Kimi sazda, kimi niyazda; kimileri de Merdi Kıpti
Cumhuriyet döneminden bugüne, bir iki istisna hariç Başbakan ve özellikle Cumhurbaşkanı makamındakileri ya TV ekranlarında ya da gazetelerde, görev sürelerince birkaç temel atma törenlerinde görürdük.
Açıkçası, sanki bu makamlara yılda bir iki kere temel atmak için gelmişler.
Bir de önlerine getirilen veya onaylarına sunulan kararnamelere imza atarken görürdük.
Hayatlarında birkaç kez, davet üzere veya talimat almak için yurtdışı seyahatlerine katıldıklarını da gördüğümüz olurdu.
Yani tam tekmil “Protokol cumhurbaşkanı” idiler evvelki cumhurbaşkanları.
Bundan başka bu makamlarda oturanları ne gördüğümüz, ne de ne yaptıklarını bildiğimiz yoktu.
Ancak, 2014’te, henüz Başbakan iken, Tayyip Erdoğan, “Ben Köşk’e çıkarsam bütün yetkileri kullanırım. Protokol cumhurbaşkanı olmam…” dediği gibi o gün bugün hiç yerinde rahat oturduğuna şahit olan yok!
Kendi ifadesiyle günde 5 saat uyuduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı’nın açıkçası bu 5 saatlik dilimi ne zaman yakaladığını da merak etmekteyim.
Her gün en az birkaç yerde ve farklı şehirlerde programına şahit oluyoruz.
Çoğu zaman kendi ülkesindeki birkaç programa katıldıktan sonra bakıyoruz yurtdışındaki bir programda görüşme veya konuşma halinde. Ya da tam tersi yurt dışın döner dönmez, ayağının tozuyla başka bir programa/etkinliğe katıldığını görüyoruz.
Biz ve beraberinde etkinliğe katılanlar onu takipten yorgun düşerken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu kararlılık ve süreklilikteki yoğun temposu hayran verici.
Tabii anlamaya çalışanlar bunu görebilir.
Anlamamakta ısrar edenler ise Cumhurbaşkanının, ekibiyle turistlik gezi düzenlediğini, ülke fakirlikten kırılırken onun milyarlarca ülke sermayesini keyfi uğrunda harcadığından dem vururlar.
Taktıkları gözlük ne yazık ki başka şey göstermiyor!
Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bu kadar koşturmalı tempoda katıldığı tüm programları da her biri ülke menfaatine olan önemli milli, maddi ve manevi etkinlik…
Desinler diye, komşular pazarda görsünler nitelikte değil, hele yüzüne gözüne bulaştırılan, sırıtan türden bir taklit hiç değil!
Geçen haftadan bugüne katıldığı, koşturduğu sadece benim dikkatimi çeken birkaç programı şöyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın.
Geçen hafta Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan ‘da katıldığı BRICS Zirvesi’ndeyken, Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’ne (TUSAŞ) PKK terör örgütünün üstlendiği hain ve kalleş saldırı oldu.
Orada zirvede en sert şekilde tepkisini dile getiren Cumhurbaşkanı, akabinde döner dönmez daha evine uğramadan hemen oracıkta, Atatürk Havalimanı’ndaki Devlet Konukevi’nde düzenlenen güvenlik toplantısına başkanlık etti.
Ve o günden bugüne koşturduğu tüm programlarını burada sayamayız bile.
Depremzedeler için söz verildiği gibi, gününde teslim edilen binlerce konutun, onlarca ilde yapılan canlı açılış programların mesela özetini bile burada veremeyiz.
Evvelki gün, 29 Ekim’di. Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yıl dönümü.
Sayın Erdoğan, evvelki sabah katıldığı Anıtkabir ziyaretinin hemen arkasından
TUSAŞ Merkez Yerleşkesi’nde “T625 GÖKBEY Helikopteri Teslimat Töreni”ne, oradan da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 29 Ekim Özel Programı’na katıldı.
Buradaki program, Diyanet Başkanlığı’nın mahiyetinde Kur’an-ı Kerim okunarak ve Diyanet Başkanı’nın yaptığı dua ile başladı. Diyanet Başkanı Ali Erbaş özellikle vurgu yaparak, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları için duada bulundu.
Sayın Cumhurbaşkanı da, burada başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını saygıyla andı. Bazıları inatlarından, kıskançlıklarından katılmadıkları gibi bu programı da yeteri kadar görmemekte ısrar etti.
Oysa katılmış olsalardı, her seferinde olduğu gibi özellikle burada da iç cephe’yi tahkim etmekten dem vurdu, bunu göreceklerdi.
Ama buraya teşrif etmeyenler, sağa sola çamur atmaktan da geri durmadılar, her zaman kendilerine yakışanı sürdürdükleri gibi.
Dün de Sayın Cumhurbaşkanı, Külliyededüzenlenen “9. Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Ödül Töreni”ndeydi.Ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da tabii orada…
Dün gerici, yobaz, irtica yaftalaması gören din-diyanet, bugün emin ellerde, en üst zirvede ve hak ettiği yerde elhamdülillah.
İzin verin, bazıları da ayık kafayla Sözcü, Cumhuriyet gibi gazetelerde Diyanet Başkanı’na, Diyanete laf yetiştirmeye, yaptıklarını/yapmadıklarını irdeleye dursun.
Niçin şu kadar ülkeye bu sayıda ziyaret etti, bu kadar programda konuşuyor da Anıtkabir’e neden katılmadı desinler!
Bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün dün bulunduğu makamda durana, Cumhurbaşkanı’na ve değer verdiklerine de edepsizce laf yetiştirmeye çalışsınlar.
Onlara tek bir söz söylenebilir.
Be vicdansızlar! Ali Erbaş’ı eleştiriyorsunuz, bir faninin kabrine uğramadı diye; siz yaratıcınız olan Rabbinizin huzuruna kaç kere alnınızı koydunuz? Çok sevdiğiniz Mustafa Kemal Atatürk için kaç kere Kur’an okudunuz, dua ettiniz? Tabii cevap veremezler!
Peşlerinden gittikleri de, umut bağladıkları da ancak milyonlarca harcamalarla dansöz eşliğinde program yapabilirler!
E işte. Kimi sazda, kimi niyazda; kimileri de Merdi Kıpti gibi şecaat arz ederken sirkatin söyler.