• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Armağan
Mustafa Armağan
TÜM YAZILARI

Sultan Abdülhamid Suriye Üniversitesinin de kurucusudur

02 Ocak 2025
A


Mustafa Armağan İletişim: [email protected]

Sultan Abdülhamid Suriye Üniversitesinin de kurucusudur

MUSTAFA ARMAĞAN

Vikipedia’ya “Şam Üniversitesi” diye yazdığınızda karşınıza ilk ağızda çıkan malumat şunlar:

“1903 yılında açılan Tıp Fakültesi ve 1913 yılında kurulan Hukuk Fakültesinin birleştirilmesiyle 1923 yılında Şam Üniversitesi meydana gelmiştir. 1958 yılına kadar Suriye Üniversitesi adını taşımış daha sonra bu isim Şam Üniversitesi olarak değiştirilmiştir.”

Burada üç tarih dikkatimizi çeker: 1903, 1913 ve 1923. 

1923 bizde Cumhuriyetin kurulduğu yıl. Suriye Üniversitesi, ülkenin Fransız mandasına bırakıldığı Lozan Antlaşması’nda kesinliğe kavuştuktan sonra kurulmuş ki bu nokta önemli.

Ama daha önemli iki tarih, 1903 ve 1913’tür.

1913 yılında Beyrut’ta açılmış bulunan Hukuk Fakültesi’nin öğrencileri 1918’de bölgenin Fransızlarca işgali üzerine dağıtılacaktı.

Gelelim 1903 yılına.

Bilmeyenler öğrensin: 

Sultan 2. Abdülhamid İstanbul Üniversitesi’nin kurucusudur. Bu üniversitenin 1901 yılında kurulduğu zamanki ismi “Darülfünun-i Şahane-i Osmanî” idi.

Maarifperver hükümdar kimliği her geçen gün daha iyi anlaşılan Sultan 2. Abdülhamid askeri ve sivil tıp fakültelerini desteklemiş, GATA’yı kurmuş, hatta Haydarpaşa’da bugün Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin kullandığı muhteşem binayı askeri ve sivil tıp fakültelerini birleştirmek maksadıyla yaptırmıştı.

Derken 1903 yılında İstanbul dışında ilk tıp fakültesinin Şam-ı Şerif’te açılması gündeme geldi. İki gerekçesi vardı Şam’da bu okulu kurmanın:

Beyrut’ta Fransızlar ve Amerikalılar tarafından kurulan tıp okullarının misyonerlik faaliyetinin önünü kesmek,

Suriye’de ordu ve halkın tabip ihtiyacını karşılamak.

Peki Düyun-i Umumiye baskısı altındaki bir ülkede malî kaynak nereden bulunacaktı?

Sultan Abdülhamid bu işi şöyle formüle etti:

Muhtaç Girit muhacirlerine tahsis edilen “zebhiyye rüsumu”, yani kasaplardan kestikleri hayvanlar için alınan verginin büyük kısmını Şam Tıbbiyesine tahsis etti. 

Verilen rapor ile Şam Tıbbiyesi’nin açılması arasında sadece 5 ay vardır. Bir tıp fakültesinin rekor denilecek kadar kısa sürede açılabilmesi, hele zamanın şartları düşünüldüğünde, devletin hâlâ ayakta olduğunun en güçlü delillerindendir.

Sultan Abdülhamid bir işi yaptı mı tam yapardı. Tıbbiyeyi binasıyla birlikte yapmaya karar verdi. Lakin binanın bitmesi zaman alacaktı ama ihtiyaç büyüktü. Bu yüzden Şam’ın Salihiye Caddesindeki Ziver Paşa Konağı kiralandı. 

Sultanın cülus, yani tahta çıkış yıldönümünde, 31 Ağustos 1903 tarihinde hizmete başladı. Ziver Paşa Konağında kimya, fizik, anatomi ve fizyoloji laboratuvarları kurulmuş, 6 yıllık eğitimin ilk 4 yılını burada eğitim görecek olan talebe son 2 yılını yine Şam’daki Hamidiye Gureba Hastanesi’nde geçiriyordu.

