Terörsüz Türkiye’ye doğru adım adım
Terörsüz Türkiye’ye doğru adım adım
MUSTAFA ARMAĞAN
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin el ele vererek başlattıkları “Terörsüz Türkiye” süreci bütün hızıyla devam ediyor.
Terörist başı Abdullah Öcalan’ın Şubat ayında yaptığı “Kongreyi toplayın ve silah bırakın” çağrısı ile bu süreç yeni bir aşamaya girmiş bulundu.
Bugün itibariyle geriye dönüp baktığımda bundan 12 yıl önceki bazı hatıralar tülleniyor gözümün önünde.
2013 Nisan ve Mayıs’ında tam iki ay boyunca şeref duyarak ve meccanen görev yaptığım Marmara Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti’ndeyken de aynı şeyi söyledim, bugün de aynı şeyi söylüyorum:
Türkiye silahların değil, dillerin konuştuğu terörsüz bir döneme adım atmadığı sürece tarihin kendisinden beklediği büyük hamleyi gerçekleştiremeyecektir. Silahların susması ve dillerin konuşması gereken bir dönemin açılması aklın mayalanması için ilk şarttır.
Bir asırdır çözülemediği için Türkiye’nin aklına, ayaklarına ve ellerine zincir vurmaktaydı birçok yanlıştan beslenen Kürt sorunu.
Asıl tehlikelisi, bir asırdır bu iç sorunu kendi içimizde çözmediğimiz takdirde çözüm adresleri çoğalıyor ve ibre dışarıya doğru kayıyordu. Yani davul bizim boynumuzda, tokmak Amerika’nın, Almanya’nın, İsrail’in vs. elinde kalıyordu.
Bu ciddi bir tehlikeydi, hele hele Orta Doğu ve dünyanın bir savaşın eşiğinde geldiği şu dönemde ‘olmak veya olmamak’ meselesiydi.
Esasen bu bizim öz meselemizdi ve biz öz insanımız olan Kürt kardeşlerimizle birlikte bu sorunu kesin bir çözüme kavuşturmalıydık.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihli ‘tarihî’ mahiyetteki TBMM grup toplantısı konuşması, 2013 yılındaki Çözüm Süreci’nde olduğu gibi bir ihtilafa yol açmayıp, umumi tasvibe mazhar oldu ki, bu defa zamanlamanın ve açıklayan ismin ne isabetli seçildiğini ortaya çıkardı.
Böylece cümle âlem gördü ki, devlet de, Türkler de, Kürtler de, millet de sadece barış istiyor (çatışmadan nemalanacak azınlıktaki birilerini rahatsız etmesi normaldi ve bekleniyordu).
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli mesajı bu beklentiyi pekiştiren hamle oldu. Nitekim arkası geldi. Temmuz ayında Süleymaniye’de sembolik olarak silahlar yakıldı. PKK silahlı terör örgütünü lağv ettiğini ve silahları bıraktığını açıkladı.
Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde siyasî parti temsilcilerinden oluşan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kuruldu ve 5 Ağustos 2025 Pazartesi günü itibariyle TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un davetiyle tarihî vazifesine başladı.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu terör örgütünün nasıl silah bırakacağı ve ardından Terörsüz Türkiye’nin hangi basamaklardan çıkılarak inşa edileceği hususunda mutabakata varmak için var gücüyle çalışacak.
Artık Türkiye’de bütün kesimlerin Terörsüz Türkiye sürecine katkı yapması, yani ya yol açması, hiç değilse yoldan çekilmesi gerekiyor. Zira bu, ülkemizin, devlet ve milletimizin beka meselesidir ve bir dakika dahi gecikmeye tahammülümüz kalmamıştır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 4 Nisan 2013 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda toplantıya çağırdığı Akil İnsanlar Heyeti’ne hitaben şu üzerinde durulması gereken cümleyi kurmuştu. Notlarımdan aktarıyorum:
“Bu süreçte inisiyatif almayanları, elini taşın altına koymayanları affetmeyeceğiz.”
Ellerin taşın altına konulması tam 12 yıl boyunca yaşadığımız acı tecrübelerden sonra bugün olmazsa olmaz bir şart haline gelmiştir.
Sürece katkı vermeyenleri, hatta engellemeye kalkanları tarih ve millet affetmeyecektir.