Haydi Yolunuza…
Haydi Yolunuza...
REFİK TUZCUOĞLU
Dün İsmail Kılıçarslan Bey’le bir vesile ile telefon hasbıhalimiz oldu.
Bir gazeteci ile sohbete dalarsanız söz dönüp dolaşıp gündemdeki konulara geliyor.
“Gazze İttifakı” tartışmalarına dikkat çeken bir yorum getirdi değerli dostumuz. “Gazze İttifakı bir Selçuklu İttifakı”dır diye kestirip attı. Böğrümü bir elin dürttüğünü hisseder gibi oldum. Sonra zihnimde tarihi bir yolculuğa çıktım. Ortadoğu coğrafyasının şekillenmesinde Selçuklu’nun derin izleri olduğunu hatırladım. Şii Fâtımî diktatörlüğünün pençesinden Abbasi Halifeliği’ni kurtarmak Selçuklu Sultanlarının kudretiyle mümkün olmuştu.
Kudüs konusunda da Selçuklu hassasiyeti tarihi bir vakadır. Sultan Alparslan, Malazgirt Ovası’na Filistin coğrafyasında başlattığı askeri seferi yarıda bırakarak geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son konuşmasındaki “Kudüs İttifakı ve Malazgirt” vurgusundan rahatsız olan kesimlerin bu tarihi serüvenin mana ve muhtevasından ne kadar uzak olduğu aşikâr. Kudüs Fatih’i Selahattin Eyyûbî de Zengiler üzerinden Selçuklu sisteminin devamı olarak değerlendirilebilir.
Aslında bütün bu tartışmaların odağındaki temel konu kendimizi hangi medeniyet havzasına ait hissettiğimizle ilgili. Son yüz elli yıl, hangi istikamete yürüyeceğimizin mücadelesi ile geçti. Halen de nihai bir sonuca bağlanmış değil bu mücadele.
İTÜ Mezuniyet Töreni’nde Kur’an ayeti ile sahneye çıkan gençlere engel olmaya çalışanların verdiği görüntü de bu istikamet mücadelesinin farklı bir platformda yansıması. Kur’an-ı Kerim’den hayat düsturu olan bir Ayet-i Kerime’yle sahneye çıkan gençler bunun yerine modern kapitalizmin teorisyenlerinden Max Weber’in protestan ahlakına dair bir sözünü taşımış olsalardı aynı engelleme ile karşılaşırlar mıydı?
Ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaşadığımız coğrafyanın asli unsurları olan Türk-Kürt-Arap kardeşliğine vurgu yapmak yerine Batı değerlerine koşulsuz teslimiyete atıf yapsaydı… Mesela; Alman, İngiliz, Fransız hatta Yunanistan ile bir kardeşlik ittifakına temas etseydi Özgür Özel bu kadar tepki gösterir miydi?
“Türk ihtilalinin kararı, Batı medeniyetini kayıtsız şartsız kendisine mal etmek, benimsemektir… Bu karar o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki, önüne çıkacaklar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdurlar” diyen Mahmut Esat Bozkurt CHP’nin zihin kodlarını ifade eder.
Batılılaşma adına bu koşulsuz teslimiyetin ne getirip ne götürdüğü son yüzyılın analizinde mevcut.
Batı Modernizmini kıble gibi gören kadrolar Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokma basiretsizliği gösterdi ve koskoca imparatorluğun yıkılmasına yol açtı.
Millet Meclisi ve demokrasi vurgusu yapan aynı fikrin müdavimleri 1950’lere kadar milleti tek partiye mahkûm etti. Cumhuriyet döneminde yaşanan tüm darbelerin altından da hep onlar çıktı.
Modernizm, Batı demokrasisi ve ilericilikten dem vuranlar Türkiye’de halk demokrasisinin gerçek katilleri oldu. PKK terör örgütü de aynı zihniyetin hükümferma olduğu yıllarda ortaya çıktı.
“İslamcı Siyaset” diye suçladıkları devlet adamları on yıllardır bu zihniyetin açtığı hasarı onarmaya çalışıyor.
Adnan Menderes; “Yeter, Söz Milletindir” diye çıktığı gerçek anlamda demokrasi yolunda aynı çevreler tarafından idam edildi.
Turgut Özal devr-i iktidarında güncel ifadesiyle “Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik politikalarında vesayet sisteminin sayısız engellemesiyle karşılaştı. Şüpheli bir ölümle hayata veda etti.
Şimdi de Recep Tayyip Erdoğan vesayet sistemini yıkarken ve yarım asırlık terör belasına son verirken bundan rahatsızlar.
“Terörsüz Türkiye” sadece içe dönük bir hamle değil. Dışa dönük bir boyutu var aynı zamanda. Bölgesel etkileri olacak. Ve ne zaman Türkiye büyümek istese “Neo Osmanlıcılık” ile suçlanıyor. Demek ki; Osmanlı deyince bir büyüme, küresel bir etkiye ulaşma algısı hem içerde hem dışarda hakim kanaat. Osmanlı bizim tarihi gerçeğimiz ve dünde kaldı. Onu yeniden diriltmek zaten mümkün değil. Tamam da üç kıta yedi iklimde 600 yıl hüküm süren Osmanlı tecrübesine kapılarımızı tamamen kapatmanın mantıklı bir izahı olabilir mi? Neo Osmanlıcılık suçlaması Türkiye’nin büyümesinden korkan mandacı zihniyetin sendromu. Ümmetçilik suçlaması da öyle. Aslında bütün bu suçlamaların arka planında maskelenmiş bir İslam karşıtlığı var.
Siz, Batı modernizmine kapıkulu olacaksınız diye Türkiye büyümekten vazgeçmeyecek. Kılıçarslan’ın tespitiyle “Selçuklu İttifak”ı şanlı geçmişiyle ortada duruyor. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın kardeşliğinden kime ne zarar gelmiş?
Haydi yolunuza…