Şam Tıbbiyesinde doktor kadar sağlık mesleğinin olmazsa olmazı olan eczacı da yetiştiriliyordu. Bu demektir ki Tıp Fakültesi yanında Eczacılık Fakültesi de açılmıştı. 

14 Ekim 1903’te resmi açılış merasimi yapıldı. 

Müdür Ferik Feyzi Paşa’ydı. 

İlk sene 25 talebe sınavla alınmış, bunlardan 15’i Hikmet-i Tabiiye (Tabiat Bilgisi) ve İlm-i Arz (Jeoloji) derslerine başlamış, 10’u ise Eczacılık bölümüne kayıt yaptırmıştı.

Tıp Fakültesi kendi binasına ancak 1914 yılında kavuşacaktı.

Birinci Dünya Savaşı sebebiyle 1916 yılında Beyrut’a taşınan okul, Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybetmesi üzerine 1918 yılında Fransızlarca kapatılacaktı.

15 yıllık tedrisat hayatında 240 tabip, 289 eczacı mezun etmiş olan Şam Tıbbiyesi öğrencilerine toplam 529 diploma takdim etmişti. 

Asıl ilginç olan nokta, okul Şam’da açılmış olmasına rağmen eğitim dilinin Türkçe olmasıydı. Osmanlı, şimdi yaptığımız gibi tıp terimlerini Latinceden değil, varsa Türkçeden, yoksa Arapçadan yeni kelimeler türeterek bambaşka bir yol izleyecekti, tıpkı İstanbul’daki askeri ve sivil fakülteleri gibi. 

İşte bu ihtimam sayesinde Şam’da yetiştirilen doktor öğretim üyeleri Osmanlı çekildikten sonra Fransızların Latince tıp terimlerini dayatmasına direnmiş ve tıp sözlüğündeki mevcut Türkçe kelimeleri de Arapçaya çevirmek suretiyle yerli bir temele oturtabilmişlerdi tıp eğitimlerini. 

Hasıl-ı kelam, Suriye’deki tıp eğitiminin temelinde biz varız. Sultan Abdülhamid’in o silinmez damgası var. 

Elhamdülillah.

Kaynak: Ekmeleddin İhsanoğlu, Suriye’de Modern Sağlık Müesseseleri, Hastahaneler ve Şam Tıp Fakültesi, TTK: 1999.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Necati Türk

Öyle büyük bir ecdada sahibiz ki, devletin padişahı maddi ve coğrafi sıkıntılarının olduğu bir dönemde misyonerlik faaliyetlerinin önünü kesmek için üniversite kuruyor. Sultan II.Abdülhamid'in o zamanda böyle büyük bir projenin altına imza atması büyük bir başarı. Ama bence başarıyı büyük kılan böyle bir üniversiteyi 5 ayda açması(Günümüzde bazıları 5 yılda metro bile açamıyorlar). 15 yıllık tedrisat hayatında 529 diploma takdim eden bir üniversite, bugün olsa acaba nasıl bir başarı elde ederdi? Çünkü malum o zaman Osmanlıca vardı ve Arap alfabesi ile okuma yazma zordu. Belki de şimdiki alfabe ile daha çok başarı elde ederşler.

MUZAFFER..

ELİNE SAĞLIK HOCAM ALLAH C.C RAZI OLSUN ÖMRÜNÜZ BEREKET VERSİN İNŞALLAH AMİN, CENNET MEKAN ECDADINI ABDÜLHAMİD HANI HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SAV KOMŞU EYLEYE AMİN....REGAİP KANDİLİMİZ ÜMMETİ MUHAMMED'İN SAV BİRLİĞİNE VESİLE OLMASINI ALLAH C.C DİLERİM AMİN........MÜSLÜMAN NIN ESER LERİ ISBATIDIR.......
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23