Avrupa Birliği’ni kuranlar AB Kuruluş Anlaşması olarak kabul edilen Maastricht Antlaşması’nı imzalarken Avrupa adına ne büyük hayaller ve amaçlar ile imzaları atmışlardı.
Demokratlar Platformu
Genel Sekreteri
Av. Yurdal Kılıçer
Belki de Avrupa’yı tek parça olarak soğuk savaş döneminin ABD gibi büyük güçlere karşı süper güç yapmayı hedeflemişlerdi. Ancak, bugün gelinen noktada Avrupa Birliği, ABD’ye siyasi, ekonomik, güvenlik, askeri ve stratejik olarak bağlı ve hatta bağımlı hale gelmiştir. Avrupa Birliği bugün ABD karşısında bırakın özgür ve bağımsız olmayı özerkliğini bile kaybetmiş, ticaret, enerji, savunma, dış politika gibi hayati alanlarda dahi kendi çıkarlarına aykırı bile olsa ABD’nin önceliklerini ve çıkarlarını desteklemek zorunda kalmaktadır.
Avrupa Birliği, Çin’in 1842 yılında yenilgisi sonrası İngiltere ile yaptığı İngiltere ile Çin imparatorluğu arasında yapılan serbest ticaret anlaşması adı altındaki İngiltere’nin Çin’e dayattığı Nankin Anlaşması benzeri bir ‘aşağılanma göstergesi’ ABD ile gönüllü olarak yapıyor. 27 Temmuz’da açıklanan Amerikan Mallarının Avrupa’ya serbest girişine izin veren ancak Avrupa’dan ABD’ye yapılan ihracaata %15 gümrük vergisi uygulayan ticaret anlaşması ancak Çin’in savaş sonrası imzaladığı Nankin anlaşması ile benzeştirilebilir. Bu gümrük anlaşması ABD ile Avrupa arasında “yatırım” şekline sokulmuş bir haraç niteliği taşımaktadır. Bu anlaşma uluslararası strateji uzmanları tarafından ABD’nin stratejik hegemonyasını konsolide ederken AB’nin ekonomik özerkliğini sorgulatan bir kapitülasyon olarak değerlendirilmektedir. Bu Anlaşma ile Avrupa, Trump’ın görev süresi sonuna kadar Amerikan enerji sektörüne 750 milyar dolar, Amerikan ekonomisine 600 milyar dolar yatırım ve 40 milyar dolarlık çip almayı taahhüt etti. ABD ise benzer bir taahhütte bulunmadı.
Avrupa Birliği’nin ABD karşısındaki koşulsuz ve gönüllü teslimiyeti sadece ekonomi -ticaret alanında da olmadı. Avrupalı ülke liderleri kendi ülkelerinde süren ve kendi ülkelerinin geleceği ile alakalı Trump ile Putin arasındaki toplantıyı ‘bekleme salonlarında ve ikincil, itilmiş rollerle seyretmeye’ rıza gösterdi. Nitekim bu durumu ABD’nin önde gelen ve Devlet’in önemli kanatlarından birinin yayın organı olan Washington Post şu sözlerle alaya aldı, Avrupa liderleri ile dalga geçti; ‘zamanın gerisinde kalmış görünmemek için çırpınıyorlar.’ Esasen Avrupa Birliği ve Avrupa Ülkelerinin ABD karşısındaki durumu Avrupa Ülkelerinin bir zamanlar sömürge ülkelerine uyguladığı emperyalist kibre ve aşağılamaya çok benzemektedir. Avrupa’nın ABD karşısındaki bu aşağılanmayı göze olan teslimiyet öyle içselleştirilmiştir ki, Eski Hollanda Başbakanı ve mevcut NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, haziran ayında düzenlenen Lahey’deki NATO zirvesi öncesi Trump’a ‘Babacık’ şeklinde mesaj atmıştır.
Avrupa Birliği Ülkeleri, kuruluşundan bu yana ABD’nin kontrölünde olan ve esas amacı her zaman Avrupa’nın askeri, siyasal ve stratejik olarak ABD’ye bağlılığı ve bağımlılığını güvence altına almak olan Nato’nun Doğu Avrupa ve dolayısı ile Rusya’nın etkisindeki ülkelere genişlemesini destekleyerek, Ukrayna Savaşı’nda göründüğü gibi kendi ekonomik, güvenlik, stratejik çıkarlarını tehlikeye attıklarının farkına bile varamadılar.
Avrupa Ülkelerinin Ukrayna Savaşı’ndaki tutumları kendilerini hem ABD’den hem de Rusya’dan uzaklaştırıp, Dünya siyaset sahnesinde geri plana atılmalarına neden olmuştur. Avrupa’nın bu öngörüsüz tavrı kendilerini hem güvenlik ve askeri olarak ABD’ye daha fazla bağlı ve bağımlı hale getirdi hem de Avrupa’nın sanayi ve günlük hayat için gerekli olan en büyük enerji (petrol-doğalgaz) tedarikçisi olan Rusya ile Kuzey Akım vs gibi önemli enerji projelerinin sabote edilmesine neden oldu. Bu durum hemen hemen tüm Avrupa’da ekonomik resesyona neden olmaktadır. ABD, Avrupa ile Rusya arasındaki husumeti devam ettirerek daha doğrusu devam etmesini sağlayarak, Avrupa’nın sanayi altyapısının aşınması, ekonomik olarak BlackRock gibi ABD devlet destekli sermaye gruplarına mahkum bırakılmasının da önünü açmaktadır.
Trump’ın Avrupa Ülkelerinin milli gelirlerinin şu ana kadar olduğu gibi yüzde ikisini değil yüzde beşinin NATO’ya ayırması talimatının Avrupa Ülkeleri tarafından herhangi bir karşı çıkış ya da eleştiri olmaksızın anında kabul edilmesi Avrupa’nın ABD karşısında nasıl bir boyunduruk altına alındığını ortaya koymaktadır.
ABD’nin, Avrupa karşısındaki hegemonyası kültürel alanda da geçerlidir. İngilizce, Avrupa Birliğinin ortak dilidir. Avrupa’da yayın yapan pek çok yayın organı ve entelektüel ABD istihbarat örgütleri ile bağlantılı German Marshall Vakfı, Üçlü Komisyon (David Rockefeller , Henry Kissinger ve Zbigniew Brzezinski) Bilderberg grubunun ve Dış İlişkiler Konseyi, Aspen Enstitüsü gibi oluşumların etkisi ve fonlaması altındadır. Ayrıca 09.09.2025 tarihinde Yeni Akit Gazetesi ve https://www.yeniakit.com.tr/haber/veri-savaslarinda-yeni-donem-avrupa-ve-amerika-uzlasti-mi-1952962.html sitesinde yayınlanan ‘’Veri savaşlarında yeni dönem: Avrupa ve Amerika uzlaştı mı?’’ başlıklı yazımızda da belirttiğimiz gibi, Avrupa Birliği, ‘ABD’ye kişisel verilerin aktarılması’ hususunda da çok büyük tavizler vermiş, Avrupa Kıtasında bu konuda uyguladığı pek çok kural ve kısıtlamalar hususunda ABD’yi muaf tutmuştur.
Sözün özü,Avrupa bugünlerde açıkça günyüzüne çıkan ancak uzun yıllardır var olan ABD karşısında hegemonik boyunduruk altında ‘aşağılanma yüzyılı’ diyebileceğimiz bir dönem yaşamaktadır.