Efendileri dışarıdan uşakları içeriden saldırıyor!
Ne hazindir ki, tarihteki Türk ve İslam devletleri ve toplumları kahir ekseriyetle, dış düşmanların taarruzlarına karşı direnmiş, fakat iç kargaşalar ile direnci kırılmıştır.
Mesela Büyük Hun Devletinin en önemli yıkılma nedenlerinden biri olarak kaynaklarda “Hanedan üyeleri arasında çıkan taht kavgalarının, komutanları, orduyu ve halkı bölmesi; kardeş kavgalarının, iç savaşın başlaması, birlik ve dirliğin bozulması” zikredilir.
Göktürk Devletini yıkan temel sebepler de Hunlarınkinden farklı değil; “İç kargaşa ve kardeş kavgaları”.
Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasının sebeplerinin başında da “Ülkenin hanedan üyeleri arasında paylaştırılması ve taht kavgaları” maddesi ilk sırada yer alıyor.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında da “iç isyanların” payının olduğu tarihçiler tarafından vurgulanır.
“Yeniçeri ayaklanmaları ve taht kavgaları” Osmanlı İmparatorluğu’nun da yıkılış nedenleri arasındadır.
İslam tarihi için de durum farksızdır.
Hz Ali (ra) ve Hz Aişe (ra) arsında yaşanan “Cemel Vakası” ile başlayan iç çekişmeler, Hz Ali (ra) ve Hz Muaviye (ra) arasındaki “Sıffin savaşı” ile devam etmiş, Kerbela’da Hz Hüseyin (ra) Efendimizin şehit edilmesi ile zirve yapmıştır.
Emeviler ve Abbasiler arasındaki hanedanlık ve taht kavgaları onların sonunu getirmiştir.
Nihayet Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılmasında da “kardeş kavgaları” önemli bir role sahiptir.
Örnekler çoğaltılabilir.
Geçmişe bakarak ve iç çekerek şu soruyu kendimize hep sormuşuzdur;
-“İç kargaşa ve taht kavgaları” hep sonumuzu hazırlamasına rağmen niçin bir türlü ders çıkaramamışız?
Bugün de durum dünden farklı değil.
Mehmetçik ve ÖSO canını dişine takarak, binbir zorlukla başa çıkmaya çalışarak, Afrin’e adaleti götürmeye çalışıyor.
Fakat dışardaki sahte dost ve kadim düşmanlarımızın “binbir türlü alçaklıkları” yetmezmiş gibi, bir de sırtımızdan hançerlemeye çalışan eblehlerle uğraşmak zorunda kalıyoruz.
CHP’sidir, HDP’sidir, TTB’sidir, ard arda dizilmiş, hükümete ve TSK’ya vuruyor da vuruyor.
Unuttukları ise, bu yaptıklarının bizi yıkmak yerine daha da güçlendireceğidir.
Bu yaşananlar aklıma Keçecizade Fuat Paşa’yı getirdi.
“Telefon bağımlısı”, “kitap düşmanı”, “nemelazımcı” daha ötesi “hazır yiyici” gençlerimizi saymazsak, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşamış ve hazır cevaplığı ile ün salmış devlet adamlarından Keçecizâde Fuat Paşa, “En güçlü devlet Osmanlı’dır. Çünkü üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden çalıştık yine de yıkamadık” der ya!
Bugün de aynen öyle.
“Uşakları içeriden efendileri dışarıdan çırpına dursun, Afrin adaletle buluşuyor” inşallah.
Darısı Münbiç ve diğerlerinin başına!
Ayrıca, TSK’nın sivillere zarar vermemek için “canı pahasına” da olsa ortaya koyduğu “hassasiyeti” takdirle karşılıyoruz.
Bu vesile ile Allah’tan şehitlerimize rahmet, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum.
Hayırlı Cumalar…