• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Allah’a dinini mi öğretmeye kalkışıyorsunuz?

28 Ağustos 2025
A


Nusret Reşber İletişim:

 Allah’a dinini mi öğretmeye kalkışıyorsunuz?

NUSRET REŞBER

İnsan evvela kendini bilmeli. Yunus’un ifadesiyle kendini bilmiyorsa nice okumalı… Yunus konuyu ne kadar veciz açıklamış:

“İlim ilim bilmektir 

İlim kendin bilmektir 

Sen kendini bilmezsin 

Ya nice okumaktır…” 


Devamında özetle, “bilmekten maksat Hakkı bilmektir, okuduğunla hakkı bilemediysen abesle iştigal etmişsin” der. Bu hak gerçeğinin dört kitapla da sabit ve belli olduğunu söyler.

Yahudiler, Hz. Peygambere inanmadıkları hâlde, ellerindeki Tevrat’ta da davalarının çözümü bulunmasına rağmen Allah Resûlüne (s.a.s.) geliyorlar, “davamızı çöz” diyorlar. Sonra O’nun verdiği hükme de razı olmuyorlar.

 “Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir.” (Mâide 5/43.)

Bu örnekte olduğu gibi hakkı tanımaya, bulmaya yaramayacak bilgi de faydasızdır.


Evet, insan işe kendinden başlamalı. “Ben kimim, nereden geldim, neye geldim, neyle iştigal ediyorum ve gidişim nereye doğru?”

Bununla kafa yoran kendini tanıyacak, oradan Hakkı- Rabbini bilecek, sonra da Rabbinin kendisinden taleplerini öğrenecek ve gereğini yapacak. Zira bildiğinin gereğini yapmadığında da o bilgi anlamsızdır.

Nice kerli ferli, adına “bilim adamı” denilenler, her şeyi bilmekle nam salmışlar ama ne kendilerini ne de Rablerini tanıyamamışlar.

Akşama kadar şu televizyon benim şu senin, şu köşe senin şu benim deyip yazıp, çizip konuşanların ne kadarı Allah’ı gerçek manada biliyor, tanıyor, O’na yaraşırcasına hareket ediyor?

O bilgiyle Rablerini tanımaları lazım gelenler tam tersine Allah’ı inkâra kalkışıyor; peygamberleri, kitapları reddediyorlar.

Hakkı buldurmayan bu bilgi nasıl bir bilgi? İnsanın utanası gelir böylesine bilim adamı demeye.



 

Hz. İbrahim (a.s.) de çocuk yaşında öğreniyor, keşfe çıkıyor, kendisince deney yapıyordu. Ama neticede, “hayır bunların hiçbiri benim rabbim olamaz.” diyordu. “Ey kavmim! ben, sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” “Ben, O’nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (En’âm Suresi - 78-79)

Firavun’un sihirbazları da en bilgili insanlardı. Ama gerçek ve doğru bilgiyle göz kamaştırıcı/aldatıcı sihri fark edince: “…secdeye kapanarak: ‘Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun’un Rabbine inandık’” (Şu’arâ 26/46-48) dediler. Bu ikrarla faydasız bilgiyi çöpe attılar, gerçek bilgiyle hakka teslim oldular.

İnsanların bedenlerine, zahiri varlıklarına hükmetmeye gücü yeten zavallı Firavun ise hâlâ isyanda, tehditler savuruyor: “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? … ‘Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım’” (Şu’arâ 26/49)

 Musa ve Harun (a.s.)’un: “Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!” uyarısına da aldırış etmiyor, daha da azgınlaşıyor.

Ve “adamlarını toplayıp seslendi: ‘Ben sizin en yüce rabbinizim!’ dedi.”  (Nâzi’ât 79/18-24)


 

Bugün kimileri hâlâ Firavun kafasında kalmış.

Allah’ı, O’nun dinini, peygamberleri hiçe saydıkları gibi bunu hatırlatanları da tehdit ediyorlar. “Bu çağda bu olur mu?” demekteler.

Din adamlarını, inananları ve Diyaneti tehdit ediyorlar.

“Bizim istediğimiz dini ancak anlatabilirsiniz” demekteler.

“Biz inanmıyoruz, yapmıyoruz ama siz de ancak izin verdiğimiz ölçüde inanıp anlatabilir, yaşayabilirsiniz. Bizim razı olmadığımız bir inancı ne anlatabilir ne de yaşamanıza izin veririz” diyorlar, utanmadan ve çekinmeden. Ülkenin ekseriyetini teşkil etseniz de, iktidardan düşmeseniz de bizim kabullenmediğimiz bir şeyi bırakın dikte etmeyi kendiniz dahi istediğiniz gibi yaşayamazsınız, buna izin vermeyiz!” diyorlar.


 

Bunlara demeli ki; “siz kimsiniz, kaç kişisiniz, kimlerin soyunda veya izindesiniz siz evvela bunu söyleyin! Müslüman kanıyla yoğrulan bu güzel topraklarda kimin adına bize racon kesiyorsunuz?

De ki: “Allah göklerde ve yerde olanları bildiği halde Allah’a dininizi öğretmeye mi kalkışıyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir.” (Hucurât 49/16)

Evet, bunlara bunu en yüksek perdeden söylemek lazım. Meydanı bunlara bırakmamalı. Öncelikle Müslümanlar kendilerine sahip çıkmalı. Hocasına, din/diyanetine Müslümanlar sahip çıkmalı. Din diyaneti, Allah’ı tanımayanları ne yapsak da razı edemeyiz onların dinlerine(!), yaşam biçimlerine uymadıkça. Düne kadar demokrasi, laiklikle bizi kandırdılar, sindirdiler ve oyaladılar. Güzellemelerle onlara şirin görünmenin manası yok. “Allah katın din İslam”dır. Bitti. Başka din biçim i yoktur. Küfür, şirk te bellidir. Onun da kurtarılacak bir tarafı yok. Kendimize gelelim, kendimize sahip çıkalım, gerisi ne biliyorsa yapsın; aldırış etmeyelim. Hele İslam’a, Müslümanlara sahip çıkmaktan ziyade laikliğe, demokrasiye ve tüm batıl akımlara sahip çıkmayı bırakalım. Özümüze dönelim artık. İslam’a ve bizlere sataşanlara da şu ayet cevap versin: “İsterler ki Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürüversinler; ama inkârcılar hoşlanmasalar da Allah nurunu muhakkak tamamlamayı istiyor.” (Tevbe 9/32)

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Mü'min ve müslim

Hâşâ summe hâşâ. Öyle sakatlık mı olur dinin sahibine dinini öğretmeye kalkışmak ...

Ayla akan

Sagolasiň
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23