Cemil Meriç 108 yaşında!
Cemil Meriç 108 yaşında!
MUSTAFA ARMAĞAN
Tarih 12 Aralık 2024.
Ümraniye-Üsküdar metrosunda çoğu yolcu cep telefonunda instagramı açmış, okumadan parmaklarıyla kaydırarak bilgileniyordu! Tam ben de onlara katılacakken günün mana ve ehemmiyetini göz önünde bulundurup çantamdan kalem ve defterimi çıkardım ve yol arkadaşlarımın hayret dolu bakışları altında aşağıdaki satırları karaladım:
“Bugün Cemil Meriç’in doğum yıldönümü. 1916- 2024… Aradan tam 108 yıl geçmiş.
1987 yılının 13 Haziranında dar-ı bekaya irtihal eden Üstad Cemil Meriç’i ziyaret ettiğimiz günler hafızama birer çivi gibi saplanmış halde.
Üstadın o sıcak Haziran günü kalabalık bir cemaatle cenaze namazını kıldığımız an dün gibi aklımda.
Üsküdar Yeni Valide Camii avlusunda kıldığımız cenaze namazının arkasından imam cemaate “Hakkınızı helal eder misiniz?” diye sorduğunda biz hep bir ağızdan “Ederiz” diye bağırırken kıymetli kerimesi Ümit Meriç’in arkadan -babasına adanmış gür sesiyle- “O size hakkını helal ediyor” diye bağırmasını unutmak kabil mi? Ardından tekbirler eşliğinde camiden çıkışımız…
Ümit hocamın Babam Cemil Meriç adlı kitabında anlattığına göre babası Üsküdar’ın bu mutena köşesini, sonradan cenaze namazının kılınacağı bu sekînet ilham eden avluyu çok severmiş.
Gözlerini kaybettikten sonra değerli eşi Fevziye hanım ve ad ve soyadını tersine çevirerek icat ettiği “Timüçirem” lakaplı kızıyla geldiği bu tarih, maneviyet ve tabiatın iç içe geçtiği mekânda teselli bulurmuş.
Bir yanda şadırvanda abdest alanlar, diğer yanda kediler ve martılarla dolu, aynı zamanda göklere ser çekmiş çınarların pençeyi andıran yapraklarının gölgelediği ruhu olan bir avlu burası.
Tabii ki Üstadın bir şeyi gördüğü yok. Belki ara sıra buraya konan martı seslerini dinlemişti, belki kedilerin miyavlamasını, belki de çınar yapraklarının rüzgârda kırışma seslerini. Tabii arada okunan harika ezan seslerini de.
Yarı başlarında son uykusunu uyumakta olan mesut kadın, caminin bânisi Sultan 3. Ahmed’in annesi Rabia Gülnuş Emetullah Valide Sultan’ın ruhuna da Fatiha okur muydu? En azından Ümit hocahanım ihmal etmezdi bunu diye düşünüyorum.
Başımı kaldırdım, Altunizade’ye gelmişiz bile. Birazdan Üsküdar’a varacak ve ben Yeni Valide Camii’ne gidip bizzat orada anacağım Cemil Meriç’i. Umulur ki ruhuna erişir okuyacağım Fatiha…
Rahmet üzerine yağsın, üzerimizdeki emekleri hatırına.”
108. doğum yıldönümünde Cemil Meriç’i bu bölük pörçük satırlarla yad etmiş oldum o gün. Lakin onu yad etmekle yetinmemek, yazı ve kitaplarındaki fikirleri yudum, yudum şifa niyetine içmek icap eder ki hakkıyla anılmış olsun.
Daha önce bir yerde yayınlanan şu satırlarla yazımı noktalıyorum:
“Türkiye’nin kültür arkeologlarından Cemil Meriç daha çok Bu Ülke adlı kitabıyla tanınır. Ben de bu kitabın Ötüken Neşriyat’tan çıkan 3. baskısıyla giriş yapmıştım üstadın görkemli sofrasına. Yaşım henüz 17 idi ve Nietzsche’den İbn Haldun’un ufuklarına süzülen bu yazarın kaleminden dökülenlerden ne anladığımı ancak yıllar sonra emek vererek idrak edebilecektim.
İlk okuyuşumda zihnimin çeperlerine sedef gibi kakılan cümleleri okuma maceramın bitmeyen şafaklarında bir zafer şarkısı gibi mırıldanırken bulacaktım kendimi. Bu yüzden kendimi bizzat görüşme ve sohbet etme şerefine nail olduğum, gözlerini Türk irfanına şehid veren bu mütebahhir Üstadın bir talebesi olmaktan mübâhîyim.
Cemil Meriç’in Umrandan Uygarlığa, Kırk Ambar, Kültürden İrfana ve Işık Doğudan Gelir gibi kitapları bizim nesle kutup yıldızlığı yaptığı gibi müteakip nesillere de emin rehberlerden biri olmaya devam ediyor. Zira Türkiye henüz Cemil Meriç’in problematik çemberinden çıkabilmiş değil. Mecburen bir süre daha onun sohbethanesinin müdavimleri olacağa benzeriz.”