“Kayak” yap, ama “ayak” yapma Ekrem!
Biz mi abartıyoruz acaba? Ekrem İmamoğlu’nun şu Palandöken’deki kar tatilini çok mu büyüttük hakikaten? Gerçekten ortada dillendirilmesi gereken bir problem yok mu?
Bu soruları çoğaltmak elbette mümkün. Ancak mümkün olan her şey gerekli olmayabiliyor bazen.
Son günlerde yaşadığımız tatil tartışması da bize göre gerekli olmayan bir tartışma.
Öyle, çünkü İmamoğlu tastamam bu. Ne eksik, ne de fazla.
Adam tıynetinin gereğini yerine getiriyor en nihayetinde. Cibiliyeti bu yani.
Hani “Kendim olmak gibi bir huyum var” demişti ya hazret, işte o huyunun bir tezahürü şu tatil meselesi de.
Kendisine oy veren İstanbullular, İmamoğlu’nun “yeni nesil” siyaset tarzına bir an önce alışsalar iyi ederler kanaatimizce. Hem onlar için çok büyük bir sorun teşkil etmez bu durum zaten.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Tıpış tıpış gelip oy vereceksiniz” sözleri nasıl hazmedildiyse, İmamoğlu’nun tarz-ı siyaseti de hazmedilir nasıl olsa.
Hiç mi olmadı, Beypazarı sodası ile gargara yapılır, yine hazmedilir.
•
Şakası yok. İmamoğlu’na zarar gelmesin diye, kan kusup “Kızılcık şerbeti içtik” demeye razı olan bir kitleyle yüz yüzeyiz.
Düşünsenize, eleman “Palandöken’e Elazığ’daki sorumluluklarını yerine getirdikten sonra gittiğini” belirtiyor, lakin büyülenmiş seçmenin aklına “Peki ya senden hizmet bekleyen İstanbullulara karşı sorumlulukların ne olacak? İstanbul’u ‘16 milyon için çalışıyoruz’ afişleriyle donattın, fakat hiçbir icraata imza atmadın. Bu şehrin problemini kim çözecek” sorusunu sormak gelmiyor.
Kurnaz bir politikacı olan Ekrem de neticede vaziyeti fırsata çeviriyor. Yediği onca herzenin ardından, pişkin bir tavır takınarak kimseyi aldatmadığını ileri sürüyor. Milletten özür dileyeceği yerde, “Ben dürüst siyaset yapıyorum” diyor.
Allah aşkına, dürüst siyaset, karda gezip izini belli etmemek midir?
Yahu, kayak keyfini gazeteciler görüntülemese, çıkıp tek kelime etmeyecektin. Elazığ’da göstermelik birkaç fotoğraf çektirip soluğu Palandöken’de aldığın haberleri ortalıkta dolaşmasa, keyif çatmayı sürdürecektin.
Boş yapma. Biz seni artık yakından tanıyoruz.
Sen bu aymazlığının aynısını sel felaketi esnasında da yaptın.
Daha ötesi yok, belediye başkanı olduğun ve şiddetli yağış sebebiyle zarar gören İstanbul’u yüzüstü bırakıp Bodrum’a tatile gittin.
Kimse farkına varmasa, o tatili de gizleyecektin vatandaştan.
Aldatmamak böyle mi oluyor? “Milletin gözünü ustalıkla boyadım ne de olsa. Yan gelip yatsam da bu seçmen bana oy verir” diye mi düşünüyorsun yoksa?
•
Kayak yapsan da ayak yapma bize Ekrem Bey.
Üçkağıtçılığı terk et, kalıbının adamı ol.
“Her zamanki dobralığımız, titiz ve temiz ruhumla anlatacağım” sözünün bir gereği olarak anlat kamuoyuna hakikatleri.
“Son 400 günde aileme, bu tatil dahil 8 gün ayırabildim, derken yalan söyledim” de mesela.
“Ben aslında 400 gündür değil, 200 gündür belediye başkanlığı yapıyorum. Ayrıca sırf Bodrum tatilim bile 12 gün sürmüştü. Bunların dışında da irili-ufaklı kaçamaklarım olmuştu doğrusu. Ezcümle aileme toplamda 8 gün ayırabildiğim yönündeki ifadem de kocaman bir palavra” samimiyetini göster örneğin.
Hülasa, gerçekleri dile getir Ekrem Bey.
“16 milyonu kucakladım, şimdi de kayıyorum. Ne var bunda?” deyiver işte.
He unutmadan, “Benim çocuklarıma vakit ayırmam lazım. Hayat gelip, geçiyor. Sekiz yaşındaki kızımın çocukluğunu ıskalayamam. Ergenlik çağını yaşayan oğlumun bu çağlarını ıskalayamam. O çocuğun ruhunda bu eksikliği yaşatan baba olmak istemem. Bir arada olmak, 2-3 gün buluşmak baba olarak sorumluluğum” şeklindeki duygu sömürülerini de lütfen bir kenara bırak.
Zaten yeterince rezil oldun, bari kendini daha da beter duruma düşürme.