• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Aziz Babuşçu: Erdoğan'ı karşılama gecesini anlattı

Yeniakit Publisher
2015-05-29 17:21:00 - 2015-05-29 17:30:08
Aziz Babuşçu: Erdoğan'ı karşılama gecesini anlattı

AK Parti İstanbul Milletvekili adayı Aziz Babuşçu, Gezi kalkışması sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk Havalimanı'nda karşılandığı geceyi anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi yaşamında belki de en önemli olaylardan biri Gezi eylemleri sırasında havaalanında yapılan karşılama, diğeri de "Paralel Yapı"yla mücadelede İstanbul’da yapılan milyonluk katılımın gerçekleştiği mitinglerdir. 

Uzun zamandır Ak Parti’nin İstanbul teşkilatını yönettikten sonra milletvekili olarak meclise girmeye hazırlanan Aziz Babuşcu’la hem seçim çalışmalarını, hem de gezi sürecinin karanlıkta kalan ayrıntılarını anlattı.

-Öncelikle teşekkür ediyoruz. Bizi misafir ettiniz yoğun seçim çalışmalarınız arasında. Nasıl gidiyor? Sabah başlıyorsunuz gece geç saatlere kadar süren çalışma içerisindesiniz.

Aslında bizim açımızdan dokuz seçimi geride bırakan bir teşkilat aidiyeti içerisinde çok tecrübeli ve bu tecrübesini kurumsal bir birikime dönüştürmüş bir yapıyız. Onun için sürekli sahada olan bir teşkilat açısından bizim için yeni bir şey yok yani süreci sadece temposunu artırarak ve yoğunlaştırarak sahada çalışmamızı sürdürüyoruz. Ben daha çok STK, imamlar, muhtarlar, STK temsilcileri, vakıf yöneticileri yani toplumda belirleyici bir özelliği olan kitleleri etkileme kapasitesi olan insanlarla bir araya gelip onlarla bu seçimin mahiyetini, bu seçimin ehemmiyetini Türkiye anlamında kader ve karar seçimi olduğunu dillendirmeye çalışıyorum. Elbette ki teşkilatlarımızın SKM irtibat bürolarının açılışlarında diğer esnaf taramalarında, gezilerinde, ev sohbetlerinde daha spesifik lokal ziyaretlerde çalışmalarda yani yoğun bir tempoyla koşuşturuyoruz.

Sahayı nasıl görüyorum? Saha daha önceki seçimlere nispetle başlangıçta daha sakindi. Daha sessiz bir seçmen tavrı vardı. Süreç içerisinde muhalefetin özellikle bu vaat yağmuru içerisindeki tutarsızlıkları, süreç ilerledikçe AK Parti karşısındaki cephenin niteliği, vasfı netleştikçe seçmen daha duyarlı oldu. Daha hassas ve daha refleks gösteren bir süreç içerisine girdik.

Hele şu günlerde AK Parti karşısındaki cephenin aslında Türkiye karşıtı bir cephe olduğu bu anlamda yarınlarını perdelemeye dönük bir provokasyonla bir senaryoyla karşı karşıya kalındığı gerçekliği, bu milleti bu vatanı bu vatanın değerlerini, medeniyetini seven aydınlık yarınları adına heyecan taşıyan bütün seçmenleri daha duyarlı hale getirdik.

Belki kararsız gibi duran, pozisyondan bir silkilme ile "ne oluyoruz!" anlamında bu cephenin ittifakının karşısında daha net refleks gösteren bir hale geldik.

Bu beni 7 Haziran akşamına dair çok daha ümitlendiriyor ve Türkiye'nin yarınlarına çok daha kararlı bir seçmen profili noktasına geldiğimizi gösteriyor. Bu halden memnunum. Buna rağmen sahada belki dokuz seçimi geride bırakmış olmanın yorgunluğu içerisinde kayıtsız kalabilecek bir seçmen profili hala var mıdır derseniz belki hala vardır diyemem ama çok daha agresif hale gelmesi gereken bu senaryoyu fark edip pozisyon alamaya sadece kendisinin değil etrafının da meselenin ehemmiyeti üzerinden harekete geçirmesi gereken seçmen profilleri olabilir. Sizin vesilenizle bu aracılıkla da o seçmen profilinin de bu tezgahın, bu senaryonun AK Parti karşısında bir şer cephesi değil Türkiye karşıtlığında bir ittifakın olduğunun sadece yerli iş birlikçi muhalefet değil uluslararası güç merkezlerinin de bu şer ittifakının da  aktif pozisyon aldığını ve her ikisine birden lojistik destek sağlayan paralel örgütünde var olduğu gerçeğinden hareketle hiçbir vatanseverin hiçbir AK Parti sempatizanının hiçbir AK Parti seçmeninin kayıtsız ve karasız kalmasının mümkün olmadığını bu anlamda hangi gerekçe olursa olsun küstüm, kırıldım, ben mesafeli duruyorum deme hakkının olmadığının ifade etmem lazım.

