Yıllarca ‘nüfus planlaması’yla nesilleri körelttiler
Yıllarca ‘nüfus planlaması’yla nesilleri körelttiler
NUSRET REŞBER
1980’lerde ilkokulda bir ara bize bedava süt dağıttılar. Fındık, kuru üzüm de yanında sosuydu. Herkes evinden bardak-kaşık ve şekerini getirecek ve okulda süt içecekti. Bunu gören büyüklerimiz, bizim zamanımızda da süt tozu vardı diye anlatıyorlardı.
Haftada veya ayda bir de, bir sağlıkçı gelir hap dağıtırdı. Biri minnacık ve çok acı, diğeri biraz daha büyükçe. İlaç günü ölüm günüydü çocuklar için. Bir türlü yutulmazdı ve de acısı tam işkenceydi.
Süt, fındık ve üzümü neden dağıtırlardı anlamış değildik.
Ama özellikle haplardan büyüklerimiz hiç hoşlanmazdı. Bunları “kısırlaştırmak için veriyorlar” derlerdi.
İnternette o günlerde verilen sütleri bir araştırayım, ne çıkıyor dedim. Karşıma 1956’larda Amerikan süt tozu haberleriyle karşılaştım.
Marshall Yardımları’yla Türkiye’ye gönderilen süt tozu sonucunda ilk çocuk felci vakalarının görüldüğü iddiaları ve buna karşılık Türkiye’nin ABD’den milyonlarca dolarlık aşı almak zorunda bırakıldığı... haberleri yapılmış.
Ama o günün sağlık bakanlığınca (Sıhhat ve İ. M. Müdürü) tekzipler yapılmış.(!) (Milliyet, 18.07.1957)
Haa, diyorum. Demek ki bir bit yeniği vardı ve büyüklerimiz de o gün bundan muzdarip olduğundan her şeye kuşkuyla yaklaşıyordu haklı olarak.
O günlerde nüfus planlama adıyla fazla çocuk yaptırmama politikaları da yaygındı.
Araştırmamızda ilk nüfus planlamasının arkasında yine Batı (İngiltere, Fransa gibi) ülkeleri çıkıyor karşımıza.
Gerekçe olarak da, “hızlı nüfus artışını önleyerek toplumun sağlıklı, mutlu, iyi eğitilmiş ve ekonomik olanakları yeterli kişilerden oluşmasının sağlanması” belirtiliyor.
Mesela Yahudi kökenli bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen İngiltere Allbury’deki Anglikan Kilisesinin papazı ve ekonomist Thomas Robert Malthus, 1798’de “Nüfus İlkesi Üzerine Deneme” adlı eserinde “nüfusun geometrik artmasına karşılık gıda maddelerinin aritmetik arttığını, bir süre sonra gıda maddelerinin yetersiz kalacağını…” öne sürüyor. Ve bunun önüne geçilmesini öneriyor. Yahudi Papaz, özellikle de alt sınıfların çoğalmasının önüne geçilmesini istemiş ve yoksullara yapılan sosyal yardımlara da şiddetle karşı çıkmış bu eserinde.
Türkiye’nin en zenginlerinden olanlar, bu politikalara destek adına vakıf kurmuş biliyorsunuz, buna yönelik Batılılarca ödül bile verilmiş.
Geçen senelerde de (2015’de … üniversitesinin mezuniyet töreninde) “Diğer sorunumuz da nüfus 80 milyon kişiye doğru gidiyor. Bu bize büyük bir ayak bağı oluyor. 50-60 milyonda kalsaydık çok daha zengin olurdu bu ülke…” diyerekbu fikirlerinden vazgeçmediğini deklare ediyor.
Hatta o gün gazeteler, “… Küresel nüfus azaltma çetesinin Türkiye ayağı mı?” diye şaşkınlıklarını manşetlere taşımıştı.
Baktığımızda çeşitli sapkın fikirlerin arkasında da genelde aynı çevreler duruyor.
Hepsinin arkasında da Batı var.
Batı’da da nüfusu azaltalım, hatta iklim değişikliği politikaları çerçevesinde diğer canlıları da azaltalım fikrine en çok sahip çıkanlar ve destek verenler bakıyoruz Yahudiler/Siyonistler.
Ama nedense kendi nüfuslarını sürekli çoğaltma ise onlarda bir din ve inanç gibi algılanır.
Zira araştırıldığında en kalabalık nüfuslu olanlar yine bu Siyonistlerin olduğu görülecektir.
Diğer tarafta batılıların kendilerinde bunu uygulamasını anlarım da müslüman ülkeler hangi gerekçeyle bunlara yem olabilir ki?
Önlerinde neyi, nasıl yapmaları gereken bir dinleri, inandıkları Allah’ın emirleri var.
Ama demek ki inancımız da Allah’ın emirlerine bağlılığımız da kalmayacak kadar azaldığından batılılar ne derse ona uyuyoruz.
Ve o günlerden bugünlere…
Şimdi hem duyarlı hem de işin vahametini anlayan bir iktidar döneminde, dünyanın en radikal kararı denilecek nüfus çoğaltma adımları sergileniyor, teşvik ediliyor elhamdülillah.
Şimdiye kadar yapılan yanlış politikaların farkındayız artık.
Bunların hepsinin altında, arka planında Yahudi zihniyeti çıktığını da daha net anlıyoruz artık.
Yahudi iktisatçı Malthus’un yukarıda verdik, kitabında açıkladığı gibi.
Onlar böyle diyorlar, ama kendilerine değil, başka ırklara uygulamaları için söylüyorlar.
Hükümetimizin, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifi ve tavsiyesiyle bunu bir politika haline getirmesi ve sıkça dile getirmesi, buna yönelik eski yanlış politikaların tam tersi istikamette hibe ve teşvik destekleri de bu sebeple çok önemli bir karardır.
Biliyorum istemezükçüler, “Biz açız aç. Emekli maaşı hâlâ şu kadar…” diyecekler.
Ama Allah’ın izniyle o günleri aştığımız günler de olacak.
Bakınız Yahudilerden sonra belki en kalabalık aile nüfusuna sahip olanlar işin vahametini çok iyi anlamış olan Filistinlilerdir.
İsrail’in tüm soykırım vahşetine karşı hâlâ ayaktalar ama.
Diğer tarafta zor şartlar altında da olsa eğitimde de geri kalmıyorlar.
O durumlara düşmeden bizler de şimdiden aklımızı başımıza almalıyız.
Unutmayalım Allah buyuruyor: “Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (İsrâ 17/31)