• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Hesap cüzdanları ne durumda?

20 Kasım 2025
A


Nusret Reşber İletişim:

Hesap cüzdanları ne durumda?

NUSRET REŞBER

Kayseri’de okumuş, Kayseri’ye damat olmuş ve orada uzunca yaşamış olan değerli bir büyüğüm, yöre halkının ticarete duyarlılıklarını anlatırken, “Kayserililerin çocuklarına ilk öğrettikleri duadır. İlk öğrettikleri dua ise ‘Allah’ım, anne-babamı zengin eyle…’ duasıdır” demişti.

Herkes işine geldiği gibi; “Kayserililer şöyle uyanıktır, şöyle ticaret kafalılar…” dese de aslında her insan kendince uyanık geçinir, kazancını ve menfaatini düşünür.

Aklını, zekâsını beğenmeyen de yoktur.


Ancak peygamberlerin, özellikle Hz. Muhammed’in (s.a.s.) en zeki en akıllı insan olduğunu, tüm dünya hatta tanımlansa bilgisayar ve türevleri, yapay zekâ dahi kabul eder.

Peki, peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.s.) göre en akıllı ve zeki kimdir?:


“Gerçekten zeki ve akıllı kişi, nefsinin kötü arzularına hâkim olup ahireti için çalışandır. Aciz kişi ise, heva ve heveslerinin kurbanı olduğu halde Allah’tan olmayacak şeyleri isteyendir.” (Tirmizî, İbn Mâce)

Yüce Allah da peygamberini şöyle destekliyor:


“Sana Rabbinden her ne indirilmişse, bunların hak olduğunu gören kimseyle bunu göremeyecek kadar kör olan kimse bir midir? Bu gerçeği yalnızca akıl ve sağduyu sahipleri anlar.” (Ra’d 13/19)

Allah Teâlâ sıkça: “Hiç aklınızı çalıştırmıyor/kullanmıyor musunuz? (Bakara 2/44, Al-i İmran 3/65) diye dikkat çeker ve şöyle de buyurur, “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka değildir! Âhiret yurdu ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Enam 6/32) 


Ve “…Öyleyse ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten ve azabımdan sakının!” (Bakara 2/197)


Ayet ve hadislerin ışığında en zeki ve daha da önemlisi en akıllı olan, hayatın bu dünyadan ibaret olmadığını, bu hayattan daha önemli ve ebedi olan bir hayatın kendisini beklediğine inanır, ona hazırlık yapar.

Sahabe’den Ebû Zerr’i (r.a.) dostları ziyaret eder ve evinde fazla eşya olmadığını görürler. Evinde neden fazla eşya olmadığını sorduklarında, şu cevabı alırlar:

“Bizim başka bir evimiz var, değerli eşyalarımızı oraya gönderiyoruz.”

Asıl ve ebedi olan yurda verilen öneme atfen Ebû Zerr’i örnek verdik.


İslam dini ve bu dinin sahibi Yüce Allah, dünyada hayatı dengeli yaşamamızı, dünya için çalışırken ahiret yurdunu da unutmamamızı öğütler.


Nasıl ki dünyalık varlıklarımızın fiziki/nakit veya dijital/kaydi hesap cüzdanlarımız varsa ahirette Allah’ın yanında geçerliliği olan cüzdan da “Amel Defteri”dir.

Bu, insanların dünyadaki inançlarının, yapıp ettikleri işlerin, ahirette, hesap gününde karşılarına çıkacağı ve kendilerine takdim edileceği; yapılan yapılmayan her işin tüm detaylarıyla yazılı olduğu bir defter/kitaptır. İşlediğimiz her şeyi bilen “Kirâmen kâtibin” meleklerince kayıt altına alınan kitap... Öyle ki;


“Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. ‘Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!’ derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf Suresi 18/49)

 Allah hiç kimseye zulmetmezlakin “Kim zerre miktarı hayır/iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer/kötülük işlemişse onu görür.” (Zilzal 99/7-8).

İslâm inancı esaslarından biri de ahiret hayatıdır.


İnsan dünyada yapıp ettiği her iyi ve kötülüğün karşılığını orada mutlaka görecek. Sadece orada geçerli olan dünyadaki hesap cüzdanına da benzemeyecek “amel defterleri” iyilere ve cennetliklere sağ tarafından verilir, kötülere ve cehennemliklere de sol tarafından.

Huzur ve hüzün bu deftere ve veriliş biçimine göre şekillenecek. 

Yüce Allah bunu, Hakka Sûresi’nde bir kesitle özetliyor:

“Kitabı sağ tarafından verilen kimse sevinerek der ki! ‘Alın kitabımı okuyun; Doğrusu ben, zaten hesabımın bir gün önüme konulacağını bilip inanıyordum’. Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir. Onlara: ‘Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin, için’ denir.


Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: ‘Keşke kitabım bana verilmeseydi. Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim. Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.

Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. Saltanatım da yok olup gitti. (Allah, şöyle der:) Onu yakalayıp bağlayın.

Sonra onu cehenneme atın.

Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu. Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu. Yoksulu doyurmaya teşvik etmiyordu. Bugün burada onu koruyacak candan bir dostu yoktur. Günahkârların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.” (Hakka, 69/19-37) 


Evet, imtihan için geldiğimiz bu kısacık dünyanın sonunda ölüm haktır. Dünyanın son bulacağı kıyamet, yeniden diriliş, ahiret hayatı, mahşer meydanı, hesap günü ve amel defteriyle yüzleşmek haktır ve bunlardan kaçış olmayacak.

İmkân, fırsat varken o güne hazırlıklı olmalıyız; amel defterimizin sağdan mı soldan mı verileceği, cennetle mi cehennemle mi karşılaşacağımızın endişesini elden bırakmamalıyız.

Dünya hayatında geçimimiz için, hesap cüzdanlarımızı doldurmak için çalışırken yarın ölecekmiş gibi ahirete de çalışmalıyız ve amel defterimizi hayır hasenatla doldurmalı, boş bırakmamalıyız. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Medreseli

Hocam güzel bir makale Rabbim razı olsun.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23