Onun içinde bu kader seçiminde bu Türkiye'nin seçiminde her bir vatandaşımızın, her bir AK Partili'nin, AK Partili olup olmamasına bakmaksızın bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine, geleceğine karşı endişesi, kaygısı olan her bir seçmen profilinin bu seçimde çok daha farklı bir duyarlılık ve kararlılıkla sandığa gitmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

- AK Parti karşısında olan grubun, Türkiye’yi ileri götürecek icraatlara karşı grup haline geldiğini söylediniz. Yaklaşık iki sene önce gezi kalkışmasını yaşadık. Türkiye gerçekten çok zor bir dönem geçirdi. O dönemde CNN’in, yabancı haber ajanslarının, BBC’nin yaptığı şeyler ortada. Nasıl geçirdiniz o dönemi? Bize biraz o bir zamaları anlatır mısınız?

Tabi o dönem aslında başlangıçta sanki bir çevre duyarlılığı etrafında bir araya gelmiş insanların tepkisi gibi algılandı, algılanmak istenildi. Ama çok kısa sürede görüldü ki aslında bizzat yine o provokasyonun içinde olanlar başrol oyuncularının ifade ettiği şekliyle aslında mesele üç beş ağaç meselesi değilmiş.

Ve biz orada gördük ki AK Parti karşıtlığında bugüne kadar bir araya gelmiş cepheye ilk defa uluslararası güç merkezleri de fiilen iştirak ettiler. Gezinin en temel vasfı bana göre bu yanıdır bu ayağıdır.

Türkiye 'de meşru seçilmiş bir iktidara karşı faşist, sandık itibarsızlaştırarak aslında sandığın her şeyi belirleyici bir rolünün olmadığı üzerinden hareketle bir başkaldırıyı, bir ayaklanmayı tezgâhladığı senaryosunu yazdı.

Bu senaryo içerisinde de uluslararası güç merkezleri fiilen aktif olarak yer aldılar. Hangi ayağıyla yer aldılar? Hani bizim bu ülkede AK Parti karşıtında bir araya gelen cepheyi temsil eden, organize eden bir merkezimiz var. O merkezde güçlü bir sermaye var, bir medya ayağı var ve bunlar AK Parti karşıtlığında her türlü tezgâhı her seçimde denediler. Bazen medyayı kullanarak kendi medya ayaklarını, bazen sermayeyi bazen sivil asker bürokratik tarafı, bazen de hepsini birden...

İlk defa Gezi'de uluslararası güç merkezinin medya ayağı aktif olarak yer aldı. Öyle bir yer aldı ki yazılan senaryoda kendilerine yazılan rolü oynamak için önceden konaklayacağı otellerin rezervasyonlarını, canlı yayın yapacakları araçların kira sözleşmelerini hazırlayarak beklediler ve Taksim'den sekiz saat boyunca CNN ve BBC körfez bölgesinde kullandıkları savaş muhabirlerini ve kasklarını da taktırmış olarak sekiz saat boyunca Dünya'ya canlı yayın yaptılar.

Dedikleri şuydu: Bu ülkede kendi halkına zulmeden bir iktidar vardır. Halk ayaklandı,  şimdi bu iktidar  halkı katlediyor imajıyla Dünya'nın müdahalesine imkân hazırlayacak bir zemin oluşturmak istediler ve gezi bu anlamda bizim yerli iş birlikçi muhalefetle uluslararası güç merkezlerinin ittifak ettiği AK Parti ve dolayısıyla Türkiye'yi bertaraf etme anlamında bir operasyondu ve bu operasyon tutmadı.

Nasıl tutmadı? İsterseniz onu da ifade edelim. Bu millet her zaman beklentilerini karşılayacak siyasi hareketleri ve liderleri bulmuştur.

