Fatih Kaymakamlığına bağlı Fener Rum Kilisesinin başpiskoposu Bartholomeos, tahammül sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Ukrayna Ortodoks Kilisesini Moskova Patrikhanesinden ayıran Bartholomeos, yurt dışı ziyaretlerinde, kendini devlet başkanı gibi lanse etmesi dikkat çekiyor.
SEBAHATTİN AYAN İSTANBUL
Fatih Kaymakamlığına bağlı Fener Rum Kilisesinin başpiskoposu Bartholomeos, tahammül sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl ABD’ye giderek ekümenik ütopyasına taban arayan Fener Rum Patriği Bartholomeos, Roma’daki Katolik liderliğin ABD’nin eline geçmesiyle haçlı ruhunu diriltme rüyaları görmeye başladı. Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşı gerekçe göstererek Ukrayna Ortodoks Kilisesi’ni Moskova Patrikhanesi’nden ayıran, yurt dışı ziyaretlerinde kendini devlet başkanı gibi lanse eden Patrik, bu kez de 1700 yıl önce İznik’te toplanan ilk konsili referans alarak bu unvana meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Öte yandan kara papaz Bartholomeos, İznik’te düzenlemeyi planladığı programla yeni bir haçlı ittifakı kurma peşinde koşmaya başladı. Söz konusu anma programına, başta Katoliklerin dini lideri Papa olmak üzere birçok papaz ve rahip katılması bekleniyor.
EKÜMENİKLİK HAYALİ VAR
Konuyla ilgili olarak gazetemize özel açıklamalarda bulunan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Eğer bu yapı bir Türk kurumu olsaydı, resmî web sitesinin Türkçe olması beklenirdi. Ancak ne yazık ki bu kurumun internet sitesi Türkçe değil. Bu durum bile tek başına bir çelişki olarak karşımızda duruyor. Yunanistan Başbakanı ile yapılan görüşmelerde ise masada Yunan bayrağının yanı sıra bir de “Ekümenik Devlet Bayrağı” olarak adlandırılan, aslında herhangi bir resmiyeti olmayan bir paçavra bulunuyordu. Türkiye’nin, bu sembolün masa üzerindeki varlığını nasıl kabul ettiği ve bu durumu nasıl sindirdiği merak konusudur. Tarihsel olarak bakıldığında, Osmanlı döneminde “ekümeniklik” kavramı yalnızca Osmanlı topraklarında yaşayan Ortodoks Hristiyanları kapsıyordu. Örneğin, Rusya’daki Ortodoksların ruhani lideri İstanbul’daki Patrik değildi. Günümüzde ise bu unvan üzerinden “dünya Ortodokslarının lideriyim” iddiası taşınmakta ve adeta Papa benzeri bir dini-siyasi otorite talep edilmektedir. Yunanistan’da “Ekümenik polis” ifadesiyle yayımlanan resmi haritalarda İstanbul’un Sur içi bölgesi, ekümenik bir devletin başkenti gibi gösteriliyor. Bu durum sadece sembollerle sınırlı kalmıyor; siyasi taleplerin de habercisi oluyor. Burada laiklik hassasiyetine sahip olduğunu söyleyen kesimlere de seslenmek gerekiyor: Eğer Diyanet İşleri Başkanı ya da herhangi bir Müslüman din adamı bu tür siyasi sembollerle dış temaslarda bulunsaydı, “laiklik elden gidiyor” itirazları yükselirdi. Aynı hassasiyetin burada da gösterilmesi gerekmez mi?” dedi.
TÜRKİYE’NİN İÇİNİ OYUYOR
Fener Rum Kilisesinin başpiskoposu Bartholomeos’un herhangi bir uluslararası sıfatı olmamasına rağmen bağımsız devletlerin gerçekleştirdiği görüşmelerde yer aldığını ve bu durumun Lozan’ı deldiğini belirten Yaycı, “Bu şahıs (Fener Rum Patriği), Ukrayna-Rusya barış görüşmelerinde de yer alıyor. Geçtiğimiz hafta, 5-7 Mayıs tarihlerinde Antalya’da, Yunan basınında yer alan haberlere göre, Papalık yetkilileriyle birlikte “Yeni Haçlı Ruhu” temasını taşıyan ve İznik’ten başlayan bir toplantıya katıldı. İznik’teki bazı taş kalıntılar, Kültür Bakanlığı tarafından kilise kalıntısı olarak restore edilip müze haline getiriliyor. Bu da dini ve tarihi alanların belli niyetlerle yeniden kurgulandığını gösteriyor. Papa’nın Türkiye’ye gelişi ise resmi makamlarca değil, bu patrik tarafından sağlanıyor. Papa sadece bir din adamı değil, aynı zamanda bir devlet başkanıdır. Cumhurbaşkanı ya da Dışişleri Bakanlığı’nın daveti olmadan bu ziyaretin gerçekleşmesi dikkat çekicidir. Tüm bu adımlar “turizm” ya da “kültürel iş birliği” gibi kavramların arkasına saklanarak gerçekleştiriliyor. Ancak 1700 yıllık Haçlı geleneğini canlandırmak isteyen bu ruh, Türkiye’nin içini oymayı hedefleyen bir strateji olarak değerlendirilmelidir” açıklamasında bulundu.
HEDEF TÜRKİYE
Bartholomeos’un amacının Papalık devleti gibi bir devlet olduğunu ve Haçlı ittifakı için çalıştığını kaydeden Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Bu bağlamda “Yeni Roma” gibi kavramların toplantılarda sıkça dile getirilmesi, doğuyu yeniden yapılandırmak ve kültürel hâkimiyet sağlamak niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Görünen o ki hedef Türkiye’dir. Daha önceki dönemlerde, sağ hükümetler dahi bu tür taleplere izin vermemiştir. 1925 yılında Fener Rum Patrikhanesi, kuruluşunun 1600. Yılını kutlamak için başvuruda bulunmuş ancak Atatürk buna müsaade etmemiştir. Bugün ise, Atatürk’ü eleştirenlerin dahi cevaplaması gereken bir soru var: Atatürk’ün reddettiği bir şeye, muhafazakâr bir hükümet nasıl olur da onay verir? Bu tür çelişkilerin kamuoyu önünde tartışılması ve gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiği açıktır” ifadelerini kullandı.