristiyanların 1990’a kadar Meclis’te yüzde 56’lık koltuğu ellerinde tutuyorlardı. Bütün mezheplerden kendini Müslümanlar olarak tanıtan kesim ise yüzde 44…
Ancak bu tarihten sonra Meclis’te Hıristiyanlar ve Müslümanlar için yüzde 50’lik sisteme geçildi. Ama buna rağmen bu bir eşitlik değildir, çünkü her halükârda Lübnan’da Müslümanlar, Hıristiyanlardan fazladır. Lübnan nüfusunun yüzde 70’e yakını Müslümandır.
LÜBNAN’A HIRİSTİYANLAR HÜKMEDİYOR
Ancak şu anki sisteme göre Cumhurbaşkanı’nın Marunî olması, Genelkurmay Başkanı’nın Marunî olması, Lübnan Baş Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın Marunî olması gerekiyor. Yani Lübnan’a Hıristiyanlar hükmediyor. Burada bir eşitlik yok. Lübnan toplumu bunu istemiyor ama Hıristiyanlar, taifeci siyaset anlayışının devam etmesini istiyorlar. Çünkü bu sistem onların varlığını koruyor, bunu kendileri de söylüyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Millet Meclisi’nin süresi doldu, seçimlerin yenilenmesi gerekiyordu ancak yenilenmedi. Seçim Kanunları, Meclis’teki Hıristiyan ağırlığı sebebiyle uygulanamıyor. 3 ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var, Millet Meclisi seçecek, nasıl olacak?
- Yine, Hizbullah ile de aranızda bazı sorunlar var zannediyorum…
Biz ayda bir aramızdaki ihtilaflara rağmen Hizbullah ile görüşmeler gerçekleştiriyorduk. 2007 yılına kadar bu durumu sürdürdük.
Emel Hareketi ve Lübnan’ı işgal eden Suriye askeri ile ilişkileri sebebiyle görüşmelerimizi bitirdik. Hizbullah İran ve bütün Şia alemince destekleniyor.
LÜBNAN’IN GELECEĞİ SURİYE’YE BAĞLI
- Lübnan’ın geleceği hakkında neler söylersiniz?
Lübnan’ın geleceği Suriye’nin geleceğine bağlıdır. Suriye devriminin başlamasından bu yana kimse Lübnan’ın nereye gittiği konusunda bir şey söyleyemiyor. Aynı şekilde ben Hizbullah’ın da seçimlerin yapılmasına izin vermeyeceği düşüncesindeyim. Suriye’nin geleceği Lübnan açısından da büyük önem taşıyor. Suriye rejimi düşerse Lübnan’daki Hizbullah da düşecek, çok sayıda üyesini kaybedecektir.