Merkeze doğru yürüyüşünü o liderlerin arkasına takılarak kesintisiz olarak bu güne kadar sürdürmüş bir millet. Bu millet o günde geziyi o hareketin lideri kurucu genel başkanımız şimdi cumhurbaşkanımız yurt dışından dönerken havaalanına yüzbinler akın ederek kendi sloganını kendisi üreterek "Dik dur, eğilme, bu millet seninle!" diyerek geziyi bitirdi. Millet inandığı, güvendiği liderin arkasına düşerek onu o gün havaalanında karşılayıp o "Dik dur, eğilme!" sloganını atarak gezi hadisesini sonlandırdı.

-Bende onu soracaktım. Havaalanındaki o miting gibi karşılama belki de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatının en önemli dönüm noktalarından biridir. Ne oldu o gece? Cumhurbaşkanı Erdoğan yolda sizinle neler görüştü? O gece o kalabalık toplanırken nasıl bir hava vardı?

Sayın Başbakanımızı (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kastederek) anlamak konusunda ben herkesin yetersiz kaldığını düşünüyorum. Meseleyi bir tek Sayın Başbakanımız kavramıştı. Bazı isimler 'efendim oradaki topluluğun hepsini aynı kefeye koymayın. Orada normal, sıradan haklı tepkilerini iletmek için gelen iyi aile çocukları da var: Bunu ayrıştırın'falan gibi söylemlerle olayı anlamaktan uzak yorumlar yaparken meseleyi bir tek Sayın Başbakanımız o gün kavramıştı ve ona göre bir tavır ortaya koydu.

-Peki bunun nasıl kavramış olabilir? Çevresindekiler tam tersini söylerken, ”çiçek çocuklar onlar” derken o nasıl gerçeği farketti?

İşte Sayın Cumhurbaşkanımızı lider yapan şey bu ferasetidir, öngörüsüdür. 40 yıllık tecrübenin ona kazandırdığı basirettir. Olayları okuyabilme yeteneğidir. Bu ancak liderlere ait bir özelliktir. İşte O, onu görmüş okumuş, olayı anlamaktan uzak, etrafında bu telkinlerde bulunanları da terslemişti. Onun için de yadırganmıştı belki o zaman.

O akşam, sayın Sayın Başbakanımıza (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kastederek) bir karşılamanın yapılıp yapılmayacağı ile ilgili durum net değildi.

Karşılama üzerinden gezi sürecini destekleyen basın provokatif bir hava oluşturmuştu  twitter üzerinden.

Başbakan’a havaalanında büyük bir karşılama yapılacağı söyleniliyor denilerek bir provokasyon, belki de geziyi o çatışma zeminine taşıyacak bir hazırlık içerisine girmiş bir süreç başlamıştı.

Ama ben evlere hapsettiğiniz bu teşkilatı, bu %50'yi nasıl dengeleyeceğimize dair kendimce de bir arayış içerisindeyim.

O süreçte bir takım telefon görüşmeleri oldu genel merkezimizle. Öyle bir şeyin yapılıp, yapılmaması konusunda pek çok çelişkili bakış açıları ve değerlendirmeler dinledim.

Nihayetinde Sayın Başbakanımız ile direkt görüşmek istedim.

Sayın Başbakanımızdan o gün anladığım şey şuydu: Etrafındaki telkinlerle öyle bir bunaltılmış ve yorulmuştu ki ben görüştüğümde dedi ki ''Ben hiç kimseden bir şey istemiyorum. Kimseye bir şey söylemiyorum!'' O an karar vermiştim. Bu karşılamayı yapmalıydım.O andan itibaren kimseyle görüşmedim.Sadece harekete geçtik.

Nihayetinde attığım Twitter mesajıyla şunu demiştim: "Havaalanına doğru öyle bir sevgi seli var ki bunun karşısında durmak mümkün değil. Biz artık sadece bunu koordine etmeye çalışıyoruz"

Ve havaalanında yüz binler oraya gelerek 'Dik dur eğilme, bu millet seninle!' haykırışlarıyla geziyi bitirdi. O gün hem siyaset açısından hem Türkiye'nin geleceği açısından önemli bir tarihi kırılma anıdır.

- Bir başka kırılma anı da milyonluk mitinglerdi. Cumhurbaşkanlığı sürecinde paralel yapının iyice ortaya çıktığı, çok yoğun bir şekilde kaset savaşlarının yaşandığı günlerdi. O mitingler hakkında ne anlatabilirsiniz?

O mitinglerin anatomisinde de yine AK Parti karşıtlığında bir araya gelen cephenin AK Parti'yi bertaraf edebilmek için ne pahasına olursa olsun bir bilenmişlik, her yolu meşru gören bütün provokasyonları ve sosyal mühendislik hesaplarını devreye soktukları bir süreçte o mitingler gerçekleşti.

Bizim yaptığımız sadece bu cephenin, bu şer ittifakının mantığını, aklını ortaya koyup resmederek milletle paylaşarak, milletin çok partili hayattan itibaren arkasına takıldıkları ve o merkezi dönüştürmeye dönük liderlerin mücadelesine kanal açarak yol göstermekten ibaret olur sadece.

Biz bunu yaptığımızda millet geçmişte nasıl sahip çıkmışsa o gün Ak Parti'nin lideri Sayın Başbakanımız'a, kurucu Genel Başkanımıza sahip çıkmaktan ibaret bir yol gösterici olmuştur sadece işte o Kazlıçeşme'den Yenikapı'ya, Maltepe'ye kadar o alanı dolduran bu milletin özlemi, hasreti olan bu yürüyüşünün o merkeze doğru olan yürüyüşünü sürdürme kararlığı ile o kararlılık o meydanları doldurdu. Bugün de aynı kararlılık bu seçimi, 7 Haziran'ı o anlamda dokuz seçimdeki provokasyonların sosyal mühendislik hesaplarının tamamından daha önemli hale getiren bu onuncu seçimi karşımıza çıkardı.

İşte bu seçime de  o duyarlılık ve o hassasiyet o perspektiften bakmak gerekiyor. Bu seçimin bir Ak Parti başarısı ya da başarısızlığı anlamına gelecek bir seçim değil, Türkiye'nin kader seçimi olduğu bilinci içerisinde hazırlanmak ve ona göre yönlendirmek gerekiyor. Şu an bizim yaptığımız da o.

-Son sorumu da şöyle soracağım ; Bunu size Ak Partili olarak sormuyorum. Cevabı Aziz Babuşcu’ya soruyorum. Özellikle ilk defa oy verecek olan genç seçmenler var ve belki  7 haziran da tatile çıkmış olacaklar, tatile gitmek isteyenler var. Bu seçmenlere tavsiyeniz nedir?

Seçime ilgi noktasında duyarsız olan varsa önce onlara şunu söylemek isterim: Hangi gerekçeyle olursa olsun -küsmüş, kırılmış, incinmiş de olabilirsiniz- ama emin olun hiçbir gerekçe bu seçime kayıtsız kalmayı, ilgisiz kalmayı haklı gösteremez.

Biz AK Parti tabanı, seçmeni, teşkilatları kendi içimizdeki muhakemeyi ve muhasebeyi yapar sorgulamamızı da gerçekleştiririz ama bu seçim hiçbir gerekçeyle sandığa kayıtsız kalmanın, ilgisiz kalmanın haklı dayanağı olamaz.

Bu ihanete eşdeğer bir duruş olur sonra bunun vebali ve vicdan sızısı içerisinde bir ömür hesap veririz. Hiçbir gerekçe ile seçime ilgisiz kalamayız. Tam aksi bu seçimde geride bıraktığımız dokuz seçimden daha farklı olarak sadece kendimizin sandığa gitmesi değil. Çevremizi, arkadaşımızı, eşimizi, dostumuzu yurtiçinde yurtdışında nerede olursa olsun bu tarihi seçimin hassasiyeti ve duyarlılığı üzerinde sandığa taşımak gibi ilave bir yükümlülüğümüz olması lazım.

Genç seçmenlere de ilk defa bu seçim de oy kullanacak genç kardeşlerime de onların hatırlamadığı, onların bilmediği bir Türkiye'den bugünlere geldiğimizi bugün sahip oldukları imkanlarla yetinerek daha fazlasını talep ederken yarın koalisyon dönemlerini Türkiye'ye geri getirerek bedel ödettirecek bir Türkiye'nin maliyetine asla katlanamazlar Evet bugün bir Türkiye var ama bu Türkiye'ye hangi koşullardan geldiğimizi lütfen evlerindeki babalara, annelere, amcalara sorarak tercihlerini buna göre yapsınlar. Bugün sağlanan imkanlara kolay gelinmedi. Bu imkanlar çok kolay kaybedilebilir bunu göz önünde bulundurarak tercihlerini yapsınlar diye de sevgili gençlerimize tavsiyede bulunmak isterim.

Ülke Haber

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23